Toplu Konutlarda Nelere Dikkat Edilmeli ve İdeal Bir Daire Nasıl Olmalıdır?

100

Günümüzde hem pahalı arsa fiyatları, hem de artan inşaat maliyetleri daha ekonomik olan çok katlı binaları yaygınlaştırmıştır. Çünkü alt ve orta gelir gurubuna mensup köylü, işçi, küçük esnaf, memur ve emekliler ile yoksulluk ve açlık sınırı altındaki muhtaç insanlar için müstakil evlerde oturmak veya mütahitlerce düzgün semtlere yapılan lüks daireleri satın almak hayal olmuştur. TOKİ ve Belediyeler tarafından bu insanların barınma ihtiyacını karşılamak için “sosyal devlet olmanın bir gereği olarak” üretilen toplu konutlar; birçok aileyi depreme dayanıklı olarak inşa edilen sıfır daire sahibi yapmış, o yerleşim birimindeki tüm evlerin satış ve kiralama değerlerini düşürmüş, kentleri güzelleştirmiş fakat toplumun beklentilerini tam olarak karşılayamamıştır.

Site içinde yapılan toplu konutların alt yapı ve çevre düzenlenmesi genellikle güzel olmakta fakat sosyal donatıları eksik bırakılmakta, insanların oturacağı daireler ise çok küçük ve kullanışsız olduğundan, Türk Milleti’nin asırlardan beri alışageldiği geleneksel anlayışa uymamaktadır. Elbette sosyal konut olarak üretilen bu daireler lüks inşa edilmeyecektir. Ancak farklı konseptler kullanılarak ferahlık sağlanmalı ve insanlara sağlık ve mutluluk içinde yaşayacakları daha güzel mekanlar sunulmalıdır. En azından sıfır daire alan insanlar hemen inşaata başlayarak evin içini tekrar elden geçirmekten “mutfak dolapları ile iç ve dış kapıları değiştirmekten, seramikleri yenilemekten, vestiyer ve banyo dolabı yaptırmaktan, duşa kabin ve kombi taktırmaktan, halıfleksleri kaldırıp lamine parke koydurmaktan ve balkonla mutfağı birleştirmekten” ve ciddi bir masrafa girerek aylık taksitleri ödeme sıkıntısına düşmekten kurtarılmalıdır.

Valiler, Kaymakamlar, TOKİ Yöneticileri ve Belediye Başkanları ile toplu konutları inşa eden mütahit ve mimarlar; esnaf ve ticaret odaları, emlakçı dernekleri, sivil toplum kuruluşları ile kendi aile ve yakın çevrelerinin fikrini alsalar veya o yörede yaşayan insanların bir kısmıyla küçük anketler yapsalar; ilham alacaklar ve kendilerini yenileyerek daha iyi projeler üreteceklerdir.

Bayanlar “hayatlarının büyük bölümü evde geçtiğinden” küçük ve Amerikan Mutfaklı daireleri istememektedir. Yani mutfak ayrı ve büyük yapılarak insanlar balkonla-mutfağı birleştirmek zorunda bırakılmamalı, dolaplar kullanışlı-tezgah uzun olmalı, dört kişilik yemek masası sığmalı, buzdolabının konacağı yer ayrılmalıdır. Mümkünse “evler kaloriferli olduğundan” apartman boşluğu veya daire girişine küçük bir kiler düşünülmelidir. Salon “misafir ağırlamayı sevdiğimizden” koltuk ve yemek odası takımının sığacağı büyüklükte olmalı ve kapısı bulunmalıdır.

Mahremiyete önem verdiğimizden odalar-mutfak ve banyoya salon değil antreden geçilmeli, yaşam alanı olarak değerlendirilen antre-salon-mutfak-kiler ve tuvalet ile yatak odaları ve banyo ayrı bölümler olarak inşa edilmeli ve koridora bir kapı konularak tamamen ayrılmalıdır. Dairede banyonun dışında bir tuvalet mutlaka olmalı, mümkünse ebeveyn yatak odasına da küçük bir duş konulmalıdır. Banyo “kirlileri evde yıkadığımızdan” asgari çamaşır makinesi-klozet-lavoba ve duş teknesini alacak büyüklükte olmalı, duşa kabin konulmalı ve çamaşır makinesi ile lavoba üstüne mutlaka dolap yapılmalıdır. Balkonlar “küresel ısınma sonucu artan hava sıcaklığı nedeniyle insanlar bunaldığından” dört kişilik bir ailenin yemek yiyebileceği ve çamaşır asabileceği genişlikte planlanmalıdır.

Bodruma her daire için ayrı bir depo konulmalı, asansörler “çok katlı evlere eşya taşımanın zorluğu düşünülerek” geniş yapılmalı veya bir büyük-bir küçük iki asansör bulunmalıdır. Yapı sektöründe uygulanmaya başlayan teknolojik gelişmeler toplu konutlara yansıtılmalı, binalar depreme dayanıklı radye temel-tünel kalıp olarak inşa edilmeye ve PVC doğrama-çift cam kullanılmaya devam edilmeli, kat sayısı beşten az-ondan fazla olmamalı, dairelerin tamamının güneş alması ve rutubete maruz kalmaması sağlanmalı, enerji tasarrufu düşünülmeli, kaliteli malzeme ve işçilik kullanılmalı, girişe çelik-odalara Amerikan panel kapı yapılmalı, odaların tabanı sıhhi olmayan halıfleks değil lamine parke olmalı, ıslak zeminlere beyaz değil renkli seramik uygulanmalı, kartonpiyer ve kornişler ihmal edilmemeli, girişe vestiyer-bir odaya gömme dolap-balkona kombi konulmalı ve evlerde ısı-ses-su izolasyonu sağlanarak insanlar yüksek doğalgaz faturası-komşunun gürültüsü-akıtan çatıyla bunaltılmamalıdır. Yukarıda zikredilen hususlar maliyetleri biraz artırsa da; TOKİ veya belediyelerden sıfır daire alan bir insanın “hiçbir değişikliğe ihtiyaç duymadan ve ekstra masraf etmeden” gönül rahatlığıyla oturabilmesi hedeflenmeli, inşaat kalitesi ve uygulanan detaylarla özel sektöre örnek olunmalıdır.

İki çocuklu çekirdek aile yapısı yaygınlaştığından, hayatı boyunca bir ev alma gücü olan insanlar genellikle 3+1 daire istemektedir. Ancak daha ucuz olduğundan 2+1 daireleri tercih edenlerde vardır. Evlenme yaşının yükselmesi ve çalışan bekar insanların ev sahibi olmak istemeleri nedeniyle 1+1 dairelere de talep artmıştır. Ancak toplu konut yapmaktaki hedef; muhtaç insanlara yardımcı olmak, aile sahibi insanları ev sahibi yaparak geçim sıkıntılarını hafifletmek, evlilik müessesesini teşvik etmek olmalı ve 1+1 dairelerin yapımı lüks konutlarla beraber özel sektöre bırakılmalıdır. Çünkü 1+1 daireleri alan hak sahiplerinin büyük bölümü oturmamakta ve genellikle öğrencilere kiraya vermektedir.

Dairelerin net inşaat sahası en az “3+1: 99m2, 2+1: 75m2” olmalı ve standardizasyon sağlanarak hepsine odaların dışında ayrı mutfak, banyo ve tuvalet ile iki balkon konulmalıdır. Üretilen sosyal konutlar “18 yaşından büyük ve evli olan, o yerleşim biriminde ikamet eden, kendisi ve eşi üzerinde ev bulunmayan, dar ve orta gelir grubuna mensup kişiler ile muhtaç insanlara” kar amacı gütmeden-maliyetine-peşinatsız ve faizsiz olarak verilmeli, taksitleri sabit olmalı ve geri ödemesi teslimattan sonra başlatılmalıdır. Her daire için konumu ve katına göre-her kişi için ücreti ve gelirine göre farklı ödeme ve vade seçenekleri uygulanmalı, aylık taksitler “hem tek maaşlılar hem de karı-koca çalışanlar için” hane halkı gelirinin 1/3’ünü geçmemeli ve insanların “kira öder gibi” uygun koşullarla ödeyebileceği makul bir seviyede olmalıdır.

Daire almaya hak kazananlar özel bankalardan yüksek faizli konut kredisi almaya zorlanmamalı ve aylık ödemeler TOKİ ve Belediyeler ile onların anlaştığı devlet bankalarına yapılmalıdır. Aksi halde insanlar “ev sahibi olma hevesiyle” bilinçsizce konut kredisi kullanarak taşıyamayacakları bir yükün altına girecekler ve taksitleri ödeyemeyenlerin dairelerine bankalarca icra yoluyla el konulacaktır. Sosyal Devlet ilerde birçok mudi yaratacak bu tip uygulamalara izin vermemelidir. Dairelerin alınıp-satılması ve kiralanmasına müsaade edilmemeli, oturma zorunluluğu getirilmeli, tapuları hak sahiplerine taksit ödemeleri bitinceye kadar verilmemeli veya üzerine ipotek konulmalı, ancak “insanların gelir durumunun değişebileceği de göz önünde bulundurularak” teslimattan 5 yıl sonra isteyenlere “kalan borcu kapatmak kaydıyla” teslim edilmesi düşünülmelidir. Elbette borcunu bitiren alıp-satıp kiralayabilmelidir.

Vali ve Belediye Başkanlarınca tüm yerleşim birimlerinin sosyal güvenlik haritası çıkartılarak; açlık ve yoksulluk sınırı altında bulunan muhtaç insanlar ile şehit-gazi aileleri, maluller, dul ve yetimler tespit edilmeli ve toplu konut uygulamalarında bu kişilerde düşünülmelidir. İşi-geliri ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan fakat eli-ayağı tutan ve evli olan insanlara “taksitlerini işe girince ödemek kaydıyla ve tapusu verilmeden” konut tahsis edilmelidir. Böylece bu insanlar terör ve suç örgütlerinin ağına düşmekten kurtarılmalıdır. Elbette İŞKUR tarafından önerilen işe girmezse daire geri alınmalıdır.

Yaşlı-hasta-engelli, çalışacak ve gelir elde edecek durumda olmayan ve hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan evli insanlara da; durumu değişmediği sürece kalabileceği sosyal konutlar “tapusu belediyelerde kalmak kaydıyla” bedelsiz kiralanmalıdır. Kimsesizlerse huzur evleri, kadın-çocuk sığınma evleri vb. yerlere yerleştirilmelidir. Yani hiç kimse sokakta bırakılmayarak sosyal adalet sağlanmalıdır. Dolayısıyla devlet ve belediyeler tarafından geniş-ferah ve bahçeli evlerde oturmaya alışan bir toplumun daha ekonomik olan apartman dairelerinde oturmaya alışması ve gecekondulaşma önlenerek kentsel dönüşümün tamamlanması isteniyorsa; projelere önem verilmeli, geleneksel Türk Mimarisi toplu konutlara da yansıtılarak küçük ama kullanışlı evler yapılmalı ve uygulamada yukarıdaki hususlara dikkat edilmelidir.

TOKİ ve Belediyeler rant amaçlı ve üst gelir grubuna hitap eden villa ve lüks konut üretiminden vazgeçerek sadece ev ihtiyacı olan yerleşim birimlerinde sosyal konut inşa etmeli, yapılacak olan daireler Net: 100m2’yi geçmemeli, ekonomik kriz nedeniyle zaten bunalan piyasalarda haksız rekabete sebebiyet verilmemelidir. TOKİ ve Belediyeler de imar kanununa uymalı ve “hiç kimsenin devletle rekabet edemeyeceğini göz önünde bulundurarak” 10 kat inşaat yaptığı yerlerde “özellikle afet bölgesinde” insanlara 3 kat müsaadesi vererek çifte standart uygulamamalı veya herkese “denetimi sıkı tutarak” aynı kolaylıkları tanımalıdır.

Aksi halde ayakta kalmak için mücadele eden; mütahitlik, mühendislik, mimarlık, yapı denetim, zemin etüdü, harita, emlak, reklam, hukuk, tercüme, nalbur, nakliye, peyzaj, yapı dekorasyon, bakım-onarım, mobilya, kereste, doğrama, elektronik, elektrik ve su tesisatı firmaları ile inşaat sektörüne bağlı olarak çalışan 100’ün üstünde iş kolu daha ciddi sıkıntılara girecektir. Dolayısıyla TOKİ ve Belediyelerce toplu konutların inşaatı; o şehirde faaliyet gösteren ve sahipleri o kentte ikamet eden firmalara verilmeli, çalışacak işçiler o şehrin insanlarından seçilmeli ve ihtiyaç duyulan malzeme yine o şehrin esnafından alınmalıdır.

Yani konut üretilirken ciddi boyutlara gelen iç göçün önlenmesi, şehrin ticari hayatının canlanması ve istihdam sağlanması da hedeflenmelidir. Bu maksatla toplu konutların alışveriş ve ticaret merkezlerinde bulunan işyerleri; işi, geliri ve herhangi bir sosyal güvencesi olmayan fakat çalışmak isteyen insanlara uygun koşullarla verilmelidir. Toplu konut yapılacak arazi ve arsalar belirlenirken rant düşünülmemeli, maliyetleri düşürmek için mevcut hazine ve belediye arazileri tercih edilmeli, verimli tarım arazileri kullanılmamalı, imara uygun ve zemin etütleri yapılmış bölgelerde kentin dokusu bozulmadan üretilen arsalara deprem yönetmeliğine uygun ve en az 500 dairelik sosyal konutlar inşa edilmeli, dolayısıyla kentsel dönüşüm de sağlanmalı ve şehirler çarpık yapılaşma ile gecekondulaşmadan kurtarılmalıdır.

Toplu konutlar altyapısı ve sosyal donatıları ile yaşanabilir mekanlar haline getirilmeli, fiziki güvenliği sağlanmalı, ulaşım ve oto park imkanları bulunmalı, alışveriş merkezleri ile kapalı pazar yerleri olmalı, spor ve oyun sahaları ile parklar ve bahçeler yapılmalı, eğlenme-dinlenme mekanları ile piknik alanları düşünülmeli, sağlık ocağı ve ilköğretim okulu ile cami ve karakol planlanmalıdır.

Devlet insanların tamamını “karnı tok-sırtı pek olan, ailesinin geçimini sağlayacak bir işi ve başını sokacak bir evi bulunan, sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmış mutlu bireyler” haline getirmeye çalışmalı ve toplu konutları bu amaca hizmet etmek için yapmalıdır. Belediyelerin toplu konut yapmaktaki amacı ise; hemşerilerinin tamamını ev sahibi yapmak, kentsel dönüşümü sağlayarak çarpık yapılaşma-gecekondulaşma-altyapı ve trafik gibi ciddi meseleleri çözmek, şehri hava-görüntü ve gürültü kirliliğinden kurtararak sağlıklı ve kaliteli bir fiziksel çevre yaratmak, insanlara içinde sağlık-huzur ve güven içinde yaşayabilecekleri modern ve çağdaş bir kent sunmak olmalıdır.