“Eskiden bir biz vardı, şimdi o biz nerede?”
Bombalar 3’e ayrılır: Suskunluk bombası, vurdumduymazlık bombası, ve bencillik bombası. Biri birinden sağır, biri birinden ağır. Bazı bünyelerin böbrek taşı gibi bomba yapma özelliği vardır. Hani WASP çocuklar boyayıp imzalar ya hediye kolisi gönderirmiş gibi akranlarına. Hani bazılarına da şeker, çikolata, oyuncak görüntüsü verirler ya büyük adamların oyunlarında çocuk kanı görmek isteyenler. Bizim bombalarımızın tamamında da milletimin her bir ferdinin milyon milyon fotokopisi vardır. İçinde o bombaların; aile albümü vardır, mısır cipsi vardır, çerez kabukları vardır, TV dizileri vardır, futbol maçları vardır, ‘aşkım’ muhabbetleri vardır, geğirti ve geviş getirme vardır. Hatta Edip Cansever’in ‘Masa’ şiiri vardır.
“Allah, komşuyu komşuya mirasçı edecek diye korktum” der Muhammed Peygamber. Hani bizim şefaatini dille dilendiğimiz, hani adı geçince fıs-fıs yapar gibi elimizi cüzdan yerinde mi diye üstüne getirip de salavatladığımız, hani karikatürüne hakareti affetmediğimizi sandığımız ve Ramazanlarda Sakal-ı Şerifinden başka hiçbir şeyini anlamadığımız.
Hani, muhtaç olduğumuz komşunun külü nerde? Şu yıkıntılar arasında mı? Hani, bir bedenin uzuvları olan kardeşliğimiz? Yüzbilmem kaçıncısını yaptığımız ‘Başörtüsü’ eylemi kadar kıymet-i harbiyesi yok mu işkenceden geçen yüzbinlerin; tecavüze uğrayan, koparılan, parçalanan, tarumar edilen milyonların?
Vahşi hayvan sürülerinin saldırısına uğrarken ümmet; hani o bizim ‘İslamcı’ gazetelerimiz, radyolarımız, radyolarımızın manevi abi’leri? Seçim yorgunluğunu atmak için Caprice molası mı verdiler? Siyah plakalı ve klimalı araçların direksiyonları Bağdat yoluna hiç mi kırılmayacak? Hani eşi kapalı diye Cumhurbaşkanı seçtirmeyenlere karşı dindarlığın %46.6 ‘ya taşındığını iddia edenler? Zulme rızanın zulüm olduğunu bilmeyen bir dindarlık mı bu? Yoksa haksızlık karşısında sadece Türkiye’de ve sadece 5 yılda bir sandıkta mı konuşur şu bizim dindarlığımız?
Peki, bizim dindarlığımız mı yükseliyor bu ülkenin borsaya hatta karaborsaya dönmüş sokaklarında yoksa ahlaksızlık ve hayasızlık mı? Boz atlı Hızır’la mı dans ediyoruz Allahaşkına? Hani der ya Karakoç:
“Namaz, niyaz, oruç, zekat, hep riyadır hep riya
Bir acayip ümmet olduk ey Resul-u Kibriya.”
Rabbim bizi bu riyakarlıkla muaheze etmesin. Ya Muhammed, biz seni kandırmaya çalıştık. Sana ta’zimin şeklini vücudumuza yedirir gibi yaptık ama kalbimiz ve kafamız hep nefsimizin şeytanlıklarındaydı. Bir zamanlar ‘Büyük Şeytan Amerika’ ezgisi modaydı 28 Şubat öncesi yeşil radyolarımızda. Şimdi şeytana külahını nasıl ters giydiririmin hesabındayız. İnandığımız gibi hiç yaşamadık ki zaten. ‘Yaşamıyor gibi yaşıyor’a inanmış gitmiştik. Evet Irak kocaman bir turnusol kağıdı.. Kardeşliğin, kaderdaşlığın, komşuluğun ve mazi birlikteliğinin, Hz Ali’nin, Hüseyn’in, İmam-ı Azam’ın günlük hayatında zerrece anlamı olduğunu iddia edenler beri gelsin. Zira diğer safların tamamı Vaşington’a çıkıyor.
Ulan, bir Iraklılarla Dayanışma Gecesi de mi yapılamaz? Mazlum kardeşlerimiz için kampanyalarda mı başlatılamaz? Her gün 60 – 70 kişinin katledildiği soykırımlara karşı Cuma namazı çıkışlarında gıyabi cenaze namazı da mı kılınamaz? Uykular bu kadar mı rahat, siyasal İslamcılık bu kadar mı kör-topal? Fe eyne tezhebun? Nereye bu gidiş, nereye kadar???
Bomba yağıyor
Kanlar akıyor
Sahte İslamcı
Camdan bakıyor
Hayırlı işler, bol güneşler..