Tarikat, Cemaat ve STK’lar

100

Yasama, yürütme, yargı ve medyadan sonra beşinci güç olarak kabul edilen STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) içinde tarikat ve cemaatlerin yeri ne olabilir? Günümüzde özellikle bazı cemaatlerin siyaset ve idare içinde etkinliğinin artmasıyla, tarikat ve cemaatler sivil toplum kuruluşu sayılmalı mı, bunlar STK ise demokrasi için faydalı mı, zararlı mı olmaktadır, sorularına cevap bulma ihtiyacı artmıştır.

Tarikat ve cemaat kavramları bana (bazılarına olduğu gibi) sevimsiz ve soğuk gelen kavramlar değil. Kişilerin gerek kendilerini manevi olarak daha çok geliştirmeleri veya dini hizmetlere katkı yapmak için belli teşkilatlanmalar içinde olmalarının, fertlerin demokratik tercihlerine saygı sınırları içinde değerlendirilmesi gerektiğine inanırım.

Bu dini nitelikli örgütlerin birbirlerine karşı gösterebildiği hoşgörüden daha fazlasını gösteren bir anlayışa sahibim. Din hizmetlerinin yaygınlaşması ile milli ve manevi değerlerimizle teçhiz edilmiş bir nesil yetiştirilmesinde, devlet dışında kuruluşların katkılarını da çok önemsiyorum. Ve hatta bu tür hizmetlerin yürütülmesinde tarz ve tavırları bana uygun gelmeyenleri bile, hitap ettikleri kitlelerin farklılığı açısından değerlendirmeye ve anlamaya çalışırım.

Kanaatimce, mevcut cemaatler, dernek ve vakıfların çoğu da gerekli, faydalı ancak sayıca ve nitelik bakımından yetersizdir. STK’ların sayılarının ve katılımcı üyelerinin artırılması gerekir.

Ancak tarikat ve cemaatlerin hepsinin birer STK olarak tanımlanması ve demokrasiye katkıda bulunan kuruluşlar olarak takdim edilmesini de kabul edemem.

STK’ları sadece Devlet Dışı Organizasyonlar (NGO) olarak tanımlarsak, (Nakşibendî, Kadirî gibi) tarikat ve (Gülen Cemaati, Süleymancılık gibi) cemaatleri ve hatta (IRA, ETA, PKK gibi) terör örgütlerini de STK kapsamına almak gerekir. Hem devlet dışı organizasyon olmaları ve hem de gönüllü olan bu kuruluşların hepsini bu STK sayamayacağımıza göre, bu tanım eksik ve yetersizdir.

Sivil toplum kuruluşları için yapılan şu tarifleri de dikkate almak durumundayız:

“STK’lar sosyolojik olarak kendiliğinden ve iradi olarak örgütlenmiş topluluklardır.”

Birey kimliğini önde tutarak toplum yararı için çalışan gönüllü örgütlerdir.

“STK’lar katılımcı demokrasiye katkıda bulunurlar.”

Sivil toplum kuruluşu yasal olarak kurulmuş dernek, vakıf olarak hesap veren, kendi içinde şeffaf olan yatay bir örgütlenmedir.”

Bu tarifler kapsamında değerlendirme yaparsak, bir örgüt

  • Hiyerarşikse,
  • Kapalıysa,
  • Örgüt yapılanması ve denetimi şeffaf değilse,
  • Bireyi önemsizleştiriyorsa sivil toplumun dışındadır.

Tarikat ve cemaat gibi dini özellikli örgütler de, dernek ve vakıflar haline gelerek hesap verebilir duruma geldikleri zaman ve hiyerarşik mantıktan çıkıp, diğer gruplara, oluşumlara, kişilere eşit haklar tanıyıp yaklaştığı, şeffaflaştığı, demokratikleştiği, hesap verebilir hale geldiği oranda sivil toplum alanına dâhil olurlar.

Türkiye’nin gündeminde olan ve halen çok etkin olan cemaat ve tarikatların hiyerarşik bir örgütlenme yapısına sahip olduğu malum. Bu yapıların her kademesinin açıkça bilinmediği, şeffaf olmadığı, mensupların (müritlerin/ şakirtlerin) talimat aldığı, evliliklerine ve çocuklarının isimlerine, seçimlerde oy verilecek partinin belirlenmesine kadar önderin, mensupların dünyevi kararlarına ve iradesine müdahil olduğu, tenkit ve sorgulamanın söz konusu olmadığı kapalı yapılar olduğu bilinmektedir.

Bireyin iradesinin ortadan kaldırıldığı, dini bilgilerine çok önem verilen liderin dünyevi konularda da verdiği her türlü kararın sorgulanmadığı bir yapının demokrasiye katkı sağladığı söylemek mümkün değildir.

Aynı zamanda böyle bir irade devri kanaatimce İslam’a da uygun değildir. Sahabenin Hazreti Peygambere tavrı, vahye tam teslimiyet, dünyevi kararlarında ise istişare ve kendi görüş ve iradesini beyan etmek şeklindeydi. Büyük halifeler dönemi de böyleydi.

Vatandaşlarımızın yurt içinde ve dışında yurtlar, okullar, dershaneler, kurslar, aşevleri, bakımevleri, camiler ve kültür kurumları kurmaları takdirle karşılanması gereken davranışlardır. Herkes kendi görüş ve meşrebine uygun hizmetler ve insan yetiştirme mekanizmaları kurmaya çalışıyor.

Eskiden sadece dini cemaatlerin yaptığı bu işlere şimdi laik cemaatler de el attı. Bence her kim ne maksatla yaparsa yapsın, netice devletin resmi denetim ve gözetimi altında yapılan bu faaliyetler Türkiye için faydalı olmaktadır. Yeter ki kendi içine kapalı olmayan, diğer toplum katmanları ile geçişe imkân verecek kastlaşmamış bir yapı olsun.

Ancak bu işlerin fedakâr mensupları ve öncülerinin birey olarak kendi iradelerine sahip çıkmaları, dünyevi konularda cemaat kararlarını sorgulayabilmeleri ve kurdukları organizasyonların şeffaf ve denetlenebilir olması halinde yapılan hizmetlere katılım artacağı gibi, içinde bulundukları organizasyonun etkinliği ve sürekliliğini de sağlayacaktır. Hem yurtdışındaki okullarla gurur duyabilir ve hem de ABD ile ilişkiler ve “dinler arası diyalog” çalışmaları ve “Ergenekon davasında taraf olma” politikalarını sorgulayabilirsiniz. Bu tavır, demokrasiye katkı sağlamak kavramına da, Müslüman’ca davranmaya da daha uygun olsa gerektir.

Ayrıca cami yaptırma derneklerinden, yüzlerce okul ve yurt işleten organizasyonlara, milyonlarca dolarlık yardım toplayıp, dağıtan kuruluşlara kadar hepsinin hesaplarının tam şeffaf ve denetlenebilir olması öncelikle saf ve iyi niyetli hizmet erlerine olan bir borçtur.

Önceki İçerikOrganik Tarımın Kentsel Kalkınmadaki Yeri ve Yeni Kavramlar
Sonraki İçerikAk Güller, Kara Güller; Fener’in Gülleri
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.