MTO’nun Konuğu İsmail Kılıçarslan’ı Dinledik

26

MTO (Medeniyete Tasavvuru Okulu), Yusuf Kaplan’ın kurup öncülük ettiği bir internet okulu. Dersler online yapılıyor. Ders verenler, sahasında yetkinliğini kanıtlamış kişiler. Türkiye’nin pek çok yerinde temsilcileri var. Amaçları, belirledikleri kitapları talebelerine okutarak öncülerin öncüsü olacak öncü bir kuşak yetiştirmek, bir medeniyet inşa etmek veya yarım kalan inşa sürecini tamamlamak.

MTO’nun Kocaeli temsilciliğini veya hamallığını Zafer Sevil yapıyor. Nüktedan, samimi, hoşgörülü, sempatik kişiliğiyle, kendisini okula müntesip gören kişiler arasında sıcak bir iklim oluşturmuş Zafer Sevil. Okudukları kitapları tartışıyorlar, temel ve güncel konularda beyin fırtınaları yapıyorlar. Zaman zaman ben de iştirak ettim toplantılarına.

Kocaeli MTO, geçtiğimiz hafta gazeteci İsmail Kılıçarslan’ı konuşmacı olarak Sivil Toplum Merkezinde konuk etti. Kılıçarslan, konferansının başlığını “Küresel Kültür Makinesi” koymuş. Başlık böyle olsa da işlediği konu ve verdiği örnekler esas alındığında konuşma daha çok, kendi ifadesiyle “Zihniyetin Müslümanlaşması” ile ilgiliydi.

İsmail Kılıçarslan, davranışlarında mütevazı, konuşmasında akıcı, örneklerinde etkileyici, ortaya koyduğu düşüncelerinde ufuk açıcı olmasıyla konferansa katılanlara verimli tam bir saat yaşattı. Katılımcıların soruları da verilen cevaplar da samimiydi, netti, abartısızdı.

Fedakârlığının ve samimiyetinin karşılığı olarak ben de Kılıçarslan’a iki tarafında simetrik lale motifi ve ortasında elif figürü bulunan filografi sanatıyla tarafımdan esere dönüştürülen bir tablomu, Zafer Sevil’in talebi üzerine hediye ettim. Yazar, tablodan çok etkilendiğini ifade etme gereğini duydu.

Konferans sonunda MTO’nun, her dinleyiciye Sezai Karakoç’un “Hızırla Kırk Saat” adlı şiir kitabını hediye etmesi ayrı bir jest oldu, davet sahiplerine yakıştı.

Kılıçarslan’ın insan ve toplum ilişkilerine, siyasi paradigmalara, yıllardır benim de ifade ettiğim perspektiften bakması, aklın yolu bir dedirtti bana: İyiler ve kötüler çarpışması. Siz hak-batıl, Müslüman ve Yahudi zihniyeti, iman-küfür kavgası diyebilirsiniz buna. Hepsi aynı yola çıkıyor.

İki kere ikinin, bir cevabı doğru: Dört. Bunun dışında yanlış, pek çok cevabı var: Beş, altı, yedi… Sayabildiğin kadar say. İyiliğin de yolu tek: Fıtrat üzre olmak. İnsan fıtratına uymayan her türlü iktisadi, siyasi sistem kötüler tarafında yer alıyor. Fitne, fesat, zulüm, katliam, adaletten ve hakkaniyetten uzaklaşmak, tamahkarlık, dünyevileşmek, inançsızlık …, kötülük sistemin hem vitamini hem ürünü.

İnsanlık, hızla savruluyor; kontrol edilmez bir şekilde bir tarafa sürükleniyor. Yapay zekâ, Yahudileşmiş zihniyetin elinden alınmazsa, insanlığın belası olacak gibi görünüyor. Yapay zekâdan sonra kuantum zekadan bahsediliyor. Bilgisayarlardaki program yapan programlar gibi, zekâ üreten zekalar devri uzak görünmüyor. Zaten kendinden uzaklaşmış insanoğlu, tanımsız bir mahlûk, hatta makine niteliği kazanma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu durumda, “bilginin, kültürün, teknolojinin Müslümanlaştırılması” teklifini getiriyor yazar İsmail Kılıçarslan.

Hastalanmamak, en ucuz tedavidir. Koruyucu hekimlik, uzmanlıktan evladır. Zihniyet olarak Yahudileştirilmiş çağdaş tıp, uzmanlığı yüceltir, tedaviyi uzatır, hastalıkta ayrıntıyı çoğaltır, ilaç türlerini artırır. Fıtrat merkezli ve israiliyatın kirletmediği İslam, az yemeyi, az uyumayı, erken yatıp erken kalmayı, az konuşmayı, temizlenmeyi ve yiyeceklerin temiz olanlarını yemeyi tavsiye eder. Fıtrat, bu ölçülere göre kodlanmıştır. İnsan beynini, bedenini, düşünce sistemini fıtrat dışı her türlü haşerattan korumak, daha kolaydır, daha ucuzdur. “Her çocuk, İslam fıtratı üzere doğar.” dendiğinde anlaşılması gereken de budur.

                Ehem, mühimden mukaddemdir. Kılıçarslan’ın, insan ürünü olan her türlü değerdir diye tanımladığı kültürün, insanlığın tekrar kendini bulabilmesi için Müslümanlaştırılması teklifine itirazım olmamakla birlikte, fıtratın kirletilmemesinin ehem olduğunu düşünmekteyim. Yani, mümini olduğumuz İslam’ı doğru anlamak, yaşamak, yaşatmaktır esas olan.

Kılıçarslan, özgün bir konuşmacı, yazar. Yazarı gizlenmiş kırk yazı arasında yazısını üslubundan tanıyabileceğimiz kaleme sahip. Dinlendiğinde, okunduğunda kişide uyanışa yol açacak düşünceler ortaya koyuyor. Davası, duası, iddiası olan mütefekkir.

Kendimizi sorgulamaya, beyin fırtınası yapmaya teşvik ettikleri için, MTO mensup ve gönüllülerini, kadirşinaslık gereği olarak, tebrik, gazeteci-yazar İsmail Kılıçaslan’a teşekkür ediyorum.