Randevu saatine az zaman kalmıştı. Arabasını katlı otoparka bırakacak, hızlı adımlarla ilerleyecek, bir iki dakikalık gecikme için özür dileyecekti. Bir taraftan da randevuya sadakat, kişinin kendisini ve karşısındakini önemsemenin ifadesidir, diye düşünüyordu.
Adam: “Arabamı otoparka bırakmak için şu 50-60 metrelik ters yönü kullansam fena olmaz, zaman kazanırım.” diye düşündü. Öyle ya, işi aceleydi, randevuya vaktinde ulaşmak, trafik kurallarını ihlal etmekten daha önemliydi. Adam, hızla daldı tek yönlü yola. Karşıdan bir kamyonet burnunu gösterdi. İkisi de burun buruna geldi. Yapılacak bir şey yoktu, sinirler gerildi. Hâlbuki kamyonet, kenara çekilip bekleyebilirdi; çünkü öbür adamın işi çok önemliydi. Kamyonetteki şoför bunu anlamalıydı. Bu insanlar ne kadar anlayışsız, diye mırıldandı kendi kendine. Onun ters yönden girdiğini gören başka biri de onu takip etmişti. Kamyonet hız yapmasaydı, 5 metre sonra otoparka gelinmiş olacaktı. Kamyoneti başka vasıtalar takip etti, taksideki adam bağırmaya başladı. “Şu an arabamda hasta olsa, bunun sorumlusu kim?” diye bağırıyordu. Terlediğini hissetti yola ters giren adam. Bu insanlar ne kadar anlayışsızdı. Sabır nedir, bilmiyorlardı. Biraz geri gitseler, ona yol verseler, ne kaybederlerdi? Ama işin içinde bir inat vardı sanki.
Adam durdu, nefes aldı. Hata kendisinindi. Kişilere bağırmaya, yaptığı hatayı savunmaya hakkı yoktu. İşinin önemini bu kişilere bu şartlarda zaten anlatamazdı. Görünürde ve gerçekte bu insanlar haklıydı. Ancak onların haklı olması, sıkışan trafiği çözmeye yetmiyordu. Vakit, haklıyı arama ve hakkını teslim etme zamanı değil, sorun çözme zamanıydı. Bunun için de iyi niyet ve sabır gerekiyordu. Tarafların göstereceği sabır ve iyi niyet, alevlenen ateşi söndürebilirdi.
Kaldırıma çıkartmaya çalıştı arabasını adam. Bu arada arabanın yandan çizildiğini fark etti. Olsun, her hatanın bir bedeli olurdu ona göre. Görmezlikten geldi. Sağdan soldan gelen bağırmalara kulaklarını tıkadı, sağır fare rolü oynamanın tam zamanıydı; hedefe varmak önemliydi. Hedef, birkaç adım ötedeki otoparka arabayı bırakmak ve randevuya ulaşmaktı. Otopark görevlisinin yardımıyla sorun çözüldü, yol trafiğe açıldı. Gerilen sinirler hatıralara, bağrışmalar gök kubbenin sonsuzluğuna karıştı.
Yaşanan bu kısa olayın kazananı olmadı, herkes kaybetti. Adam zaman kazanmadığı gibi, maddi zarara uğradı. İnsanlar birbirlerine saygıda ölçüyü kaçırdı, güvensizlik yaşadı.
Adam anladı ki, herkesin önceliği kendineydi. Öncelikler, yasaları değiştirmeyi gerektirmez. Bir ihlal, başka bir ihlali doğurur. Kuralları ihlal, başkalarına zarar vermese de bundan kaçınılmalıdır. Her hata, başka bir hatanın anasıdır. Hatalara değil, güzelliklere öncülük etmek lazım.
Kıssalar, ondan hisse alanlara faydalı; gerisi, boş laf…