“Antidemokratik” Seçim Değerlendirmelerinden “Demokratik” Sonuç Çıkar mı?

115

12 Eylül 2010 Halk Oylaması Sonuçları:                         21 Ekim 2007 Halk Oylaması Sonuçları:

Türkiye Geneli Seçmen Sayısı           : 52.051.828        42.665.149

Kullanılan Oy                                        : 38.369.215        28.794.216

Geçerli Oy                                            : 37.644.051        28.142.781                         

Geçersiz Oy                                          : 725.164              651.435

Evet                                                       : 21.787.610        19.403.987

Hayır                                                      : 15.856.441        8.738.794

Katılım Oranı                                        : %73,71                               %67,48

Oy Kullanmayanlar               : 13.682.613    13.870.933

Oy Kullanmayanlar Oranı                   : %26,28                               %32,52 

*******************************************************************************************

22 Temmuz 2007 23. D. M.vek. Gen. S. Son:               03 Kasım 2002 22. D. M.vek. Gen. S. Son:

Kayıtlı Seçmen Sayısı                          : 42.799.303        41.407.027

Kullanılan Oy                                        : 36.056.293        32.768.161

Geçerli Oy                                            : 35.049.691        31.528.783          

Geçersiz Oy                                          : 1.006.602           1.239.378

Katılım Oranı                                        : %84,25                               %79,14

Oy Kullanmayanlar               : 6.743.301      8.638.866

Oy Kullanmayanlar Oranı                   : %15,75                               %20,86

Yukarıda son on yılda “Mahalli İdareler Seçimi” hariç  sandığa gittiğimiz dört ayrı seçimi karşılaştırmalı olarak dikkatinize sundum.

Siyaset bilimciler, sosyologlar, iktisatçılar, politikacılar, gazeteciler  ve birçok akademisyen kullanılan  oyların sandığa yansımasını  dikkate alarak  seçimlerin sonuçlarını    değerlendirirler. Halbuki böyle bir yönteme başvurmak eksik olmanın da ötesinde yanlış sonuçlar vermektedir.

Şöyle ki;

“Demokratik Sistem” lerin genel özelliklerinden en önemlisi, sandığa gidenlerin verdikleri oyların dikkate alınarak sonuç alınması yönündedir. Buna karşın kullanılmayan veya kullanılamayan oyların önemi vurgulanmamakta, oy kullanmayan seçmenlerin böylesi bir tasarrufları ayrıntılı irdelenmek bir yana dikkate bile alınmamaktadır. Böyle bir yaklaşımın ve yorumun ne kadar demokratik ve doğru olduğu da ayrıca tartışılmalıdır. (iktidar partisinin yaklaşık 16 milyon oy ile tek başına iktidar olduğu ülkemizde bir çok seçimde 6 ile 13 milyon oy arasında oy ver(e)meyenin olduğunu unutmayalım).

Neden oy veril(e)mediğini irdelersek;

  • – Siyasal bir sistem var, bu sisteme dahil siyasi partiler var. Eğer siz bu sistem dahilinde sunulan partilerden herhangi birine yakın olmadığınızdan dolayı oy vermezseniz sistem sizin kullanmadığınız oyunuzu dikkate almamaktadır.
  • – Siz herhangi bir sebeple siyasi bir davranış olan oy verme işlemini kullanamıyorsanız (sağlık, ulaşım, çevre baskısı, aile baskısı vs) sistem sizin neden oy veremediğinizle ilgilenmemektedir ve buna bağlı olarak kullanmadığınız oyunuzu dikkate almamaktadır.
  • – Genel siyasetten bıkmış, siyasetten sıkılmış, aradığınızı bulamamış olabilirsiniz. Bu ruh hali sizi bıkkınlık ve umursamazlığa götürebilir. Tam anlamıyla siyasal bir depresyon içinde olup oy vermeyebilirsiniz. Maalesef bu durumda da sistem sizin neden oy kullanmadığınızla ilgilenmez.

Ana hatlarıyla açıklamaya çalıştığım ve sık görülen bu sebeplere muhakkak ki bir çok madde de ekleyebiliriz.

Yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi temel sorun var olan sistemlerin, oy kullanma hakkına sahip insanların neden oy kullanmadıklarını incelemeyi sistemin dışlamasıyla alakalıdır.

15 ve 16 Eylül 2010 tarihlerinde televizyonlardaki ana haber bültenlerinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın! R.T. Erdoğan’ın şu açıklaması durumu tahlil etmemize yardımcı cümleler içermektedir.

Kendisi 12 Eylül 2010 Halk Oylamasına ilişkin yorumlarını vatandaşlarla paylaşırken mealen şu cümleleri kullanmıştır:

“…Ben arkadaşlarıma %58’in tahlilini yapmaktan çok, %42’nin tahlilini yapın diye talimat verdim.”

Bu cümleler mevcut siyasi yapımızı, seçim sistemimizi, demokrasi anlayışımızı açıklamaya yetecek kadar çarpıcı ve bir o kadar da üzücüdür.

Başbakan oy ver(e)meyen  13.682.613 Türk vatandaşının tercihlerini değerlendirmekten ziyade, oy verenler havuzundaki kendisine oy vermeyenlerin neden vermediklerini öğrenmek istemektedir.

Bu davranış sadece Başbakan’a ait olmayıp, toplumumuzdaki hemen her kademeden toplum önderlerinin de davranış biçimi olarak uzun yıllardır siyasi hayatımıza gölge etmektedir.

Oysa,  gerçekten “Demokrasi” ye inanan bir devletin, hükümetlerin, politikacıların vs temel amacı mümkün olduğunca çok insanın sandığa ulaşmasını sağlayacak maddi şartları sağlamak ve politikaları oluşturmaktır.

Ancak böyle bir çabaya girmektense oy kullanmaya gelmeyenler için sadece idari para cezası öngörmek, “oy vermezseniz şuna-buna yarar.” Söylemleri yaratmak oy ver(e)meyenleri dikkate almayan sistemin devamını saplamaktan öte bir şey değildir.

Sayın! Başbakan’ın yukarıdaki demecini verdiği tarihlerde, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir verdiği demecinde,  12 Eylül 2010 tarihindeki Halk Oylamasını boykot eden taraftarlarına uygulanacak adli para cezasını bir şekilde kendisinin ödeyeceğini söyleyerek sistemde kocaman bir delik açmıştır. Artık kullanılmayan, kullandırılmayan oyların bedeli bellidir ve maddi gücünüz varsa bunları öder oyları kullanmaz veya kullandırtmazsınız.

Demokrasi’nin olmazsa olmazı “oy kullanma” davranışı kadar bir başka olmazı olan “oy kullanmama hakkı” nı tüm ayrıntılarıyla irdelemedikçe, herkesin gönlünce ve kanunlar çerçevesinde siyasi düşüncelerini sandığa yansıtmasını sağlayamadıkça, günlük siyasi rantların tuzağına düşmekten kurtulamadıkça, seçim sonuçlarını tam ve doğru olarak yansıtmadıkça, sonuçlar üzerine manipülasyondan kaçınmadıkça, toplumsal istekleri dikkate almaktansa  yandaşların isteklerin dikkate almaktan vazgeçmedikçe, demokrasi tanımımızı değiştirmedikçe, oy ver(e)meyeneleri dikkate almayan “antidemokratik” yorumlardan kurtulmadıkça  sistemin dişlileri arasında yok olmaya mahkumuz.