Gündem Gene Baş Örtüsü

86

1989 yılından beri baş örtüsü sorunuyla uğraşıyoruz.

Dayatmacı, ben bilirimci, inadım inatçı bir görüş var. Bu görüşün taraftarlarına göre yüksek öğrenim görmek isteyen kızlarımız, eğitim sürelerince başlarını örtemezler.

Oysa baş örtüsü, hiç kimse tarafından eşitlik ilkesinin çiğnenmesi, çağ dışı görüntünün ve gericiliğin simgesi olarak gösterilemez. Gösterilirse bu bireysel hak ve özgürlüğe karşı haksız bir eylem olur. İşte asıl gericilik ve zorbalık da bu olur.

Üstüne üstlük yirmi yıldan beri, cumhuriyet devletinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konudaki değişmeyen açıklaması şöyledir; 

“14 asırdan bu yana islâm dünyasında kadınlar başlarını dinî gereklilik olduğu için örterler. Bu bir realitedir ve bu konunun dinî boyutu böyledir… Ancak baş örtmek veya örtmemek hanımların kendi iradelerindedir.”

Görüldüğü gibi Diyanet İşleri Başkanlığı, gerçeği ifade ederken bireysel özgürlüklerin değerini de önemseyerek, konuya çağdaş bir görüşle yaklaşmıştır.

Öğrencilik yıllarımızda zaman zaman  beraber olduğumuz değişik ülkelerin yüksek okul öğrencileri farklı kıyafetleriyle eğitimlerine devam edebilirlerdi. Özel kıyafetlerinde, boyunlarına astıkları haç, başlarına taktıkları kipa  ve üstlerine giydikleri kendi ülkelerine  özgü orjinal giysileri kimseyi rahatsız etmezdi. Yakın zamana kadar yüksek öğretim sistemimizde böyle bir sorun yoktu.

Ayrıca, kız öğrencilerimizin üniversitelerde türban takma yasağı diğer bir yönden de rahatsızlık kaynağı olmaktadır. Türbanın dinî bir simge olduğunu öne sürerek ve gerici bir dünya görüşünü temsil ettiği savıyla, baş örtüsü ile yüksek öğrenime devam etme yasağı dayatılmaktadır. Bu cinsiyet ayırımıdır. Fevkalâde yanlıştır.

Velev ki bu yasağın doğru olduğunu varsaysak bile, başını örten kız öğrencilerle aynı görüş ve düşünceyi paylaşan erkek öğrencilerin, hiçbir engel görmeden üniversitelerde eğitim görmeleri en büyük eşitsizlik ve haksızlık olur.

İşin bir diğer önemli tarafı da kız çocuklarının okumasının teşvik edildiği ve buna özel bir çaba gösterildiği günümüz Türkiye’sinde, böyle çağ dışı bir zulmü kız çocuklarına dayatmanın hiç bir haklı yanı yoktur. Bu anlamsız ve garip yasağın  artık sona ermesi ve bu inâdın terk edilmesi gerekmektedir.

Aslında türban takanla takmayan kızlarımızın yaşantılarının hiç bir bölümünde sorunları da yoktur. Her ortamda birlikte, birbirlerine saygılı ve dostturlar.

Baş örtüsünü dinsel bir sembol, laiklik karşıtı ve gericiliğin simgesi olarak tanımlamak ve ileri sürmek ancak yasakçıların ve dayatmacıların inatlarını devam ettirebilme gayretleri olabilir. Oysa bu anlamsız ve insan onuruna saygısız yasağın daha fazla sürdürülmesi mümkün gözükmemektedir. Nitekim ana muhalefet partisinin yeni lideri, kendi partisindeki karşı görüşlere rağmen bu yanlışı sezmiş, yasağın kaldırılabileceğine dair  ılımlı bir söylemi çeşitli vesilelerle sık sık dile getirmeye başlamıştır.      

Başın örtülmesi, beynin ya da yüreğin örtülmesi değildir. Başı örtülü ya da başı açık bütün yüksek öğrenim gören kızlarımızın hepsi  yarınlarımızı aydınlatacak iyi niyetli, hoş görülü,  bilgili ve çağdaş değerlerimizdir.

Sonuçta, sosyal eşitliğe ve insanların temel hak ve özgürlüklerine saygılı olanların her engeli aşacakları görülecektir.