Sosyal olaylar çok boyutludur, onları bir tek açıdan görmek ve yorumlamak genellikle yanlış veya eksik değerlendirmeye yol açar.
Bu sebepledir ki, iktidarın herhangi bir icraatını, ülke menfaati açısından değerlendirdiğimizde, bir kısmımız çok yararlı bulurken, diğer bir kısmımız son derece zararlı olarak nitelendirebilmekteyiz.
Aynı durum muhalefet için de geçerli. CHP’nin çarşaflı ve türbanlı hanımlara kapılarını açması kimimize göre çok doğru, kimilerine göre de çok yanlış bir açılımdır.
Sadece sosyal olaylar değil, insanlar hakkında değerlendirme yaparken de tek boyutlu değerlendirmelerimiz bizi yanlışlığa sürükler. İyi bir insanın içinde bir kötü taraf, kötü bir insanın içinde de inanılmaz derecede güzel bir iyilik özelliği bulunabilir. Son derece kibar ve zarif birinin, bazen aşırı kaba davranışlarını görmemiz mümkün olabildiği gibi, bazen de tersi olabilmektedir.
Yani gerek sosyal olaylar ve gerekse insanlar karmaşık yapıdadır, tek boyutlu bakış açılarıyla değerlendirmek yanlış olur.
Diyelim ki, ekonomik kriz hakkında hükümetin tavrını değerlendirirken, “kriz bizi teğet geçer” yaklaşımı halkın paniğe kapılmasını engellemek, krizin tesirini psikolojik faktörlerle artırmamak yönünden faydalı görülebilir.
Diğer taraftan şöyle bir değerlendirme de mümkündür: Krizin bu boyuta gelmesi zaten “halkın ekonominin oyuncularına olan güvensizliği” sebebiyledir. Halktan gerçekleri gizlediğiniz zaman bir süre sonra yöneticilere olan güven duygusunun iyice sarsılmasına yol açabilir ki, ileride alınacak tedbirlere inançsızlık ve yöneticilerin tavsiyelerine uymama sebebiyle krizin hasarı büyüyebilir.
****************
Şimdi aşağıdaki resme lütfen dikkatlice bakınız. Resimde gördüğünüz bayanın yaşı hakkında fikir yürütünüz.
Eğer resimde gördüğünüz bayan size göre gençse, bir başka arkadaşınız yaşlı bir bayan gördüğünü söyleyebilir.
Esasında resimde hem bir genç bayan ve hem de yaşlı bir bayan resmi iç içe geçmiş vaziyettedir. Yani hem genç bayanı gören ve hem de yaşlı bayanı gören doğruyu söylüyor. Ancak her ikisinin de gördüğü resmin tamamı değil, dolayısıyla doğru ama eksik bir görüş söz konusudur.
Sosyal, siyasi, kültürel ve insani konuları değerlendirirken genellikle bu resimde olduğu gibi görmeye şartlandığımız şeyleri görürüz.
Yetişme tarzımız, kültürümüz, çevremiz, inançlarımız, tecrübelerimiz resimde bizim gördüğümüz objeyi belirler.
Yarısı su dolu bir bardak için iyimser olanımız “yarısı dolu” derken, kötümser olanımız “yarısı boş” diyecektir.
Mesela eylül ayında Political Researcher Strateji Geliştirme Merkezi’nin yaptığı bir ankette, Almanya’daki Deniz Feneri e.V için öne sürülen yolsuzluk olaylarına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da dâhil olabileceğine inananların oranı ise yüzde 47,8 olurken, yüzde 34,4’ü ise inanmadığını söyledi. Bu konu ile ilgili fikir beyan etmeyenlerin oranı ise yüzde 17,8 oldu.
Yine Aynı ankette, AKP’nin kendi zenginlerini yaratma çabası içinde olduğuna inananların oranı ise yüzde 57,5’i bulurken, inanmayanların oranı yüzde 24,8’de kaldı.
Konumuz anketteki oranlar değil. Vatandaşlarımız neden farklı görüşteler, anlamaya çalışıyoruz.
Demokrasi ve çok sesliliğin önemi burada kendini daha çok gösteriyor. Olayları bütün boyutlarıyla değerlendirmek, doğru ve eksiksiz sonuçlara varabilmek için tarafların tamamının sesinin duyulabildiği, eksiksiz bir demokrasi ve bütün görüşlere açık bir rejime ihtiyaç var.
Medyanın bağımsız ve tarafsız olması (veya bütün tarafların medya gücünün eşit olması) kitlelerin resmin bütününü doğru ve eksiksiz olarak görmesi için kesinlikle şart.
Yoksa “ben gördüğüme inanırım” derseniz, yandaki resimde olduğu gibi ABD Başkanı Obama’nın dört gözlü ve iki ağızlı olduğuna veya gözünüzün bozuk olduğuna inanmanız gerekecektir.
Eğer bilgisayar tekniklerinden ve photoshop adlı programdan haberiniz yoksa ikna edilmeniz kolay olabilir.
O halde birbirimizi kıyasıya eleştirirken, bir de karşı tarafın bizim görmediklerimizi de görüyor olabileceğini veya bilmediğimiz bazı bilgilere vakıf olduğu için farklı kanaatte olabileceğini düşünmemiz daha doğru olacaktır.
İster ekonomik kriz, ister Ergenekon Davası, ister Aydın Doğan- R. Tayyip Erdoğan kapışması olsun, gözümüzün önünde cereyan ettiğini sandığımız olayları değerlendirirken göremediğimiz, bilemediğimiz gerçeklerin var olabileceğini peşinen kabul edelim.
Ben yazılarımda, olayları tarafların bakış açılarından görmeye ve yansıtmaya gayret ediyorum. Fotografın bütününü kendi bilgi ve sezgilerimle görmeye çalışarak sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Dileğim odur ki, sizlerin bakış alanınızda yeni pencereler açmam mümkün olsun.