Prof. Dr. Türker Özdoğan’la Kandıra Sohbeti

143

Kandıra nere, Amerika nere?

Henüz, 26 yaşında bir genç insan, Türker Özdoğan.

İzmit’ten ABD’ye, yüksek lisans (master) için gidiyor ve bir ömür bu ülkede yaşıyor.

Ama, doğup büyüdüğü ülkeyi, kenti, kasabayı ve insanlarını asla unutmuyor.

Baba kökeni Kandıra’ya dayanan Türker Özdoğan, İzmit Lisesi’nin efsane öğretmenlerinden Nurdoğan Özdoğan öğretmenin oğlu.

Güzel sanatlara yeteneği ve ilgisi var.

İstanbul Güzel Sanatlar Yüksek Okulu seramik bölümünü bitiriyor.

Babası; “Çömlekçi mi olacaksın oğlum?” diye kaygı ile sorguluyor!

O ise, insanın ilkel çağlarından bu yana varlığını sürdüren bir sanatın tutkunu.

Çamurdan ürün üretiyor, o ürüne “sanat eseri” niteliği kazandırıyor.

Arkeoloji müzelerinde hayranlıkla izlediği  seramik eserleri yaratanlara aynı ilgi ve saygıyı göstermeyen bir toplumsal kültür içinde sanatçı olmak kolay mı!?

Türker Özdoğan’ın ABD’deki akademik kariyer süreci Profesörlük titri ile taçlansa da, o hiçbir zaman bu titrin arkasına sığınmayan, “olduğu gibi yaşayan, yaşadığı gibi olan” bir duru insan örneği…

Hemen her yıl en az bir kez gelip dost ve akrabaları ile buluştuğu İzmit’e bu gelişi ve Kocaeli Kandıralılar Derneği’ne konuk oluşu, Kandıralı bir akrabası olan İsmail İlk’in daveti ile gerçekleşiyor.

Özdoğan, gecede yaptığı konuşmada, Dombay’dan söz ediyor!

Kandıra yoğurdunun asıl kahramanı ve hak sahibi olan “Manda” ya da Kandıralıların dilindeki adı ile “Dombay” dan.

Çocukluk ve gençlik yıllarında Dombay sütünden yapılan yoğurdun lezzetini unutamadığını anlatıyor.

Dombay hakkında bugüne kadar bilmediğim özellikleri Türker Özdoğan’dan öğreniyorum; “Dombay, kolay hastalanmayan, derisi çok kıymetli, sütünden üretilen kaymak, yoğurt ve peyniri nefis, eti yüksek kolestrol içermeyen çok değerli bir hayvan.”

Özdoğan, Kandıra Bezi ve kandıra Taşı için de çok ilginç ve güzel sözler söylüyor.

Söylüyor da, Kandıralılar ne kadar etkileniyorlar?

Kandıralılar, Özdoğan’ın özel ilgi duyarak araştırdığı Türk kökenli Meluncanları ve “Asya’dan göçen Türkler” oldukları genetik araştırmalarla kanıtlanan ve ABD’li katillerin soykırımına uğrayan Kızılderilileri soruyorlar!

Gecede Kandıra Belediye Başkanı, Kandıra Meslek Yüksek Okulu Müdürü, bazı köy ve mahalle muhtarları, dernek başkanları, Kandıralı işadamları var.

Biri de çıkıp şu soruyu sorsun isterdim;

Türker Bey, biz Kandıra’da yeniden Dombay sayısını artırıp, ürettiğimiz süt ve et ürünleriyle KANDIRA DOMBAYI SÜT ve ET ENTEGRE TESİSLERİ’ni kursak, bu ürünlerimizi ABD’ye nasıl ihraç edebilir ya da ABD’de nasıl satış merkezleri kurabiliriz?”

Kimse böyle bir soru sormadı!

Hani, bir söz var ya; “Onlar ki derya içindedirler, deryayı bilmezler!”

Kandıralı hemşehrilerim, sahip oldukları olanakları kullanmasını bilmiyor ne yazık ki?

Şimdilerde, otoyol geçişi ve Gıda Organize Sanayi Bölgesi nedeniyle rant kazanan topraklarını satıp “sıcak para” ile yaşayacağı kısa ömürlü mutlulukların hayalini kuruyor!

Oysa, o bereketli topraklarda besicilik, seracılık, keten ve keten ürünleri üretimi ile çok daha büyük varsıllığa ulaşmaları mümkün.

Bugün dünyanın en büyük sorunu “beslenmek.”

Kocaeli’nin “sorumlu siyasetçileri!” ile Kocaeli ve Kandıra’nın “sorumlu yerel yöneticileri!” ve “Kandıralı üreticiler” elele verebilirse; “Geleceği planlama-uzun erimli projeler üretme”  iradesini gösterebilirse, Kandıra ve Kandıralı “MARKA” ürünleriyle Kocaeli’nin ve hatta Türkiye’nin en varsıl ilçesi olabilir.

Kandıralılar Gecesi’nde dile getirdiğim sözlerle yazımı noktalamalıyım;

Kandıralılar, ABD’deki Kızılderilileri değil, Kandıralı Kızılderilileri kurtarmayı düşünmelidirler!”