Prof. Dr. Sâdık K. Tural’dan 4 Adet Muhteşem Eser:

17

(Üçüncü Bölüm)

2-Edebiyat Bilimine Katkılar (İkinci Cilt)

‘Sorulara Cevaplar’ isimli kitapla aynı ölçüde ve aynı yayınevinin okuyucuya sunduğu eser 320 sayfadır. Doktora öğrencisi Hatice Ayan’ın editörlüğünü üstlendiği eserde ele alınan konular, hayli zengin ve ihatalıdır:

*İnsan Dil ve Edebiyat İklimi.   

*Edebiyat Bilimine Giriş.

*Edebî Değer Kavramının Arka Planı Üzerine.  

*Edebiyat Eserinin Ana Öğesi: Bakış Açısı.  

*Sanatçının İç Dünyâsı Farklıdır.

*Tahkiyeli İfâdenin Adı Tartışmalı Öğesi.  

*Filozof, Şâir, Romancı.  

*Yüzyılımızın Yeni Velîsi Cengiz Bey. 

*Günerkan Aydoğmuş’un Başarısı.  

*Çınar Ata’nın Yeni Romanı: Asla Boyun Eğme. 

  *Mit, Târih, Roman ve Nurmemmedoğlu’nun Eseri Üzerine. 

*İmdat Avşar’ın Hikâyelerinin Düşündürdükleri 1      

*İmdat Avşar’ın Hikâyelerinin Düşündürdükleri 2

*Yahya Kemal’in Arayışlarının Yol Açtığı Bir Edebî Topluluk; Nâyiler.        

*Şâir Mehmet Akif.

*Bizim Yahya Kemal’imiz.         

*Deneme Kavramı ve İsmet B. Binatlı’nın Kitabı Üzerine.  

*Sohbetler Adlı Eserin Düşündürdükleri.

*İki Aydın’ın Anlamlı Çalışması: Bilmeceler.  

*Hüsün ve Şiir İle ‘Genç Kalemler’ Dergilerine Dâir Notlar.

*Dergiler Birer Çoban Ateşidir.

Eserin son sayfaları; Sâdık K. Tural’ın Özgeçmişi, Ana Kavramlar Dizini ve Kişi Adları Dizini konularına tahsis edilmiştir.

Evvelâ ve mutlaka belirtilmeli: Bu eser, okyanuslar kadar engin ve derin, hatta uzay gibi uçsuz bucaksız… Kültür, ilim, fikir, irfan ve tefekkür kapılarını ardına kadar okuyucuya açıyor. Bütün ilimlerin hem anası hem babası olan felsefe başta olmak üzere sosyoloji, mantık, pedagoji ve husûsen edebiyat ve İslâm felsefesi gibi konuları, öpüp başımıza götürecek kadar, musafaha edecek kadar yakınımıza getiriyor. Hattâ ‘fark ettirmeksizin, yormaksızın bizi oraya taşıyor’ demek daha doğru olur. Âdetâ sebil… kısmeti olanlar hisselerine düşeni fazlasıyla alabiliyor.

Yolculuk, ilk makalenin ilk cümlesiyle başlıyor: “İnsan, ‘kendi’ olmak üzere, ‘kendisine özgü’ olan bir yapı ile yaratılmıştır.  Bu yapı, en güzel ve en özel kavramlandırma ‘ahsen-i takvim’ ile var edilmiştir.

Devamını, ilk makalenin ilk paragrafından okuyalım:

Allah yoktan var eden, yaratan, yarattıklarının işlev, işlerlik ve ömür sınırlarını belirleyen; sınırsız bilgi, akıl, erk sâhibi güçtür. Allah, insana, kendisine özgü gerçeklerden yola çıkarak önce kendi hakîkatini, sonra da Rabb’in (rubûbiyetin) hakîkatini bulma hakkı ve görevi vermiştir. Her insan ayrı bir ülkedir; parmak izleri ve işitme sistemindeki tek kişilik çok özel ayrıştırılmış yapılanmalar dikkate alındığında, beyindeki sisteme ait çok özel bir yazılımı ve onun işleyişini aramak gerektiği anlaşılır.

İns kelimesi yaklaşan, bir arada olmak isteyen, ünsiyet kurmaya yatkın bulunan, bu özelliği ile hem bedenlenmelere, hem de değer ve davranışlara yol açan özel yaratık anlamına gelen bir kavramdır. İns’in işlerliğinin ve işlevinin göstergesi zekâ adlı bir özel donanıma sâhip olmasıdır. İns adlı yaratık, kendiliğinin temellerini oluşturan özel donanımını hem bilgilerle zenginleştirmesi hem de kullanması arttıkça, insansı olmaktan kurtulup insan olmaktadır.

Makalenin devamındaki 3 adet ara başlık, cümlelerinin her biri metin muhtevâsının derinliği ve enginliği hakkında okuyucuyu haberdar ediyor:

*İnsan olma sürecinin anahtarı zekâdır. *Yaratılmışlığın ilk ögesi dildir. *İnsan niçin yaratıldığını düşünebilir (mi?) 

35. sayfada, kitaba isim olarak tercih edilen konulara giriliyor: Edebiyat bilimine giriş: Sanat nedir? Hangi ihtiyacı karşılıyor? Okumayan, okumadığı için anlayamayan, anladığını zannettiği meseleyi anlatamayanların da kolayca anlayabilecekleri ve anlatabilecekleri cümleler…

103-128 aralığındaki sayfalarda, az bilinen bir kelime hakkında bilgiler var:

Tahkiye: İnsan yaşadıklarından bir kısmını veya tamamını, başkalarının hayatına ait duyduğu ve/ veya şâhit olduğu olay(lar)ı anlatarak paylaşmak ihtiyacı duymaktadır. Anlatma ihtiyacı öyle güçlü bir dürtüdür ki, bazı insanlar olay(lar)ın nasıl olduğunun kendi ağzından dinlenilmesi gerçekleşmedikçe, rahatlayamaz. Bu ihtiyacını giderenlerden bir kısmı ise, yeni bir bütünlük (kompozisyon) oluştururlar ve edebiyatçı (edip, muharrir, yazar, şâir, nazım…) unvanı kazanırlar.

Hikâye etme yolu ile anlatım (tahkiyeli anlatım; öyküleme yolu ile anlatım; narration, recitale) bir konunun veya ana fikrin, olmuş veya tasarlanmış olaylara dayandırılarak ifâdelendirilmesidir. Tahkiye kavramı,  içinde en az bir olay/eylem öğesi bulunan vak’aya dayalı beyan bütünlüklerinin genel adı ve sıfatıdır. Anlatılan olay(lar)ın ilgi çekici, etkileyici ve hâfızada iz bırakıcı bir yapı olarak sunulmasında yer alan inceliklerden hem her birine, hem de oluşturduğu toplam atmosfere tahkiye denilir. ‘Tahkiyeli bütünlük’ün yapılandırılması sırasında, anlatıcı, gerçekten olmuşlara ve onlarda rol alanlara yaklaşımda ve kendi tasarladıklarında belirli ölçü ve şartlarla hürdür. Bu hürriyet keyfilikler, saçmalıklar, bayağılıklar olarak kullanılamaz.

Edebiyat hayatını oluşturan ‘edebiyat eseri’ nitelikli ifâde birlikleri, bir topluluğun, toplumun, insanlığın kültürel ihtiyacına cevap veren ‘edebî değer’  bulundurur. Edebiyat eserlerinin çoğunluğunu tahkiyeli eserler oluşturmaktadır.

129. sayfadan itibaren son dönem Türk dünyâsı edebiyatının adaşı Cengiz Dağcı ile birlikte en büyük yazarı Cengiz Aytmatov hakkında bilgiler veriliyor.

Cengiz Aytmatov gerek yaşadığı hayat, gerekse yazdığı; Manas Destanı başta olmak üzere Kırgız kültürünün binlerce yıllık sözlü geleneği olan masallar/efsaneler/ türküler olmak üzere kitap hâlinde yayınlanmış eserleri ile bir edebiyat ve kültür âbidesidir:

Yüz Yüze (1957), Deve Gözü (1960), İlk Öğretmen (1961), Al Yazmalım Selvi Boylum (1963), Toprak Ana (1963), Kızıl Elma (1964), Elveda Gülsarı (1968), Oğulla Buluşma (1969), Beyaz Gemi (1970), Fuji Dağının Tepesi (1973), Erken Gelen Turnalar (1975), Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek (1977), Gün Uzar Yüzyıl Olur (1980), Dişi Kurdun Rüyâları (1986), Beyaz Yağmur (1990), Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990), Yıldırım Sesli Manasçı (1990), Kassandra Damgası (1995), Kuz Başındaki Avcının Çığlığı (1997), Çocukluğum (1998), Sokrat’ı Anma Gecesi (2000), Sultan Murat (2016).

Onu gönüllere yerleştiren insânî düşüncelerinden birinin özeti:

Nerede, hangi zamanda, hangi mekânda olursa olsun ve hangi mensubiyete bağlı bulunursa bulunsun; insan türünden birine verilen zarar, bütün insanlığa verilmiş zarardır..

Doğrusu insan, başkalarını anlatırken hep kendini arar. Aytmatov da başkalarının hikâyesini anlatırken hep kendini bulmaya çalıştı. Simurg kuşu gibi, hem bütün insanlarda kendini hem de kendinde bütün insanlığı duymaya çalıştı. Bu ve benzeri düşüncelere sâhip olmak, adâletle insanî değerlere saygılı olan hür ve demokrat ülkelerde yaşayan herkes için normaldir. O, bu düşünceyi, böyle düşünenlerin katledildiği, sürgüne gönderildiği, ölümle birlikte yaşamaya mahkûm edildiği bir yönetim içerisinde terennüm ediyordu.

Sâdık Tural’ın berceste cümlelerle çizdiği muhteşem Cengiz Aytmatov portresi:

Çok büyük şâirler, büyük roman yazarları hem de tiyatro yazanlar atalarının ruhlarından haber alıyorlar. Ata-babalarının sözlerini duyup, düşünüp muhakeme edip bugün yaşayan adamlara düşündürüp ulaştırıyorlar. Hayçı, şaman denilen insanlar, bilge, veli gibi başkalarını bilgilendiriyorlar.

Bir halkı millet yapan dilidir; bir dili milletin dili hâline getirenler önce şâirler ve romancılar, hikâyeciler, sonra ilim adamlarıdır. Kırgız halkını ve Kırgız Türkçesini dirilten, özüne sâhip çıkmaya çağıran Cengiz Aytmatov’dur. Aytmatov Kırgızların ve Türk dünyâsının övüncü, dirilticisi ve büyük oğludur.

Mankurtluktan insanlığa giden bir dünyânın dâvetçisi olan büyük yazar, büyük filozof, psikolog Cengiz Ağa Aytmatov’un 70 yaşını saygı ve sevgiyle kutluyorum.

Belli bir hacim içerisine sığdırılması gereken bu bölümdeki diğer yazıların mânevî varlığından ve yazılarda adı geçen şahısların gıyabından özür dileyerek ‘Edebiyat Bilimine Katkılar’ isimli kitap hakkındaki yazıyı; Tural Hoca’nın bir soruya verdiği cevap ile tamamlıyorum:

Defalarca gittiğim Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Kazakistan ile Dağıstan ve Tataristan adlı coğrafyalarda Türk töresinin bazı değer ve davranışlarının yaşadığını görür, bulur heyecanlanırım. Heyecan, düşünceye önderlik ederse göremediklerinizi görebilir, önem vermediklerinizi fark edersiniz, değerlendirirsiniz. Sovyetik sistemin -her savaşta binlerce kişisini cephelere sürüp yok etmek dışında- çok da başarılı olamadığı Türkmenistan, Türk töresinin yaşatıldığı bir Türk kültür laboratuvarıdır. Halk hikâyeleri ve onlarda yer almış nazım parçaların: yaşı kırk ve üstünde olanların ezbere bildiğini, atalar sözleri ile birbirlerini eğitip öğütlü kıldıklarını görmek isterseniz Türkmenistan’da bir hafta, on beş gün kalın lütfen. Son yirmi yıl içinde şehir sayılan beş altı merkezde etki ve işlevini yitirmiş olan gelenek ve göreneklerin, davranış ve değerlerin bir köyde yaşadığına şâhit oldum. Annaguli Bey’in ailesinin yaşadığı köyden bahsediyorum. Diğer yandan yaşatılası değer ve davranışları, ‘Çöl Pazarı’ adı verilen -köylerden gelen insanların ürettiklerini pazarladığı- yerde de görebilirsiniz. Türkmenistan Kol Yazmaları Enstitüsünde -içindeki misafirhanesinde kalıyorduk- geceleri görebildiğim bir hazine var. Orada bulduğum Me(h)ti Köseyev metnini Annaguli Bey’in yardımı ile aldırıp O’nunla birlikte yayınladığım: konunun uzmanları bilirler. Yine orada Guroglı, Köroğlu kol(boy)larına ait metinler -yüzü aşkın defter idi- de araştırıcısını beklemektedir Ortaklaşa yapılacak çok iş var: TÜRK DÜNYASI ORTAK EDEBİYATI PROJESİ sonuçlandığında Çağdaş Türk Dünyâsının roman, hikâye ve piyeslerinin ilk örneklerini yayımlayabileceğiz.    

(Devam Edecek)

Önceki İçerikKOÜ’lü akademisyenlerin makaleleri WOS’da önemli atıf kategorilerine yerleşti
Sonraki İçerik“Merkez Muhalefet” Kimdir?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.