Hicri Yılbaşı ve Hicret

113

10 Ocak 2008 Perşembe günü, 1 Muharrem 1429 hicri yılbaşı…

Hicri Yılbaşının tüm insanlığa barış ve huzur getirmesi dileği ile yazıma başlamak istiyorum. 

Hicri yılbaşı Peygamber (sav) ve müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret etmelerini esas alan bir takvimdir.

Miladi takvim Hz. İsa (as)’ın doğumu ile başlar, bu takvimde bir sene 365 gündür. Dünyevi işlerimizi bu takvime göre yaparız.

Hicri takvim 622 yılında Medine’ye yapılan hicreti başlangıç kabul
eder 354 gündür. Ramazanın başlangıcı, dini bayramlar, hac vb ibadetler
bu takvime göre tespit edilerek yapılır. Hicri takvim miladi takvime
göre 10-11 gün kısa olduğundan her sene ramazan ayı ona bağlı olarak da
bayramlar 10 gün önce gelir. Böylece biz müslümanlar 4 mevsim oruç
tutmuş oluruz.

Müslümanlar Mekke’den Medine’ye niçin hicret etmişlerdir. İnsanlar
durduk yere niçin memleketlerini terk etsinler ki? Hz. Muhammed (sav)
peygamberlikle görevlendirilip islamiyeti açıkça anlatma emrini alınca
Mekkelileri bir tepenin önüne toplayıp; “Şu dağın arkasında düşman
ordusu var, size saldıracak desem bana inanır mısınız.” diye sordu ve
“evet” cevabını aldı. Yani doğruluğunu onlara topluca bir kez daha
tasdik ettirdi. İnsanlar onu “Muhammedül emin” olarak
nitelendirmelerine rağmen onlardan gelen evet cevabı üzerine
peygamberliğini onlara bildirdi. Bildirmesiyle beraber müşriklerin
elebaşları ve onların ayak takımları arasında kızılca kıyamet koptu.

O zamana kadar Mekke’nin ekabirleri tarafından sevilen sayılan ve
alaka gören şahıs artık kötü insan, dalga geçilen, alay edilen,
önemsenmeyen bir şahıs konumuna gelmişti. Burada üzerinde durulması
gereken bir kaç husus var.

1- Müşrikler onun peygamberliğini kabul etmekle beraber ona yalan
söylüyorsun Allah (cc) seni peygamber olarak görevlendirmedi
demiyorlardı. Onun doğru söylediğini de biliyorlardı.

2- Hz. Muhammed (sav)’in dürüstlükten başka sermayesi yoktu ki
kabile reisleri, Mekke’nin yöneticileri, etrafında bir çok kölesi
bulunan toplumun varlıklı insanları hep emir vermeye yönetmeye,
insanlara tepeden bakmaya alışanlar nasıl olurdu da Muhammed (sav)’in
emrine girebilirlerdi.

3- Peygamberlik gibi bir görev onlar ve onlar gibi zenginler ve
yöneticiler varken nasıl olurda bir başkasına verilirdi. Günümüzde de
böyle değil midir? Önemli makam ve mevkiler sıradan insanlara layık
görünür mü?

Kısacası Hz. Yakup (as)’in çocukları kardeşleri Yusuf’u nasıl
kıskanmış, haset etmiş, kuyuya atmak suretiyle onu cezalandırıp ondan
kurtulmak istemişlerse Mekkelilerde Hz. Muhammed’e aynı duygularla
bakmışlardı.

Kıskançlık ve haset zamanla düşmanlığa dönüşmüş. Mekke müslümanlar
için yaşanmaz hale gelmiş. Yusuf (as)’ın kuyusundan farksız olmuştu.

“Kul bunalmayınca Hızır yetişmez.” ifadesi gereği 620 yılında
Medine’den gelen bir grup insan müslümanlığı kabul eder bir yıl sonra
daha kalabalık gelen diğer bir grupta müslüman olunca bunlar
peygamberimizi ve diğer müslümanları Medine’ye davet ederler. Bu olaya
islam tarihinde AKABE biatları denir. Hicrete izin veren ayette inince
622 yılında hicret gerçekleşir.

Ne hazindir ki komşuları, arkadaş ve akrabaları onlardan farklı
inandığı için müslümanları yurtlarından çıkarıyordu. Peygamberi öldürme
kararı alıyorlardı. Oysa o peygamber müşriklerin kendine emanet
ettikleri değerli eşyaları sahiplerine vermek için Hz. Ali’yi o gece
evine bırakıyordu. Biz olsak acaba ne yapardık. Müslümanlar Medine’ye
geldiklerinde evsiz, yurtsuz başkasına muhtaç bir durumla karşı karşıya
kaldılar.

Bir tarafta dini için vatanını terk eden muhacirler, diğer tarafta
onlara gönlünü açan Medine’nin müslüman halkı ensarlar. Peygamberimiz
bir muhacirle bir ensarı kardeş ilan ederek onların inançları uğruna
yaptıkları fedakarlık sebebiyle mağdur olmalarını önlemiştir.

Medine’nin iki büyük arap kabilesi olan EVS ve HAZREC  kabileleri
arasındaki düşmanlık ve kan davalarını kaldırarak onları kardeş haline
getirmişti.

Medine’de yaşayan diğer kabile ve inanç mensupları ile bir antlaşma
yaparak her kesimin barış içerisinde yaşamalarını sağlamıştır ki buna
islam tarihinde MEDİNE VESİKASI denir. İslam dini Mekke’de yayılıp
güçlenince cemaat olarak Mekke’den çıkan müslümanlar devlet olarak
Mekke’ye geri dönmüş, kendilerini vatanlarından çıkaran insanları
affetmişler, intikam alma duygusuyla hareket etmemişlerdir.

Hicret müslümanların cemaat halinden devlet haline getiren yolun ilk adımıdır.

Toplum mühendisleri her devirde hesap yaparlar ama hiç bir zaman on
sene sonrasını göremezler. Kendileri dışında hesap yapan bir varlığın
hesabını hesaba katmazlar.

Hicri yılbaşının  size ve ailenize huzur ve mutluluk getirmesi temennisiyle…