Kerkük Güldestesi

283

(İkinci Bölüm)

Irak Türklerinden Yüksek Mimar Prof. Dr. Suphi Saatçi bu şâirlerin sanat değeri yüksek şiirlerini ‘Kerkük Güldestesi’ isimli kitapta topladı. Prof. Saatçi, Irak’ta geniş bir bölgeye yayılan Irak Türklerinin bir şehri olan Kerkük adı altında toplanmış olmasını şöyle açıklıyor:

Kerkük; Irak Türklüğünün bir sembolü, bir özdeşi olarak benimsenmiştir. Başka bir deyişle Kerkük, Bağdat, Erbil, Musul, Telafer, Tuzhurmatu, Kifri, Hanekin, Kızlarbat, Karatepe, Mendeli, Dakuk (Tavuk), Altunköprü, Tazehurmatu, Tisin, Beşir, Leylan, Kümbetler, Yayçı, Çardağlı, Amirli, Bastamlı ve Çardağlı gibi yerleşme birimleri; Dicle, Fırat, Hasa Çayı, Aksu ve Zap gibi akarsular; Babagurgur, Taşköprü, Kale, Kışla, Meydan, Ağalık, Topkapı, Yedikızlar, İmam Kasım, Korya, Oyaka, Buyaka, Musalla, Seyidkızı, Piryadı, Çukur, Çay, Şaturlu, Begler, Cirit Meydanı, Molla Abdullah Tepesi, Danyal Peygamber, Helvacılar, Ağa Bağı, Şıh (Şeyh) Bahri, Sona Gölü, İmam Ahmet gibi mahalle, semt, cami, yatır, mezarlık ve mesire yeri gibi târihî ve folklorik adların hepsinin, Kerkük’ü sembolize eder. Nitekim şiirlerde geçen bu özel adların, mahallî deyimlerin hepsi, kitabın sonunda alfabetik olarak açıklanmıştır.

Kerkük’ün benimsenmesinin ikinci bir önemli yanı da Irak Türklüğünün kültür merkezi ve kalbi olan bu şehrin üzerinde oynanan oyunlara karşı, bu sembolü daha bir kalın vurgulayarak, öne çıkarmaktır. Önemli petrol yataklarına sâhip olan bu şehrin başına gelenler ve orada yaşayan Türkmenlerin günümüze kadar bitmeyen çileleri, dost ve düşman diye bilinen pek çok gücün tasallutundan kaynaklanmaktadır. Özellikle Kerkük’ün adını ve orada yaşayan insanların Türklüğünü haritadan silmek ve ortadan kaldırmak isteyenlere karşı Kerkük, aynı zamanda bir direnişin de simgesi olmaktadır.

Toplanan şiirlerin hemen hemen hepsi, denilebilir ki, genellikle Irak, özellikle de Kerkük için dile getirilen hasret, ayrılık, hicran, ilgi, sevgi, şefkat, çaresizlik, umutsuzluk, ağlayış, mâtem, feryat ve isyandır.

Irak Türklüğüne yananlar, yâni Kerkük için ağlayanlar, ona gözyaşı dökenler, Türkmenlerin en sıkıntılı günlerinde yanlarında yer alıp dertlerine ortak olanlar, hiç şüphesiz, herhangi bir karşılık beklemeden, bu dâvâya gönül veren en samîmi, en duyarlı ve kara gün dostu diyebileceğimiz binlerce insanın temsilcileri olan vefalı ve yiğit kişilerdir.

Bu güldestede yer alan bazı isimlerin, belki hiçbir zaman şâirlik iddiaları da olmamıştır. Ancak burada yer alan mısralar, samîmi ve içten gelen duygularla ifade edildikleri için, hepsi de birbirinden sıcak ve içli deyişlerdir.

KERKÜK KATLİÂMI: (Ayhan İnal 1931-2021

Irak’ta, Barzanî’nin Rusya’dan dönüşünü kutlamak üzere kızıllar, Türkleri katletmek suretiyle bir eğlence (!) düzenlediler.

Euvelâ Türk kahvelerine baskın yaparak,

Atatürk’ün fotoğraflarına saldırdılar Böylece 14 Temmuz 1959 günü saat 19.30 sıralarında başlayan korkunç katliam üç gün aralıksız devam etti. Aşağıda bu yüz kızartıcı olayın kısa bir hikâyesini okuyacaksınız.

Önce kahvede koptu kıyamet  

Kızıllar köpek sürüsü gibi saldırıyordu

Üzerine her Türk’ün

Kanla yeniden yazılmaktaydı

Kaderi Kerkük’ün

İlk şehid Osman Bey oldu

Sonra İhsan Bey’i vurdular alçakça

Türk’ün asîl evlâdı

Binbaşı Ata Hayrullah’ı hiç sormayın

Ters yönde giden iki cipe bağladılar

Sürüdüler yetmedi öldürdüler yetmedi

Sonunda bir ağaca astılar

İhtiyar demediler suçsuz demediler

Milliyetçi diye oydular gözlerini

Gözlerini oydular Hacı Necim’in

 Hasta yatağından kaldırıp

Katlettiler Âdil Hamit’i

Gayri bilinmiyordu

Bu başlar kimin başı

Ya bu eller ayaklar kimin?

Bir mahalleye karşı koyarak

Kahramanca can verdi 

İbrahim Ramazan Emel, Nihat, Cihat

Üç kardeşi bir nefeste öldürdüler

Emelcik on dördüne yeni giriyordu

Birbirine sarılarak can verdi

Nice yavrular

Sokaklar kan kusuyor

Analar bağrına taş basıyordu

Nurdan birer ampul gibi sallanıyordu

Elektrik direklerinde çıplak cesetler

Öyle bir haldeydi ki vahşeti köpeklerin

Sabır taşı olsa çatlardı kahrından

Tutulurdu dili olsa göklerin

Ne korkunç katliam ki

 Üç gün üç gece sürdü

Barzani… hâlâ kan istiyordu

Beşerin yüz karası silinmez bir lekeydi

Kısacası

Vahşetten de öteydi vahşetin bu türlüsü

Ben

Dudaklarımda yamyamlara hürriyet türküsü

Viskimi yudumluyordum

Heyhat! Ne olmuştu bana

Nerde benim Kürşadlarım hani Bozkurdum

Bırakın sahipsiz Kerkük’ün yetim çocuklarını

Beni parçalayın en keskin baltalarla

Atın beni ateşlere biraz da ben yanayım

Oyun benim gözlerimi oyun Allahsızlar

Yeni Mustafa Kemallerle yeniden şahlanayım

KERKÜK AĞITI: (Yavuz Bülent Bâkiler 1936) –Suphi Saatçi kardeşime

Bütün minârelerde sustu ezan sesleri

Artık yaşamak zordu

Zehir zıkkım bir rüzgâr esiyordu Irak’tan

Ölüm sokaklarda kol geziyordu

Bir gece Kerkük’te vurdular beni

Geçti sokaklardan bir kızıl ordu

İslâm’ı ve Türk’ü vuruyordu kurşunlar

Peygamber kabrinde ağlıyordu

Bütün hadis-i şerifler Âyet-i kerîmeler

Yüreğimdeki kordu

Ama çıplak ayaklı ve çıplak kafalı adamlar

Beni sokak sokak sürüklüyordu

Benim kafam kanıyordu kaldırım taşlarında

Evim barkım yanıyordu

 Ve benim cesedim kanlı bir bayrak gibi

 Demir direklerde sallanıyordu

Artık yaşamak zordu

Ölüm sokaklarda kol geziyordu

Evim barkım yanıyordu

Peygamber kabrinde ağlıyordu

Vurdular mı Süleyman’ı arkadan?

Yıktılar mı Taşköprü’yü bir gece?

İçimde her sabah şimdi gizlice

Efkârdır hasrettir durmadan akan

Bir gömlek yaptırsam Bursa şalından

Semerkant’tan nakış koysam üstüne

Bir şeyler getirsem dünden bugüne

Çeksem kılıcımı gümüş kınından

Ok olsam hedefi ikiye bölen

Bir tüylü börk olsam yiğit başlarda

Kışta kıyamette tipide karda

Türkü olsam dudaklarda söylenen

Ses versem bir sabah Bozkurt sesine

Aksa yollarına içimdeki kan

Ya tutup kaldırsam sizi oradan

Ya düşsem toprağa erkekçesine

HOYRAT: İclâl Akkaplan (1949)

Varsın kibritsiz lamba yaksın

Diyarbakır kızları

O yakan sevdalar kimin umurunda  

Bir Karabağ ağıtında üşürüm

Bir Kerkük hoyratında yanar içim

Ah yanar ki o biçim

Gönlüm Dicle gözyaşım Fırat olur

 Bir hoyrat kanatır dudağımı

Göçmen kuşlar gönlümden azat olur

Sen bilirsin bunu ceyran

Hoyratlar hoyrat olur

Turnalarla yollarım selamımı

Bu hasret cihan yakar

 İki gözü iki çeşme hâlinde

Mardin Musul’a bakar

Sen anlarsın türkülerin dilinden

Nice gönül virânma sebep

Deli bir inat olur

Bekle desmalın* verim ceyran  

Bu türkü burda bitmez balam

Sen bilirsin türkümüzü

Hoyratlar hoyrat olur

*Mendilin

KERKÜK’ÜM: (İlhan Esen (1959)

Terimizde yoğruldun gönlümüzle sarıldın

 Türklük adlı ağaçta bir körpe daldın Kerkük

Sâhibin gafletteydi zâlimce koparıldın

Gövdeden uzak düştün sarardın soldun Kerkük

Ananın terk ettiği garip yavru ceylandın

Hoyratlara sarıldın masallara inandın

Bırakıp gidenleri geri gelecek sandın

Bin defa katledildin bin defa öldün Kerkük

Yıllar yılları yedi zaman umudu yıktı

Hoyratlar ağıtlaştı ufkuna kâbus çöktü

Her gelen sana vurdu her gelen seni yaktı 

 Öz evlâda yabancı, girilmez yoldun Kerkük

Ekmeğimi yiyenler düşman olup bakıyor

Nereye el uzatsam hep elimi yakıyor

Dağın mayın eşeği sana sâhip çıkıyor

Türkmenle dopdoluydun hırsızla doldun Kerkük

Vatanımsın gülümsün kara bahtı gülmeyen

Kimseye yâr olmasın Türkemen’e yâr olmayan

Soyumun yüzkarası dar günde soy bilmeyen

Aslını inkâr eden soysuza kaldın Kerkük

Kucağından uzakta her gece üşüyorum

Bir tutam toprağını boynumda taşıyorum  

Zannetme ki canlıyım zannetme yaşıyorum

Ayrılırken canımı çekip de aldın Kerkük

Uğruna çektiklerim helâl olsun sevdiğim

Etle tırnak gibiyiz dünya bilsin sevdiğim

Havlayan köpeklerle çevren dolsun sevdiğim

Türk’sün Ergenekon’u kaç kere deldin Kerkük

Güneş benim tapumdur gn doğdukça benimsin

Deniz dalgalandıkça kar yağdıkça benimsin

Ölsem de mezarıma yel değdikçe benimsin

Kıyâmete kadar sen Türkmen’in oldun Kerkük

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

Prof. Dr. Yüksek Mimar SUPHİ SAATÇİ

Kerkük’te doğdu (1946). İlk ve ortaöğrenimini Kerkük’te tamamladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin (bugünki Mi­mar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Yüksek Mimarlık Bölümü’nü bi­tirdi (1974). Bir süre târihî çevre ve restorasyon alanında serbest çalıştı. ‘Kerkük Kenti ve Ev Mimarisi’ konulu teziyle doktor (1993), daha sonra doçent oldu (1994) ve daha sonra profesörlüğe yükseldi. Mimar Sinan Gü­zel Sanatlar Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı yaptı ve emekli oldu (1 Temmuz 2013). Halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Saatçi, evli ve bir çocuk babasıdır. Mimar Sinan ve Osmanlı mimarisi, şehir ve medeniyet üzerine çalışma­lar yaptı. Meslekî konulardan başka, Irak Türkmenlerinin kültür tarihi ve folkloru üzerine eserler yazdı. Bu alanda inceleme, bildiri, araştırma ve makaleleri yayınlandı.

Kitap hâlinde yayımlanmış eserleri şunlardır: Kerkük Çocuk Folkloru (İstanbul, 1984); Mimar Sinan (İstanbul, 1987); Mimar Sinan ve Tezkiretü’l-Bünyan (Türkçe ve İngilizce, İstanbul, 1989); Irak Muasır Türk Şâirleri Antolojisi, (Ankara, 1991); Kerkük’ten Derlenen Olay Türküleri (İstanbul, 1993; 2. Baskı 2019); Târihî Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı (İstanbul, 1996), Kerkük­lü Mehmet Rasih Öztürkmen (İstanbul, 2001), Başlangıcından Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi (Ankara, 1997), Târihten Günümü­ze Irak Türkmenleri (İstanbul, 2003), Kerkük Evleri (İstanbul, 2003), Altun- köprü (İstanbul, 2004), Hasretin Adı Kerkük (İstanbul, 2004, 4. Baskı 2022); Bir Osmanlı Mûcizesi Mimar Sinan (İstanbul, 2005; 5. Baskı 2016), Kerkük’ün Sönmez Ateşi İzzettin Kerkük Armağanı (İstanbul, 2006), The Urban Fabric and Traditional Houses of Kirkuk (İstanbul, 2007), Kent Dokusu ve Geleneksel Evleriy­le Kerkük (İstanbul, 2007), Irak Türkmen Boyları Oymakları ve Yerleşme Bölgeleri (İstanbul, 2009; 2. Baskı, 2014), Osmaneli ve Geleneksel Evleri (İstanbul, 2009) (Ortak Yayın),(Kerkük ve Hüviyetüha’l-Umraniyye) (İs­tanbul, 2009; 2 Baskı 2010), (Al-Kabail ve’l-Aşairü’l-Türkmaniye fı’l-Irak ve Manatık Süknahüm) (İstanbul, 2010), Kerkük’ün Sesi Abdülvahit Küzecioğlu (İstanbul, 2012; 2. Baskı, 2013), Evliya Çelebi Kerkük’te (İstanbul, 2013), Sinan The Architect (İstanbul, 2014), (El-Mimariy Sinan) (İstanbul, 2014), Başımın Tacı Kerkük (İstan­bul, 2014), 30*^ ^ jüüi (El-Kiyan el-Turkmani fı’l-Irak) (İstanbul, 2014), İmparatorluğun Mimari Dehası Sinan Atlası/The Atlas of Sinan Architec- tural Genius of an Empire (İstanbul, 2015), Kırklareli ve Geleneksel Evleri (İstan­bul, 2016) (Ortak Yayın), Darağacında Sallanan Bayraklar (İstanbul, 2016), Sinan’ın Ayak İzlerinde Bir Payitahttan Diğerine Yolculuk (İstanbul, 2017), Mar­mara’nın Mimarı Sinan/Sinan The Architect of Marmara (İstanbul, 2020), Yurt Özlemi, Abdülhekim Mustafa Rejioğlu, Hayatı ve Eserleri (İstanbul 2021). Mimar Sinan Gezi Rotaları (İstanbul, 2022)

Önceki İçerikKerkük Güldestesi
Sonraki İçerikParayı Bastır Yazar Ol
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.