(İkinci Bölüm)
Irak Türklerinden Yüksek Mimar Prof. Dr. Suphi Saatçi bu şâirlerin sanat değeri yüksek şiirlerini ‘Kerkük Güldestesi’ isimli kitapta topladı. Prof. Saatçi, Irak’ta geniş bir bölgeye yayılan Irak Türklerinin bir şehri olan Kerkük adı altında toplanmış olmasını şöyle açıklıyor:
Kerkük; Irak Türklüğünün bir sembolü, bir özdeşi olarak benimsenmiştir. Başka bir deyişle Kerkük, Bağdat, Erbil, Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri, Hanekin, Kızlarbat, Karatepe, Mendeli, Dakuk (Tavuk), Altunköprü, Tazehurmatu, Tisin, Beşir, Leylan, Kümbetler, Yayçı, Çardağlı, Amirli, Bastamlı ve Çardağlı gibi yerleşme birimleri; Dicle, Fırat, Hasa Çayı, Aksu ve Zap gibi akarsular; Babagurgur, Taşköprü, Kale, Kışla, Meydan, Ağalık, Topkapı, Yedikızlar, İmam Kasım, Korya, Oyaka, Buyaka, Musalla, Seyidkızı, Piryadı, Çukur, Çay, Şaturlu, Begler, Cirit Meydanı, Molla Abdullah Tepesi, Danyal Peygamber, Helvacılar, Ağa Bağı, Şıh (Şeyh) Bahri, Sona Gölü, İmam Ahmet gibi mahalle, semt, cami, yatır, mezarlık ve mesire yeri gibi târihî ve folklorik adların hepsinin, Kerkük’ü sembolize eder. Nitekim şiirlerde geçen bu özel adların, mahallî deyimlerin hepsi, kitabın sonunda alfabetik olarak açıklanmıştır.
Kerkük’ün benimsenmesinin ikinci bir önemli yanı da Irak Türklüğünün kültür merkezi ve kalbi olan bu şehrin üzerinde oynanan oyunlara karşı, bu sembolü daha bir kalın vurgulayarak, öne çıkarmaktır. Önemli petrol yataklarına sâhip olan bu şehrin başına gelenler ve orada yaşayan Türkmenlerin günümüze kadar bitmeyen çileleri, dost ve düşman diye bilinen pek çok gücün tasallutundan kaynaklanmaktadır. Özellikle Kerkük’ün adını ve orada yaşayan insanların Türklüğünü haritadan silmek ve ortadan kaldırmak isteyenlere karşı Kerkük, aynı zamanda bir direnişin de simgesi olmaktadır.
Toplanan şiirlerin hemen hemen hepsi, denilebilir ki, genellikle Irak, özellikle de Kerkük için dile getirilen hasret, ayrılık, hicran, ilgi, sevgi, şefkat, çaresizlik, umutsuzluk, ağlayış, mâtem, feryat ve isyandır.
Irak Türklüğüne yananlar, yâni Kerkük için ağlayanlar, ona gözyaşı dökenler, Türkmenlerin en sıkıntılı günlerinde yanlarında yer alıp dertlerine ortak olanlar, hiç şüphesiz, herhangi bir karşılık beklemeden, bu dâvâya gönül veren en samîmi, en duyarlı ve kara gün dostu diyebileceğimiz binlerce insanın temsilcileri olan vefalı ve yiğit kişilerdir.
Bu güldestede yer alan bazı isimlerin, belki hiçbir zaman şâirlik iddiaları da olmamıştır. Ancak burada yer alan mısralar, samîmi ve içten gelen duygularla ifade edildikleri için, hepsi de birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir.
KERKÜK KATLİÂMI: (Ayhan İnal 1931-2021
Irak’ta, Barzanî’nin Rusya’dan dönüşünü kutlamak üzere kızıllar, Türkleri katletmek suretiyle bir eğlence (!) düzenlediler.
Euvelâ Türk kahvelerine baskın yaparak,
Atatürk’ün fotoğraflarına saldırdılar Böylece 14 Temmuz 1959 günü saat 19.30 sıralarında başlayan korkunç katliam üç gün aralıksız devam etti. Aşağıda bu yüz kızartıcı olayın kısa bir hikâyesini okuyacaksınız.
Önce kahvede koptu kıyamet
Kızıllar köpek sürüsü gibi saldırıyordu
Üzerine her Türk’ün
Kanla yeniden yazılmaktaydı
Kaderi Kerkük’ün
İlk şehid Osman Bey oldu
Sonra İhsan Bey’i vurdular alçakça
Türk’ün asîl evlâdı
Binbaşı Ata Hayrullah’ı hiç sormayın
Ters yönde giden iki cipe bağladılar
Sürüdüler yetmedi öldürdüler yetmedi
Sonunda bir ağaca astılar
İhtiyar demediler suçsuz demediler
Milliyetçi diye oydular gözlerini
Gözlerini oydular Hacı Necim’in
Hasta yatağından kaldırıp
Katlettiler Âdil Hamit’i
Gayri bilinmiyordu
Bu başlar kimin başı
Ya bu eller ayaklar kimin?
Bir mahalleye karşı koyarak
Kahramanca can verdi
İbrahim Ramazan Emel, Nihat, Cihat
Üç kardeşi bir nefeste öldürdüler
Emelcik on dördüne yeni giriyordu
Birbirine sarılarak can verdi
Nice yavrular
Sokaklar kan kusuyor
Analar bağrına taş basıyordu
Nurdan birer ampul gibi sallanıyordu
Elektrik direklerinde çıplak cesetler
Öyle bir haldeydi ki vahşeti köpeklerin
Sabır taşı olsa çatlardı kahrından
Tutulurdu dili olsa göklerin
Ne korkunç katliam ki
Üç gün üç gece sürdü
Barzani… hâlâ kan istiyordu
Beşerin yüz karası silinmez bir lekeydi
Kısacası
Vahşetten de öteydi vahşetin bu türlüsü
Ben
Dudaklarımda yamyamlara hürriyet türküsü
Viskimi yudumluyordum
Heyhat! Ne olmuştu bana
Nerde benim Kürşadlarım hani Bozkurdum
Bırakın sahipsiz Kerkük’ün yetim çocuklarını
Beni parçalayın en keskin baltalarla
Atın beni ateşlere biraz da ben yanayım
Oyun benim gözlerimi oyun Allahsızlar
Yeni Mustafa Kemallerle yeniden şahlanayım
KERKÜK AĞITI: (Yavuz Bülent Bâkiler 1936) –Suphi Saatçi kardeşime
Bütün minârelerde sustu ezan sesleri
Artık yaşamak zordu
Zehir zıkkım bir rüzgâr esiyordu Irak’tan
Ölüm sokaklarda kol geziyordu
Bir gece Kerkük’te vurdular beni
Geçti sokaklardan bir kızıl ordu
İslâm’ı ve Türk’ü vuruyordu kurşunlar
Peygamber kabrinde ağlıyordu
Bütün hadis-i şerifler Âyet-i kerîmeler
Yüreğimdeki kordu
Ama çıplak ayaklı ve çıplak kafalı adamlar
Beni sokak sokak sürüklüyordu
Benim kafam kanıyordu kaldırım taşlarında
Evim barkım yanıyordu
Ve benim cesedim kanlı bir bayrak gibi
Demir direklerde sallanıyordu
Artık yaşamak zordu
Ölüm sokaklarda kol geziyordu
Evim barkım yanıyordu
Peygamber kabrinde ağlıyordu
Vurdular mı Süleyman’ı arkadan?
Yıktılar mı Taşköprü’yü bir gece?
İçimde her sabah şimdi gizlice
Efkârdır hasrettir durmadan akan
Bir gömlek yaptırsam Bursa şalından
Semerkant’tan nakış koysam üstüne
Bir şeyler getirsem dünden bugüne
Çeksem kılıcımı gümüş kınından
Ok olsam hedefi ikiye bölen
Bir tüylü börk olsam yiğit başlarda
Kışta kıyamette tipide karda
Türkü olsam dudaklarda söylenen
Ses versem bir sabah Bozkurt sesine
Aksa yollarına içimdeki kan
Ya tutup kaldırsam sizi oradan
Ya düşsem toprağa erkekçesine
HOYRAT: İclâl Akkaplan (1949)
Varsın kibritsiz lamba yaksın
Diyarbakır kızları
O yakan sevdalar kimin umurunda
Bir Karabağ ağıtında üşürüm
Bir Kerkük hoyratında yanar içim
Ah yanar ki o biçim
Gönlüm Dicle gözyaşım Fırat olur
Bir hoyrat kanatır dudağımı
Göçmen kuşlar gönlümden azat olur
Sen bilirsin bunu ceyran
Hoyratlar hoyrat olur
Turnalarla yollarım selamımı
Bu hasret cihan yakar
İki gözü iki çeşme hâlinde
Mardin Musul’a bakar
Sen anlarsın türkülerin dilinden
Nice gönül virânma sebep
Deli bir inat olur
Bekle desmalın* verim ceyran
Bu türkü burda bitmez balam
Sen bilirsin türkümüzü
Hoyratlar hoyrat olur
*Mendilin
KERKÜK’ÜM: (İlhan Esen (1959)
Terimizde yoğruldun gönlümüzle sarıldın
Türklük adlı ağaçta bir körpe daldın Kerkük
Sâhibin gafletteydi zâlimce koparıldın
Gövdeden uzak düştün sarardın soldun Kerkük
Ananın terk ettiği garip yavru ceylandın
Hoyratlara sarıldın masallara inandın
Bırakıp gidenleri geri gelecek sandın
Bin defa katledildin bin defa öldün Kerkük
Yıllar yılları yedi zaman umudu yıktı
Hoyratlar ağıtlaştı ufkuna kâbus çöktü
Her gelen sana vurdu her gelen seni yaktı
Öz evlâda yabancı, girilmez yoldun Kerkük
Ekmeğimi yiyenler düşman olup bakıyor
Nereye el uzatsam hep elimi yakıyor
Dağın mayın eşeği sana sâhip çıkıyor
Türkmenle dopdoluydun hırsızla doldun Kerkük
Vatanımsın gülümsün kara bahtı gülmeyen
Kimseye yâr olmasın Türkemen’e yâr olmayan
Soyumun yüzkarası dar günde soy bilmeyen
Aslını inkâr eden soysuza kaldın Kerkük
Kucağından uzakta her gece üşüyorum
Bir tutam toprağını boynumda taşıyorum
Zannetme ki canlıyım zannetme yaşıyorum
Ayrılırken canımı çekip de aldın Kerkük
Uğruna çektiklerim helâl olsun sevdiğim
Etle tırnak gibiyiz dünya bilsin sevdiğim
Havlayan köpeklerle çevren dolsun sevdiğim
Türk’sün Ergenekon’u kaç kere deldin Kerkük
Güneş benim tapumdur gn doğdukça benimsin
Deniz dalgalandıkça kar yağdıkça benimsin
Ölsem de mezarıma yel değdikçe benimsin
Kıyâmete kadar sen Türkmen’in oldun Kerkük
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.
İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr www.otuken.com.tr
Prof. Dr. Yüksek Mimar SUPHİ SAATÇİ
Kerkük’te doğdu (1946). İlk ve ortaöğrenimini Kerkük’te tamamladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin (bugünki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yüksek Mimarlık Bölümü’nü bitirdi (1974). Bir süre târihî çevre ve restorasyon alanında serbest çalıştı. ‘Kerkük Kenti ve Ev Mimarisi’ konulu teziyle doktor (1993), daha sonra doçent oldu (1994) ve daha sonra profesörlüğe yükseldi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı yaptı ve emekli oldu (1 Temmuz 2013). Halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Saatçi, evli ve bir çocuk babasıdır. Mimar Sinan ve Osmanlı mimarisi, şehir ve medeniyet üzerine çalışmalar yaptı. Meslekî konulardan başka, Irak Türkmenlerinin kültür tarihi ve folkloru üzerine eserler yazdı. Bu alanda inceleme, bildiri, araştırma ve makaleleri yayınlandı.
Kitap hâlinde yayımlanmış eserleri şunlardır: Kerkük Çocuk Folkloru (İstanbul, 1984); Mimar Sinan (İstanbul, 1987); Mimar Sinan ve Tezkiretü’l-Bünyan (Türkçe ve İngilizce, İstanbul, 1989); Irak Muasır Türk Şâirleri Antolojisi, (Ankara, 1991); Kerkük’ten Derlenen Olay Türküleri (İstanbul, 1993; 2. Baskı 2019); Târihî Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı (İstanbul, 1996), Kerküklü Mehmet Rasih Öztürkmen (İstanbul, 2001), Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Ankara, 1997), Târihten Günümüze Irak Türkmenleri (İstanbul, 2003), Kerkük Evleri (İstanbul, 2003), Altun- köprü (İstanbul, 2004), Hasretin Adı Kerkük (İstanbul, 2004, 4. Baskı 2022); Bir Osmanlı Mûcizesi Mimar Sinan (İstanbul, 2005; 5. Baskı 2016), Kerkük’ün Sönmez Ateşi İzzettin Kerkük Armağanı (İstanbul, 2006), The Urban Fabric and Traditional Houses of Kirkuk (İstanbul, 2007), Kent Dokusu ve Geleneksel Evleriyle Kerkük (İstanbul, 2007), Irak Türkmen Boyları Oymakları ve Yerleşme Bölgeleri (İstanbul, 2009; 2. Baskı, 2014), Osmaneli ve Geleneksel Evleri (İstanbul, 2009) (Ortak Yayın),(Kerkük ve Hüviyetüha’l-Umraniyye) (İstanbul, 2009; 2 Baskı 2010), (Al-Kabail ve’l-Aşairü’l-Türkmaniye fı’l-Irak ve Manatık Süknahüm) (İstanbul, 2010), Kerkük’ün Sesi Abdülvahit Küzecioğlu (İstanbul, 2012; 2. Baskı, 2013), Evliya Çelebi Kerkük’te (İstanbul, 2013), Sinan The Architect (İstanbul, 2014), (El-Mimariy Sinan) (İstanbul, 2014), Başımın Tacı Kerkük (İstanbul, 2014), 30*^ ^ jüüi (El-Kiyan el-Turkmani fı’l-Irak) (İstanbul, 2014), İmparatorluğun Mimari Dehası Sinan Atlası/The Atlas of Sinan Architec- tural Genius of an Empire (İstanbul, 2015), Kırklareli ve Geleneksel Evleri (İstanbul, 2016) (Ortak Yayın), Darağacında Sallanan Bayraklar (İstanbul, 2016), Sinan’ın Ayak İzlerinde Bir Payitahttan Diğerine Yolculuk (İstanbul, 2017), Marmara’nın Mimarı Sinan/Sinan The Architect of Marmara (İstanbul, 2020), Yurt Özlemi, Abdülhekim Mustafa Rejioğlu, Hayatı ve Eserleri (İstanbul 2021). Mimar Sinan Gezi Rotaları (İstanbul, 2022)