Milletin Hâkimiyeti

17

     Milletin hâkimiyet ve egemenliğini; efkâr-ı umumiye / kamuoyu temin eder ve sağlar. Bunun amansız düşmanı ise, istibdattır. Ancak istibdadı devam ettirmek ve sürekli kılmakla, bu hâkimiyet son bulur! İhtilâfı ilka / fikir ayrılıklarını telkîn edip aşılamak sûretiyle, bu millet hâkimiyet ve egemenliği yara alır. Efkâr-ı umumiyeyi / kamuoyu ve umumun düşüncelerini; tefrika ve bölünmelere uğratmakla, bu hâkimiyet kararmaya başlar!

     Ayrıca, efkâr-ı umumiyeyi aydınlatan maarifi sona erdirmek, cahillik ve bilgisizliğin yayılmasına yardım etmekle; millet hâkimiyeti sönmeye yüz tutar!

     Milletin toplumsal hayatının kefili ve hukukunu muhafaza edip koruyan ise efkâr-ı umumiyedir.

     Bunu temin edecek olan da, ittihad / birlik beraberlik içindeki efkâr-ı umumiyenin keskin kılıcı, yol gösterici rehberi / kılavuzu olan maarifi / eğitim ve öğretimi sağlayacak olan kurumlardır. Ancak, bu tesis ve kurumlarla, hâkimiyeti devam ettirmek ve başarı göstermek mümkün ve olasıdır.

Saat  Ne  Diyor?

     Öğretmen bir vesîle ile öğrencilere, duvardaki saati göstererek sordu:

   – Çocuklar! Saat durup usanmadan, devamlı olarak ne diyor?

     Öğrenciler, bu soru karşısında tuhaf tuhaf birbirlerine baktılar! Şaşkınlık gösterdiler! Tabii ki, bu soruya bir anlam veremediler. Acaba ne demek istemişti öğretmen?

     Öğrencilerden biri, çekine çekine:

   – Hocam bu ne biçim soru?

     Başka biri:

   – Hocam! Saat hiç konuşur mu?

     Diğer biri:

   – Hocam, ne demek istiyorsunuz?

     Bir başkası:

   – Cevabı verilemeyecek soru sorulur mu?

     Öğretmen, bu sorulmaz soruyla herkesi şaşırtmış, düşünmelerine yol açmış! Fakat, istediği cevabı alamamıştı! Öğrencilerin meraklı bakışları, heyecanlı bekleyişleri karşısında, yavaş yavaş konuşmaya başladı:

   – Sevgili çocuklar! Elbette saat konuşmaz. Fakat bir de hâl dili vardır. İşte duvardaki saat, hâl diliyle konuşuyor ve “İnsan! İnsan!” diyor! Çünkü saat, saat oluşunun farkında değildir. Niçin yapıldığını ve işlevini bilmez. Yine de “Tik Tak, Tik Tak!” sesleriyle, insana zamanı bildirmekte. Lâkin bu yaptığının farkında olmayışı; görevini yapmaya engel olmaz.

   – Evet çocuklar! Saati, zamanı bildirsin diye İNSAN yapmış, İNSAN kurmuş  ve çalışmasını İNSAN sağlamıştır. Saatin bütün bunlardan gafil oluşu; vazîfesini yapmasına mani’ ve engel değil. Demek ki ne diyormuş saat?

     Bütün sınıf, tek bir ağızdan, sanki haykırdı:  

   – “Saat hâl diliyle ‘İNSAN! İNSAN!’ diyormuş öğretmenim.” dediler.

      Öğretmen, konuyu şu sözlerle tamamladı:

    – Evet sevgili çocuklar! Kâinattaki tüm varlıklar, ister canlı ister cansız olsunlar; yaratılmış olduklarından ötürü, lisân-ı hâlleri / hâl dilleriyle hepsi bir ağızdan “ALLAH! ALLAH!” diyerek, Yüce Allah’ı tesbîh ederek zikredip anmaktadırlar. Demek ki, Yûnus Emre’nin:

     Cennet Cennet dedikleri

                                                                Birkaç köşkle birkaç huri    

                                                                İsteyene ver anları

  Bana Seni gerek Seni

      Demesi boşuna değilmiş.

Önceki İçerikAh Kıbrıs Vah Kıbrıs!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.