Galatasaray’ın Renkleri

118

20 Ekim 1905 günü Galatasaray Lisesi 5- Edebiyat sınıfında A. Sami Bey ve arkadaşları, futbol kulübünü kurarlar. Ancak kulübün ismi henüz belli olmamıştır. 

Teklifler vardır. Sınıf arkadaşları bazı isimler üzerinde dururlar. “Gloria” (zafer), “Audace” ( atak, cüret), “Aigle” (kartal) vs. önerilen hiçbir isim üzerinde anlaşma sağlanamaz. 

Takım ilk maçına isimsiz olarak çıkar. Formaları “Kırmızı-Beyaz”dır. Oyuncuları tanıyanlar, sahadaki takımın çoğunlukla Galatasaray Lisesi’nin öğrencilerinden oluştuğunu anlarlar ve onlara Galatasaraylılar derler. Böylece kulübün adı belli olur. 

O yıllarda ülkeyi yönetenler futbola karşı hoş görülü olmadıklarından soruşturma ve baskılara uğrarız korkusuyla  kulüp sorumluları milli renklerden meydana gelen kırmızı-beyaz formalardan vazgeçerler. Yeni forma rengi borda-portakal sarısı olur. Bu renkler de beğenilmez ve İngiltere’den sarı-siyah renkli formalar getirilir. 

Galatasaray yeni renkleriyle oynadığı maçlarda başarılı olamaz. Galatasaray sarı siyah formayla 1906 yılında Kadıköy kulübüyle oynadığı dört maçı kaybeder (11-0; 7-0; 6-4; 2-1) bir maçı da berabere bitirir (1-1). Formalarda eskiyince bazı kulüp mensupları, bu renklerin uğursuz olduğunu ileri sürerek başka renklerden seçim yapılmasını isterler. 

Yeni forma rengi için görevlendirilen heyet, Beyoğlu’nda bir kumaş mağazasına (Şişman Yanko) gider. Raflarda yan yana duran kumaşlar arasında üst üste duran sarı ve kırmızı topların renk uyumu ve albenisi bütün üyelerin beğenisini kazanır. Galatasaray camiası renkleri benimser. Futbolcuların ve üyelerin hanımları yeni formaları biçip dikerler. Her ne kadar bu formayla çıktıkları ilk maç ( İngiliz  Barham:3 Galatasaray:1) kaybedilse de, formalar beğenilir ve günümüze kadar gelir. 

Galatasaray’ın sarı-kırmızı renkleri değişik efsanelere konu edilmiştir. Bunların en önemlisi, Sultan II. Beyazıt Han ile ilgilidir. Sultan avlanmak için gittiği, Galatasaray Lisesi’nin bugün bulunduğu arazide bir süre dinlenmek ister. Gördüğü bir kulübeye misafir olur. Gül Baba adlı bir ihtiyar derviş tarafından ağırlanır. Ayrılırken, Gül Baba’ya iltifat eden Sultan II. Beyazıt Han, bir dileği olup olmadığını sorar. İhtiyar derviş “-Hakan’ım buraya bir irfan yuvası yap. Devlete faydalı adamlar yetişsin” diyerek, Sultan’a bir kırmızı bir de sarı gül verir. 

Sarı ve kırmızı renklerin temeli işte bu güllerdir. 

Bir başka olasılık da, sarı ve kırmızı kuşaklı tüccarlardır. Tüm İstanbul’da olduğu gibi ( 15 ve 16. yüzyılda ) Galata’da, Türk esnaf kırmızı, gayri Müslim esnafta sarı kuşak kullanırmış. 

Hatta Venedik balyosu (sefiri), İstanbul’a gelen vatandaşlarına, kırmızı kuşaklı satıcılarla alış veriş etmelerini, bunların dürüst insanlar olduklarını, sarı kuşaklıların ise güvenilmez olduğunu söylermiş. 

Sarı ve kırmızı renklerin böyle de bir geçmişi varmış. Günümüzde sarı-kırmızı renkler, Galatasaraylıların ruhudur. Kalplerinde, gönüllerinde yer etmiş bir semboldür. 

Bu yıl satışa sunulan ve sporculara ve taraftarlara giydirilen mor formalar ise, camiada  yoğun tartışma yaratmıştır. Mor rengin, Galata’ya dayanan bağlarıyla bir asalet simgesi olduğunu ileri sürenler, Galatasaray camiasının, lisesinin ve kulübünün sarı kırmızı renklere olan aşkını ve mazisinden gelen bağının gücünü göreceklerdir. 

Galatasaray Sportif A.Ş. Genel Müdür’lerinden sayın Ebru Köksal’a göre, sarı kırmızı renkler artık, eskimiş değişmeliymiş! Olmamış patlıcanın mor rengi yenilikçilikmiş! 

Birilerinin, görevlerini daha iyi yapmaları, camiaya ve maziye saygılı olmaları gerekiyor.