Genetiği Değiştirilmiş Kavramlar

95

Yazının ilk düşündüğüm başlığı “Kavramların Tebdil, Tağyir veya Tağşişi” idi. Özellikle genç okuyucuların anlamını bilmedikleri kelimeleri başlığa koymak yerine meramımı daha güncel kelimelerle ifade etmeyi tercih ettim.

Osmanlı ekonomi ve siyasi tarihi içinde bahsettiğim üç kelime çok önemli olmuştur. Bu kelimelerin manalarına bir göz atalım.

Tebdil: Değiştirme anlamına gelir. Kılık değiştirerek gizli işleri araştıran saray veya devlet görevlisinin bu yaptığı “tebdil-i kıyafet etmek”  olarak tanımlanır. “Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” sözü de yer/mekân değiştirmenin insanı rahatlatacağını anlatan bir veciz sözdür.

Tağyir: Değiştirme, başkalaştırma, bozma anlamlarını taşır.

Tağşiş: Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma; ayarını düşürme. Osmanlı Devletinde özellikle ekonominin bozulduğu dönemlerde, paranın içine değersiz madenler katarak değerini düşürmeyi ifade ediyordu. Osmanlı’da para sistemi altın ve gümüşe dayanan bir sistemdi. Paranın değeri bu madenlere göreydi. Tağşişte devlet dolaşımdaki sikkeleri toplar, bunların madeni içeriğini azaltır, yeniden piyasaya sürerdi. Sonuç devalüasyon ve ek para basmadır. Tağşişten sonra fiyatlar yükselirken satın alma gücü düşer, hayat pahalılığı artardı.

**********

İnsanlar kavramlarla düşünür ve kavramlara verdiği manalarla dünya görüşünü oluşturur. Kavramların içeriğini değiştirir veya boşaltırsanız uğruna ölümü göze aldığınız değerleri ifade eden kelimelerin bile sizin için bir önemi kalmayabilir.

Namus, şeref, haysiyet, izzet-i nefis gibi kavramları tedavülden kaldırır veya anlamlarını hafifleten, daraltan kelimelerle anlatmaya başlarsanız, sizde bir değer değişiminin olması da kaçınılmazdır. Kahramanlık, cesaret, feragat, fedakârlık gibi kavramların içini boşaltır veya kullanımdan kaldırırsanız, bu vasıfları taşıyan insan yetiştirmeniz mümkün olamaz.

Fuhuş yapmayı “aşk yapma“, fahişeyihayat kadını” veya magazin sayfalarındaki ifadesiyle “çapkın kadın” olarak nitelendirirseniz aynı kadına ve onun hayat tarzına bakış açınız değişir. Bu yeni kavramların ifade ettiği insanların hayat tarzını özendirirsiniz.

Dindarlığın irtica, sosyal adalet istemenin komünistlik, milliyetçiliğin faşistlik olarak nitelendirildiği dönemlerde insanlarımız birbirleriyle ve devletle çatışmak durumunda kaldı. 

Çeyrek asırdan beri önce bunun gibi birçok kavramın genetiğinin değiştirilmesi veya mevcut kavramları başka kelimelerle ifade etmek suretiyle, bir kısım insanımızın dünya görüşü, bir kısmının da dünyası değiştirildi.

 

************

 

Türkiye siyasetinde son dönemlerde bazı temel kavramların da tebdil, tağyir veya tağşiş edildiğini izliyoruz. Kavramların değiştirilmesi, başkalaştırılması, bozulması ve bazı kavramların da içeriğinin değiştirilerek değerinin düşürülmesi söz konusu. Bu yapılan işlemlerin son derece bilinçli ve kasıtlı yapıldığından hiç şüphem yok.

Gündemde çok sık kullanılan bazı kavramların sözlükteki karşılığının bir kenara bırakılıp, türetilen yeni anlamları ile kullanıldığına şahit oluyoruz:

  • Ø İktidarın yasama, yürütme ve yargı üzerinde tam hâkimiyetini savunuyorsanız Demokrat oluyorsunuz.

 

  • Ø Hukukun herkese lazım olduğunu, yargının temel ilke ve usullerine uyulmadan tutuklamaların yapılmasının yanlış olduğunu, gizli soruşturmaların medyaya servis edilmesinin suç olduğunu söyleyenler Ulusalcı, Ergenekoncu oluyor.

 

  • Ø “Kürt Sorununu barışçı bir şekilde çözmek için” “İmralı’daki mahkûmu” muhatap almanın şart olduğunu savunuyorsanız “barıştan yana” oluyorsunuz. Böylece terör örgütü elebaşısının da ne kadar “barış yanlısı” olduğunu anlatmak mümkün olabiliyor. Zaten 40 bin kişinin ölümünden sorumlu terör örgütünün siyasi kolu olarak nitelendirilen partinin adı “barış ve demokrasi.”
  • Ø Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmaması gerektiğine, TSK’yı yıpratmak için yapılan “asimetrik psikolojik operasyonlara” dikkat çekiyor ve “suçlular ile kurumu ayırmak gerekir” diyorsanız, siz “darbecisiniz”.

 

  • Ø Görevli oldukları dönemde terörle mücadeledeki üstün hizmetleri nedeniyle “kahraman” olarak anılanların, bugünkü adı “çeteci.” Müebbet hapse mahkûm teröristbaşının “bebek katili” unvanı unutuldu, şimdi o devletin muhatabı ve adı, “Sayın Öcalan.”
  • Ø Kurtuluş Savaşımızın kahraman öncülerinin emperyalist güçlere karşı verdiği mücadeleye saygı içinde, “Devletimizin kurucu iradesinden” bahsettiğiniz zaman ya “Vatan- Millet- Sakarya edebiyatı” yapmakla küçümsenir veya çağdışı olmakla suçlanırsınız.
  • Ø “Türk milliyetçisi olmak gerici ve çağdışı olmaktır.” Kürt, Ermeni vd. mikro milliyetçilikler ise en doğal insan haklarını ve toplumların kolektif haklarını savunmaktır.
  • Ø Kişi veya grupların kimliklerine uygun davranmaması da kavramların aslından farklı algılanmasına yol açabiliyor. Mesela Müslüman deyince bugün algılanan nasıl bir insandır?
  • Müslüman elinden, dilinden, kaleminden zarar gelmeyen kişidir. Müslüman çevresinde sevgi ve saygı uyandırır, korku değil. Müslüman, kişilerin özel hayatına, mahremiyetine, namusuna, ırzına, canına, kişisel haklarına saygı duyar.”

Müslüman’ı ifade eden bu genel tanımlamaları söylediğiniz zaman size kaç kişi inanır?

Müslüman gönülleri fethetmekle kendisini sorumlu tutmak zorunda iken, kurumları fethetmeye yönlendirilince, dünyevi güce talip olmakta ve genel Müslüman vasfına sahip olma kaygısı bertaraf edilmektedir.

Müslüman kimliğini öne çıkaran kişi veya gruplar, hele bir takım güçlere de sahipse, sizde İslam’a sevgi, saygı uyanmasına mı yoksa korkuya mı sebep oluyor?

************

Kavramların değiştirilmesi, başkalaştırılması, bozulması ve bazı kavramların da içeriğinin değiştirilerek değerinin düşürülmesi sayesinde, AKP içindeki ve MHP çizgisindeki milliyetçi kişiler (eski ülkücüler), eski milli görüşçüler, eski sosyalist neo-liberal aydınlar, Kürtçüler, cemaat mensupları, tarikatçılar bir potada buluşturulabildi.

Kısacası önce tebdil, tağyir ve tağşiş edilerek (genetiği değiştirilerek) yeni anlamlar kazandırılan “demokrat, barışçı, anti-Ergenekoncu, askeri vesayet rejimine karşı” gibi kavramlar oluşturuldu. Daha sonra bu kavramların temel alındığı yeni dünya görüşüne sahip ortak bir kimlik yaratıldı.  Bugüne kadar yıldızları barışmayan gruplar da bu yeni mozaik yapıda buluştular.

 

Önceki İçerikHavada, Karada, Suda Katilim Kim?…
Sonraki İçerikII. Abdülhamit’in Kürtçe Eğitim Talebine Bakışı
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.