Hakikat Çekirdekleri (1)

11

     – “Fıtrat (yaratılış) yalan söylemez. Bir çekirdekteki meyelân-ı nümüv (büyüyüp gelişme meyli) der: ‘Ben sümbülleneceğim (başak olacağım), meyve vereceğim.’ Doğru söyler. Yumurtada bir meyelân-ı hayat (hayat bulma meyil ve arzusu) var; der: ‘Piliç olacağım.’ Biiznillah (Allah’ın izni ile) olur, doğru söyler. Bir avuç su, meyelân-ı incimad (donma meyli) ile der: ‘Fazla yer tutacağım.’ Metin (sağlam ve katı olan) demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar. Şu meyelânlar (meyiller), iradeden gelen evamir-i tekviniyenin (Allah’ın kâinata koyduğu varlıklarla ilgili kanunların) tecellileridir, cilveleridir.”

x

     – “Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-i mütenahî (sonsuz güç ve kuvvet) lâzımdır. Zira, şu kitab-ı kebir-i kâinatın (büyük kâinat kitabının) her bir harfinin, bahusus (özellikle) zîhayat (hayat sahibi) her bir harfinin, her bir cümlesine müteveccih (yönelik) birer yüzü, nâzır (bakan) birer gözü vardır.”

x

     – “Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir. (Haricî vücud sahibi, varlık âlemine çıkmış, belirli bir beden giymiş), bir namus-u zîşuur (şuur sahibi bir kanun)dur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emir (Allah’ın değişmeyen sabit hakikatler şeklinde devam eden kanunlar âlemin)den, sıfat-ı irade (Allah’ın irade sıfatı)ndan gelmiş; kudret ona vücud-u hissî (duygu ve duyarlılığı olan bir vücud) giydirmiştir. Bir seyyale-i lâtifeyi (akıcı özelliğe sahip olan ince manevî varlığı) o cevhere sadef etmiştir. Mevcut ruh, makul kanunun kardeşidir. İkisi hem daimî, hem âlem-i emir (Allah’ın değişmeyen sabit hakikatler şeklinde devam eden kanunlar âlemi)nden gelmişlerdir. Şayet nevilerdeki kanunlara Kudret-i Ezeliye (Ezelî Kudret sahibi olan Allah) bir vücud-u haricî (görünür âlemde var olan beden, yani maddî bir vücut) giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, şuuru başından indirse, yine lâyemut (ölümsüz, devamlı) bir kanun olurdu.”

x

     – “Ziya ile mevcudat görünür. Hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Her birisi birer keşşaf (keşf edici ve açıcı)dır.”

x

     – “Nasraniyet (Hristiyanlık) ya intıfa (edip sönecek) veya ıstıfa edip (safileşecek); İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecek (silahı bırakıp teslim olacak)tır. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide (Allah’ı bir bilmeye ve O’nu birlemeye) yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intıfa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi olan (içine alan) hakaik-i İslâmiyeyi (İslâm’a ait hakikatleri ve doğruları) karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme (büyük sırra) Hz. Peygamber işaret etmiştir ki, ‘Hz. İsa nâzil olup (inip) gelecek, ümmetimden olacak, Şeriatimle amel edecek (demiş)tir.’ (Buharî, Enbiya: 49, …)”

x

     – “İnsan fıtraten (yaratılış bakımından) mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazen bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikati kazarken, ihtiyarsız (elinde olmaksızın), dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.”

x

     – “Birbirinden eşeff (daha şeffaf) ve eltaf (daha latif, daha ince), Kudret’in çok âyineleri (aynaları) vardır; sudan havaya havadan esîre (kâinattaki boşlukları dolduran, havadan hafif olup ısı ve ışığı nakleden cevhere), esîrden âlem-i misale (görüntüler âlemi; eşyanın görüntülerinin bulunduğu âleme) âlem-i misalden âlem-i ervaha (ruhlar âlemine), hatta zamana, fikre tenevvü ediyor (çeşitleniyor). Hava âyinesinde, bir kelime milyonlar kelimat (kelimeler) olur; kalem-i kudret, şu sırr-ı tenasülü (çoğalma sırrını) pek acip istinsah ediyor (nüshasını yazıp çoğaltıyor).” İ

  x

     (Alıntılar, HAKİKAT  ÇEKİRDEKLERİ – I’den)

Önceki İçerikUnutma!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.