Menfi Batı – Avrupa

30

     Menfi Batı Devletleri’nin -halklarına rağmen- tatbik ettikleri, şimdiki menfi esaslarını şöyle bir gözden geçirelim. Yaptıklarına bir bakalım. Görürüz ki, şimdiki medeniyetlerinin esasları menfi / olumsuz olup, çarkları bunlara göre dönmektedir.

     Dayanak noktası, hakka bedel kuvvettir. Kuvvetin gereği, yaptırımı ise, tecavüz ve çatışmadır. Bundan ise, hıyanet çıkar!

     Kastettiği hedef; fazilet bedeline hasis bir menfaat ve çıkardır. Menfaatin gereği ise sıkıntı, zahmet, husumet ve düşmanlıktır. Bundan ise cinayet çıkar.

     Hayattaki kanunu; yardımlaşma bedeline mücadele ve kavga; düstur ve prensibidir. Mücadele ve cidalin gereği ise; çekişme, husumet ve kavgadır. İtişme ve kakışmadır. Bundan sefalet, fakirlik ve yoksulluk çıkar.

     Akvamın / kavim ve milletler arasındaki esas / temel rabıta ve bağı: Başkalarının zararına uyanmış olan menfi milliyetçilik, yani unsuriyet ve ırkçılıktır. Ki, başkaları yutmakla beslenir ve kuvvet kazanır.

     Dikkat! Müspet milliyetin değil. Menfi milliyet / menfi milliyetçilik, yani ırkçılığın gereği; dehşetli çarpışma, vuruşma olup, bundan yıkılma, mahvoluş ve felâket çıkar. 

     Çekici hizmeti hevâ ve hevesi cesaretlendirme, kolaylaştırma ve arzuları tatmindir. Bundan  haram zevk ve eğlencelere aşırı derecede düşkünlük doğar. Bunların getirdiği nokta ise, insanı çirkinleştirir, biçimsiz ve çirkin bir şekle sokar. Ahlâk ve karakteri değiştirir. Kısaca, insanı mânen değiştirip, insanlıktan çıkarır.

     Şu sözde medenilerden çoğunun eğer içi dışına çevrilse; başta maymunla tilki, yılanla ayı ve domuz suretini aldıkları görülür! Evet, suretleri; ahlâk ve karakterlerinin şekillerini alır. Âdeta göz önüne post ve tüyleri dikilir.

     Evet Menfi Batı’nın şimdiki tarzı; hevesi serbest bırakmış. Hevâ da hür olmuş. Hayvanî bir hürriyet almış başını gitmektedir.

     Heves hükmeder, baskı yapar, uygular! Hevâ da baskıcı ve zorbadır. Zaruri olmayan ihtiyaçları; giderilmesi zorunlu olan yemek, içmek ve giyinmek gibi temel ihtiyaçlar yerine koymuştur.  Böylece rahatı izale etmiş gidermiş. Meselâ insan; eskiden dört şeye muhtaç iken, bugün yüz şeye muhtaç hale sokulmuş! Kazanç masraflara yetmez olmuş! İnsanı hile ve harama yöneltmiş; servet, haşmet / görkemlilik ve ihtişam başını alıp gitmiş. Ferdi, şahsı ahlâksız ve fakir eylemiştir. Nitekim, İlk Çağlar’daki her türlü vahşetin toplamı, zalimce davranışların tamamı ve cinayetler, acımasızlıklar, zulüm ve hıyanetlerin fazlasını; şu habis / pis, çirkin ve kötü Menfi Batı / Avrupa Medeniyeti’nin mülevves / çirkin yüzü; tek bir defada kustu! Nitekim Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda öyle kustu ki; hava, deniz, karaların yüzlerini bulandırdı, kanla lekeledi.

     İşte bütün bunlar; felsefe-i tabiiyyenin gerçekleri karartmasıyla, medeniyetin kötülüklerini güzel zanneden; insanı sefilliğe, sapık ve yanlış bakış ve düşüncelere sevk eden bozulmuş Menfi Batı – Avrupa Medeniyeti’nin, yani İkinci Avrupa’nın; insanlık dışı durum, duruş ve vaziyetleridir. Hele İsrail’in Gazze’de yaptığı ve hâlen devam ettiği, insanlık dışı yakıp yıkmaları, çoluk çocuk ayırt etmeksizin yaptığı katliamları sırasında; Menfi Batı’nın takındığı anlaşılmaz tavır ve davranış; insanı insanlığından utandıran soykırım karşısında, kılını bile kıpırdatmaması gibi, izahı zor bir durumu, somut bir şekilde sergilemesi; Menfi Batı / Avrupa Medeniyeti’nin ne olduğunu açıkça ortaya koymakta; tarihe kapkara bir leke olarak kaydedildiklerini de göstermektedir.

     “ABD’nin 4. kez Gazze’de âcil ateşkes, esirlerin serbest bırakılması ve açlıktan ölümlerin engellenmesi taleplerini içeren karar tasarısını veto et(mesi)…İlaç, sağlık ekibi ve yiyecek…hiçbir şeyin girişine izin veril(memesi)… Filistinlileri(n)… tehciri (göçü) için… gıda, yakıt ve temiz su girişine izin verilmemesi(nin) öngörül(mesi)” gibi, alınması istenen tedbir ve önlemler; Menfi Batı / Avrupa Devletleri’nin -içlerindeki halkların protestolarına rağmen- dünyanın gözü önünde, en ufak bir çekinceye yer vermeden; bildiklerini okumaları, Menfi Batı-Avrupa Medeniyeti’nin yukarıda belirttiğimiz, menfi vasıflarının birer müşahhas / somut göstergeleridir! (12 Aralık 2024)

Önceki İçerik                       Aile Planlaması, Nüfus Planlaması ve Gerçekler
Sonraki İçerikEmekliler Emeklemesin Artık
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.