Rahmet Peygamberimiz (S.A.S.) -1

106

Çok değerli okuyucularım, 14-20 Nisan tarihleri arasında kutlayacağımız 2011 yılı Kutlu Doğum Haftası’nın ana teması, rahmet ve merhamet eksenli olmak üzere “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” olacaktır. İnşallah Nisan ayındaki yazılarımı bu eksende siz değerli okuyucularıma sunmak istiyorum. Kutlu Doğum Haftanızı şimdiden tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan temenni ve niyaz ediyorum.

Bütün peygamberler, Allah’ın insanlara bir lûtfu ve rahmetidir. Peygamberimizin son peygamber olması, peygamberliğinin, cinler de dahil herkesi içine alması ve herkesin bir şekilde O’nun peygamberliğinin rahmetinden istifade etmesindendir ki, O bize Kur’an’da, âlemlere rahmet olarak tanıtılmıştır: “Biz seni bütün insanlar için sırf bir rahmet vesilesi olman için gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)

“Rahmet”, merhamete muhtaç olana iyilik etmeyi gerektiren şefkat duygusu olarak tarif edilmiştir. Bu kelime, bazen mücerret bir şefkat duygusu, bazen de şefkatten mücerret bir iyilik duygusu manasına kullanılmaktadır. Yani rahmette hem şefkat, hem de iyilik etmek manaları vardır. Rahmet Allah’tan olunca, ihsan, lütuf ve ikram manalarına; insanlardan olunca da şefkat ve acıyıp iyi muamele etmek anlamlarına gelmektedir.

Rahmet, Allah’ın sıfatlarından olup, Kur’an’ın farklı ayetlerinde üzerinde durulmaktadır: “Düzeltilmiş olan ülkeyi ifsat etmeyin. Hem endişe, hem de ümit ile O’na yalvarın. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.” (A’râf, 7/56), “Senin mağfireti bol Rabb’in, merhametlidir. Eğer işledikleri suçları sebebiyle onları cezalandıracak olsaydı, azabı onlara hemen gönderirdi. Fakat onlar için belirlenmiş bir süre vardır ki o vâde geldiğinde Allah’ın cezasından kaçıp sığınacak hiçbir yer bulamazlar.” (Kehf, 18/58), “Allah, imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah, insanlara karşı pek şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Bakara, 2/143) “Siz de Allah’ın sizi affedip müsamaha göstermesini arzu etmez misiniz? Allah gerçekten Gafurdur, Rahimdir.” (Nûr, 24/22)

Şefkat hissi, özellikle eğitimle ilgilenenler, anne-babalar, yönetici olanlar, genelde de tüm insanlar için bulunması gerekli olan bir vasıftır. Kalbi katı olan birisinin gerçek bir eğitimci, terbiyeci olması düşünülemez. Zira rahmet, kalbî bir kıpırdanış, rûhî bir teessür ve insanı, terbiye ettiği kimseleri hafife almaktan engelleyen bir duygudur. Hz. Muhammed (s.a.s), bütün insanlığın, hatta âlemlerin muallimi olduğuna göre, rahmet duygusunun en fazla onda bulunması gerekir.

O’nun rahmeti sadece inanan insanları değil, aynı zamanda bütün insanlığı içine alan bir rahmettir. Bu rahmet, hem dînî, hem de dünyevî yöndendir. Dînî yönden rahmet olması: Hz. Peygamber (s.a.s.), insanlar cahiliye dediğimiz karanlık bir devrede, dalâlet içerisindeyken ve aynı zamanda ehl-i kitabın da, kendi kitaplarında ihtilafa düştükleri bir dönemde gönderilmiştir. Böylece Allah onu, gerçeği aramaya ve kurtuluş ile mükâfatı kazanmaya hiçbir yolun bulunmadığı bir zamanda göndermiş, onunla insanlara, hidayete giden yolları göstermiştir. Dünyevî bakımdan rahmet olması: İnsanlık onun sayesinde pek çok zilletten, harpten, kargaşadan kurtulmuş, gerçek sulha ve huzura kavuşmuştur.

Resûlullah’ın rahmeti, müslümanları, gayr-ı müslimleri, dostları, düşmanları, hürleri, köleleri, büyükleri, küçükleri, hatta insanların yanında hayvanları da içine alacak kadar geniş bir rahmettir. O’nun rahmeti, mü’mine hidayet, münafığın hayatı için bir amân, kafire de ilâhî azabın te’hiri şeklinde tecellî etmiş, münafıklar, bu rahmet sayesinde dünyada azap görmemişler, müslümanlarla içli dışlı yaşamışlar, onların istifade ettikleri haklardan istifade etmişler ve onların bu durumları yüzlerine vurulmamıştır.

Daha önceki milletler, Allah’a karşı yaptıkları isyanlardan toptan helak edildikleri halde, Resûlullah geldikten sonra böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Böylelikle kafirler de bu rahmetten istifade etmişlerdir. Yani onun varlığı, azabın gelmesini önleyen bir özelliğe sahiptir. Nitekim Yüce Allah;  “Halbuki sen onların aralarında bulunduğun müddetçe Allah onları azaba uğratmaz; eğer onlar istiğfar ederlerse Allah bu takdirde de onlara azap etmez.” (Enfâl, 8/33) buyurmaktadır. Allah Resûlü (s.a.s.) de bununla ilgili şöyle buyurmuştur: “Ben rahmet olarak gönderildim, lanetçi olarak değil.” (Müslim, Birr, 87) (Haftaya devam edecek…)