Güvenilir Bir Organizasyon Nasıl Oluşturulur?

116

İş dünyasında başarı kazanmak için hem kurum içinde hem de partnerlerle güvene dayalı bir ilişki tesis etmek zorunludur.


Güven, çalışma hayatında eksikliğini duyduğumuz bir konu.Güvenin olmadığı bir ortamda işlerde yolunda gitmiyor. En basitinden, sizin güven duymadığınız kişi de size güven duymuyor. Böylelikle ilk sorunlar güvensizlikle başlıyor. Bu da iş yerinde verimsizliğe meydan veriyor. Bu açıdan güven sorunu, şirketler için hayatta kalabilmek açısından yaşamsal bir konu.


Douglas Smith, Harvard Business Update’de yayınlanan bir makalesinde güvenilen bir organizasyon oluşturmanın en temel kurallarından bahsediyor. Dougles Smith’e göre, güvenilir organizasyonlarda bulunması gereken beş temel özellik şöyle:


1. Net bir şekilde ifade edilmiş merkezi bir ideoloji.


Bütün başarılı organizasyonların böyle bir ideolojisi vardır. Diğer adıyla vizyon veya diğer bir ifadeyle gelecekte varılmak istenen nokta. Vizyonu tüm çalışanların benimsemesiyle birlikte. Aynı amaç etrafında toplanılacak ve aynı hedefe hareket edilecektir.


2. Etkili İletişim.


Güvenilir organizasyonların ayırt edici özelliklerinden biri de iç ve dış iletişim konusuna verdikleri büyük önemdir. Şirket içinde hem dikey hem de yatay açıdan bir şeffaflık söz konusudur. Bu şirketler ‘’açık- kitap yönetim’’gibi teknikleri kullanarak, çalışanlarını şirketin performansı ve bu performansa ulaşmak için kendilerinin oynadığı rol hakkında bilgilendirir. Çalışanlar bu sayede ‘’genel tablo’’ hakkında bilgi sahibi olur ve kendilerini organizasyonun başarısının ayrılmaz bir parçası olarak görmeye başlar.


İç müşterileri olan çalışanlarıyla bu güven ilişkisini tesis eden şirketler dış müşterileriyle de benzer bir ilişkiye girer. Müşterileriyle ilişkilerini bir anlık, noktasal bir temas olarak değil, sürekli gelişen bir iletişim olarak görürler. En iyi müşterilerinin hali hazırda sahip oldukları müşterileri olduğunu bilirler. Şirket tarafından değer verildiğini hisseden bir müşteri, bir daha ki sefere yine aynı şirketin müşterisi olacaktır. Kısaca, hem müşteriler hem de çalışanlar çalışma koşulları,ürün ve hizmet kalitesi, gibi konularda şirketin verdiği sözü tutup tutmadığına birinci derecede önem verirler.


3. Çalışanların işe gelmek isteyecekleri bir ortam


Serbest öğlen yemeği, karşılıksız çocuk bakım hizmeti, şirketin sağladığı olanaklarla yapılan tatil, kardan prim dağıtma gibi uygulamaların çalışanları memnun ettiğine kimsenin itirazı olamaz. Ama insanların çalıştıkları şirketi benimsemesinin en önemli nedeni, kendi katkılarının bir değer oluşturduğunu bilmeleri ve saygı görmeleridir. Bu şirketler sık sık çalışanlarının önerilerine başvuruda bulunur buradan çıkan sonuçları gündemlerine alırlar. Fortune dergisinin yıllık olarak yaptığı en iyi 100 Amerikan şirketi anketinde ilk sırayı alan Southwest Airlines’ın bir çalışanı durumu şöyle özetliyor: ‘’Size saygıyla davranıyor iyi ödeme yapıyor ve yetki veriyorlar. Sorunları çözmek için sizin düşüncelerinize başvuruyorlar. Sizi kendiniz olma konusunda cesaretlendiriyorlar. İşe gitmeyi seviyorum!’’


4. İçeride işbirliği, dışarıda rekabet


Çalışanlar arasında rekabeti destekleyerek, kimilerinin ‘’galip’’, kimilerinin ‘’kaybeden’’ olduğu uygulamalara başvurarak şirketler büyük zaman, enerji ve kaynak israf eder. Üstelik bu içe dönük rekabet ne çalışanlara ne de kuruma bir değer katmaz. Bir yarış içindeki koşuculardan hızlı olan diğerlerini geçerek ‘’kazanır’’. Bu kazançtan duyulan tatmin tümüyle bireyseldir. Diğer her şey yarıştan önceki haliyle kalır.


Şirket içinde yaratacağınız rekabetçi bir felsefe, insanları öncelikle kendi ilgilendikleri konulara bakmaya itecek, şirketi ikinci plana düşürecektir. Kısa dönemde bu rekabetin sonucu kişisel tanınmayı öne çıkaran grup sadakatini azaltan ve sonuçta fonksiyonlar, ülkeler ve diller arasındaki işbirliğini güçleştiren bir biçime bürünecektir.


Pek çok şirketinde kavradığı gibi rekabet bir amaç değil, araçtır. Diğer şirketlerle rekabeti öne çıkarırken, çalışanlar arasında ortak bir amaca ulaşmayı öne koyan işbirliğine yüklenmek, hem çalışanlar, hem şirket hem de iş için çok daha iyidir.


5. Paradan daha önemli şeylerde var


İleri teknoloji gerektiren sektörlerde 100 bin doların üzerine çıkan maaşların sözü bile edilmezken, paradan daha üstün şeyler çalışanları şirketlere bağlayabiliyor ve yüksek kalitede iş yapmalarını sağlıyor. Üretkenlik, keyif, eğlence ve gurur arasındaki ilişki parasal ödüllerden daha önemlidir. Bunların yanında insanlara saygılı olmak, atamaları ve yeni işe almaları dikkatli ve düşünceli bir biçimde yapmak, ürün ve hizmet kalitesi üretmek, iyi bir efor sarfetse de tatminsiz olduğunu gösteren kişilerle ilgilenmek, kötü zamanda acıyı paylaşmak, iyi zamanda kazancı paylaşmak önemlidir.


Son olarak şirketlerin performansı düşünüldüğünde, çalışanların tek başına iş yapma olgusu gerçekten ciddi sorunlara yer açabilir. Ancak bu sorunu, insanların katılmaktan gurur duyacakları bir ekip oluşturarak çözebilirsiniz.