14.4 C
Kocaeli
Salı, Ekim 7, 2025
Ana SayfaGüncelİki Tarzı Hükümet

İki Tarzı Hükümet

Devlet; milletin teşkilatı, millete hizmet eden örgüt, milleti yaşatan örgüt… Milletin diğer milletler arasında, milletler dünyasında hayatiyetini devam ettirecek, diğer milletlerle iş birliğinde ve rekabette güçlü kılacak örgüttür.

Bu bir anlayış, bir görüş. Devleti bundan farklı anlayan görüşler de var.

Devlet bizim ve arkadaşlarımızın günlük ekmeğini, yatacak yerini temin ettiği yer. Gelir kapısı. Tabii yalnız ekmekle yaşanmayacağı gibi yalnız yatakla da barınılmaz. Niçin benim adamlarım ejder meyvesi yiyip Londra veya New York’un en güzel caddelerindeki malikânelerde barınmasın? Bu görüşe göre devlet, afiyetle yenilecek yerdir. Halktan alıp biz yandaşlara sunan sofradır.

Kurumların başına kimleri getiririz? Bu sorunun tek cevabı yok. Devleti, millete hizmet eden örgüt diye görüyorsanız cevap başka; yiyip içeceğimiz yer diye bakıyorsanız başka. Hem de bambaşka.

Diyelim bir sefaret. Bir büyükelçilik. Birinci görüşe göre uluslararası ilişkileri ve diplomasiyi iyi bilen, uluslararası toplantılarda, sohbet ve tartışmalarda ülkeyi utandırmayacak- tersine, bize husumet besleyenleri utandıracak- birilerini ararsınız. “Bilen” dediysem o bilgi, kitaplardaki hatta sınıflardaki bilgiden ibaret değildir. Böyle bilgi gereklidir ama yeterli değildir. Araba kullanmayı, trafik kurallarını kitaplardan okuyabilir, sınıfta bir hocadan dinleyebilirsiniz. Fakat F1 pilotu olmanız için bu bilgilere ilaveten on yıllarca direksiyon sallamanız, daha önce nice yarışlara katılmanız gerekir. Büyükelçi hariciyenin F1 pilotudur ve yetişmesi F1 pilotundan kolay değildir.

Eğer maksat millete hizmet ise.

Tayin terfi işleri

Yok adamımızın rızkını teminse kriterler farklıdır. O ne bilir, ne yapabilir diye değil, münhal makam var mı diye bakarsınız. Patagonya sefareti? Daha yeni mi tayin ettik? Hay Allah. Peki Takunya? Yakında boşalacak. Takunca bilmiyor mu? Zarar yok. Hiç mi dil bilmiyor, bakın bakalım eşi çat pat biliyorsa ona da tercüman kadrosu açarız. Tamam mı? Ha bir de iyi dil bilen birini de yanında tayin edin. Olur a bir yerde dinlemesi veya konuşması gerekir.

Takunya da mı dolu? O zaman sefir değil de Tenvirat Genel Müdürü yapalım. Nere mezunu arkadaşımız? Çocuk psikolojisi uzmanı mı? Olsun canım, Tenvirat’ta tonla mühendis var. O tepeden onları idare eder. Hem tenvirat olmadan, karanlıkta, çocuk psikolojisi yapılmaz ki. Değil mi?

Birincide makamlara gerekli nitelikte adam bulmakta sıkıntı çekersiniz. Hem o yerin akademik bilgisine sahip olacak, hem de becerisine. O meslekte yıllanmış olacak, pişmiş olacak. Hele makam, her ülkede geçerli bir mesleğin makamıysa giderlerse gitsinler stratejisiyle elinizdekileri yurt dışına kaçırmış da olabilirsiniz. Velhasıl makamlara adam yetiştirmekte zorlanırsınız.

İkincide problem bunun tam tersidir. Adamlara makam yetiştiremezsiniz. Devletin makamları sizin adamlara yetmez. Siz iktidarsanız yandaşınız çoktur. Diploma ve tecrübe de söz konusu olmayacağından adamlarınızın talebi her zaman makam arzından kat kat fazladır.

Daha daha farklar

Birinci tip devlette, kendini işe adamış bir sürü deli vardır. Zor bir gelişme karşısında hemen davranır. Talimat beklemez. Çünkü önemli olan millete hizmettir. Acil gelişmeye acil tepki gerekir.

İkincide önemli olan kurum değildir. Önemli olan bize o kurumu, o makamı sunan veli nimetimizdir. Dolayısıyla ani olaylara tepkimiz ağırdır. Önce sorar, sonra talimata göre hareket ederiz.

Birinci tip devlette, başarısız yönetici, başaramadığını görür ve istifa eder. Ne yapacağı, neyi yapamadığı, başarının ve başarısızlığın şartları bellidir.

İkinci tipte velinimetinin tayini ile gelen, neyin başarı, neyin başarısızlık olduğunu pek bilmez. Bu önemli de değildir. O yüzden ikinci tip devletlerde kurumların başına ne gelirse gelsin, yöneticilerin istifa ettiği görülmez. O makam bir lütuftur. Lütfa sırt çevrilmez. Ancak müteşekkir kalınır.

İki devler karşı karşıya

Millete hizmet eden insanlarla, milletin hizmet ettiği insanlar arasındaki asıl fark, devletler karşı karşıya geldiğinde ortaya çıkar.

İkisi de millete hizmet eden devlet teşkilatlarında rekabet çetindir. Uzun sürer. Belki bir orta yolda anlaşılır. Belki anlaşılmaz ve çekişme sürer gider.

İkisi de yeme peşindeki devlet teşkilatları birbirini hemen anlar, kolayca anlaşır. İş birliği yapıp kendi servetlerinden karşıdakine sunup karşılığında onlardan da bir şeyler alırlar. “Sen benim sırtımı kaşırsan ben de senin sırtını kaşırım.” felsefesi daha ilk birkaç saatte hâkim olur. Anlarlar birbirlerini ve anlaşırlar. “Yeme sırası bizde” felsefesi milletler arası barış için çok elverişlidir.

Sıkıntı zıt değerlere sahip kadrolar karşılaşınca çıkar. Ne yapacağını bilen, mesleğinde pişmiş ekip ikinciyi paralar, ufak parçalara ayırıp kuş yemi yapar. Bu sebepledir ki yiyicilerden kılavuz tutan milletlerin burnu krizden kurtulmaz.

İyi ki bizde “yeme sırası bizde” ve “biraz da biz yiyelim” anlayışı hâkim değil. Ya olsaydı.

İskender Öksüz
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)

Seçtiklerimiz

spot_img