(İKİNCİ BÖLÜM)
Oğuz Çetinoğlu: Doğu Türkitan’nın Çin İşgalinden sonraki durumu da konuşalım. Söze nasıl başlayacaksınız?
Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı: 18. yüzyılın ikinci yarısında yâni 1759 yılında Doğu Türkistan’ın Mançu-Çin yönetimi tarafından işgal edilmesi, Uygur Türklerinin esârete maruz kalması, Çinlilerin Türkleri câhil bırakma siyâseti ve iç çekişmeler sonucu câhiliye devrinin başlaması sebebiyle Uygur kültür ve medeniyetinde bir gerileme meydana gelmiştir. Fakat köklü bir kültür geleneğine sâhip olan Uygur Türkleri Çin baskısı karşısında direnerek kendi dil ve kültürlerini muhâfaza etmeyi başarmışlardır.
Oğuz Çetinoğlu: Çin esâreti dönemindeki Doğu Türkistan’da kültür ve medeniyetin durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Prof. Kaşgarlı: Doğu Türkistan’ın Çin esâretine düştüğü târihten bu güne kadar kültür ve medeniyet bakımından gelişmesi engellenmiş ve millî kültürleri büyük tahribata uğramıştır. Köklü bir millî kültüre sâhip Doğu Türkistan Türkleri kendi millî kültürünü korumak için büyük mücâdeleler vermektedirler.
Türk târihinin medenî Türk boylarından Uygurların torunları olan Doğu Türkistan Uygur Türklerinin bugün kültür ve medeniyet alanında çok geri kaldıkları görülmektedir. Bunun tek sebebi vardır. Çin yönetimi, esâretin başlangıcından günümüze kadar Doğu Türkistan Türklerini iktisâdî bakımdan sömürerek çok fakir bir hâle düşürmeleri ve şöven Çin kültür emperyalizmi siyâsetini yürüterek Doğu Türkistan Türklerini kültür asimilasyonuna tâbi tutmalarıdır.
Bugün Uygur Türkleri baskı dolu, ıstıraplı ve fakir hayatlarından dolayı kültürlerini geliştirmek bir tarafa muhafaza etmeleri bile imkânsız hâle gelmiştir.
Bugün komünist Çin hâkimiyeti Doğu Türkistan Uygur Türklerinin millî kültür ve medeniyetlerini geliştirmesine, kültür ve medeniyette ileri giden milletlerin seviyesine yetişmesine engel olmakla kalmayıp, onların millî kültürlerini tahrip ederek asimilasyon yoluyla Çinlileştirmek için çeşitli çâre ve engellemelere başvurmaktadır.
Çetinoğlu: Neler yapıyorlar?
Prof. Kaşgarlı: Çin yöneticileri Çin milliyetçiliği esasındaki şoven eğitim siyâsetini uygulamak suretiyle Uygur Türkleri başta olmak üzere Doğu Türkistan Türkleri gençlerinin üniversitelerde tahsil görmesini kısıtlamakta, eğitim alanında eşitsizlikler yüksek boyutlara varmaktadır. Doğu Türkistan’da üniversite ve meslekî liselere kabul edilen öğrencilerin %70 civarındakiler Çinli öğrenciler, %30’unu ise Türkler, Çinli Müslümanlar, Moğollar, Şibeler gibi etnik gruplar teşkil etmektedir. Nüfus nisbetinde Doğu Türkistan nüfusunun %30’u Çinliler, %70’i ise Türkler ve başka azınlıklar oluşturmaktadır. Üniversite ve meslek liselerine öğrenci kabul etmede bu nüfus nisbetine tam ters olan bir nisbet uygulanmaktadır.
1985 yılında Çin makamları tarafından yayınlanan istatistik rakamlara göre Çin Halk Cumhuriyeti çapında Çinlilerden yüksek okul bitirenler her 10.000 kişiden 42’sini teşkil etmesine rağmen Uygur Türklerinde ise 18’ini teşkil etmektedir. Bu rakamların biraz abartılmış olduğu muhakkaktır.
Çetinoğlu: Türkler için okul var mı?
Prof. Kaşgarlı: Doğu Türkistan’da Çin ilkokul, ortaokul ve liselerinin sayısı, Çin nüfus nispetine göre fazla olup, Türkler için açılan okulların sayısı çok azdır. Okullar araç-gereç bakımından da imtiyazlı olan Çinlilerdir. Çin okulları her bakımdan iyice donatılmış olup, Türk okulları birçok eksikleriyle perişan durumdadır.
Çetinoğlu: Üniversitelerde durum nasıl?
Prof. Kaşgarlı: Türk kültürüyle ilgili dersler yasaklanmış olup, okutulmamaktadır. On seneden beri üniversitelere paralı öğrenci kabul etme siyâseti uygulandığından lise bitirmiş çok sayıdaki Türk öğrenci, fakirlik yüzünden üniversitelerde öğrenim görme hakkından mahrum kalmaktadırlar.
Çetinoğlu: Okuma yazma durumu hakkında rakam verebilir misiniz?
Prof: Kaşgarlı: Bugün Doğu Türkistan’da Türkler içinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısı %60 civârındadır. Bunların okuma yazma öğrenmeleri için hiçbir tedbir alınamıyor. Çünkü Çin yönetimi Türklerin câhil kalmasını istiyor.
Doğu Türkistan’da Çin yönetimi Uygur Türklerinin millî neşriyat ve yayıncılığını kısıtlamakta, millî yayıncılığın gelişmesini engellemektedir. Bugün Doğu Türkistan’da neşriyatın sadece %1’i Türkçedir. Kalın kısım Çincedir. Millî ortaokul ve liselerin ders kitapları çok eksik olup Türkçe yayınevlerinin azlığından bu çeşit kitaplar yetişmemektedir. Üniversitelerin ders kitapları genellikle Çince’dir. Neticede Türk öğrencilerin kalitesi Çinli öğrencilere nisbetle düşük olmaktadır. Türkistan Türk Dili, kültürü ve medeniyetinin gelişmesine büyük katkılarda bulunan Doğu Türkistan Uygur Türklerinin bugün çağdaş bir ansiklopedisi, çağdaş bir izahlı lügati yoktur.
Çetinoğlu: Türkçe, eğitim dili olarak kullanılıyor mu?
Prof. Kaşgarlı: Çin’in şoven siyâseti yüzünden Uygur Türkçesinin Doğu Türkistan’daki bazı üniversite, tıp fakültesi gibi ilim dallarında eğitim dili olarak kullanılması yasaktır. Bu üniversitelerde Uygur öğretim üyeleri Türk öğrencilerine Çin dili ile ders vermek mecburiyetindedir. Böylelikle Uygur Türkçesinin ilim dili olarak gelişmesine izin verilmemektedir. İlim adamlarımız, yazarlarımızın millî ve târihî konularda eser yazmaları engellenmekte hem de çeşitli bahanelerle yasaklanmaktadır. ‘Milliyetçilik yapmak, Çin’i parçalamaya çalışmak’ olarak kabul ediliyor. Bu şekilde hareket edenler suçlanarak ağır cezalara çarptırılıyor. Buu sebeple Doğu Türkistan aydınları, yazarları millî konularda eser yazmaktan uzaklaştırılmaktadır.
1950 yılından günümüze kadar Uygur Türklerinden pek çok yazar, şâir ve bilim adamı ‘millî ayrılıkçı’, ‘pantürkist’, ‘panislamist’, ‘devrim düşmanı’ denilerek hapsedildi, çeşitli cezalara çarptırıldı ve öldürüldü. Bu durum insan haklarına aykırıdır ve maalesef önlenememektedir. ‘Uygur Târihi’ ve ‘Uygur Edebiyatı Târihi’ isimli kitapları yazan Turgun Almaş gibi birçok yazarımız tâkip altında tutulmaktadır.
Doğu Türkistan Uygur ilim adamlarının dâvet üzerine başka ülkelerde tertiplenen milletlerarası ilmî kongre ve sempozyumlara katılmasına, ilmî cihetten fikir alış verişi yapabilmelerine izin verilmemektedir.
Çetinoğlu: Doğu Türkistan’da Çin işgalinden önce yayınlanmış Türkçe kitaplar için de yasak var mı?
Prof. Kaşgarlı: Târihî, millî kültür miraslarımızın mühim bir kısmı olan târihî, ilmî, edebî kitaplarımızın toplanması, incelenmesi ve gün ışığına çıkarılmasına Çin yöneticileri tarafından mani olunmaktadır. 1950 yılından beri Doğu Türkistan’da yürütülen siyasî hareketler ve özellikle kültür devriminde Uygur Türklerinin değerli kültür mirasları-târihî, edebî, ilmî kitapları toplanarak polis müdürlüklerince karakollarda yakıldı, yok edildi. ateşe verildi, yakılarak yok edildi. Bunun maksadı Uygur Türklerini târihî kültür miraslarından mahrum bırakıp, târihlerini, kültür geleneklerini bilmeyen Çin kültürünün içinde millî kimliklerini kaybeden millî şuursuz insanlar üretilmektedir. Bu siyaset halen devam etmektedir.
Çetinoğlu: Türk geleneklerine göre özel günlerin, millî ve dînî bayramların kutlanması da yasak mı?
Prof. Kaşgarlı: Çin yöneticileri tarafından Uygur Türklerinin iînî ve millî bayramlarının kutlanması yasaklanmıştır. Unutulması için topluluk içinde konuşulması ve tebrikleşilmesi de yasaktır. Çin’in ‘çağan’ denilen bahar bayramı Çin ve Doğu Türkistan’da haftalarca tâtil edilerek kutlanmakta, fakat Türklerin ortak târihî bayramları, nevruz bayramı için bir günlük olsa da tâtil verilmemektedir. Milletçe geniş kapsamlı şekilde kutlanması yasaklanmaktadır.
Çetinoğlu: Delinin aklına taş getirmek olmayacaksa sorayım: Türklerin şehirde veya köylerde kendileri için yapacakları binaların dış görünümlerinde Türk ihtiyaç ve zevkinin kullanılmasına da yasak var mı?
Prof. Kaşgarlı: Evet var. Dahası da var: Doğu Türkistan’da Çin yöneticilerince Türklerin önceki dönemlerden kalma evlerinin bile çin m^mârîsine uygun hâle getirilmesi isteniliyor. İsteği yerine getirmeyenlerin ve makinalarla kullanılmaz hâle getiriliyor.
Türkler, bu yaasak için kendi aralarında Uygur Türkçesiyle: Timur davamet yalakdur. Yusuf Eysa ravakdur. Kandak kılımız halayık, Abdul-Ehet omakdur.
Çetinoğlu: Türkiye Türkçesine tercüme etmeniz mümkün mü?
Prof. Kaşgarlı: Söyle demek oluyor: ‘Timur devam et yağcıdır. Yusuf İsa ravakçıdır. Ne yapalım kardeşler, Abdul-Ehet evetçidir.’
Çetinoğlu: Dîvânü Lügati’t-Türk yazarı Kaşgarlı Mahmud, Atabetü’l-Hakayık yazarı Yusuf Has Hâcib’in heykelleri, büstleri veya resimleri ile alâkalı yasak var mı?
Prof. Kaşgarlı: Çin’de ve Doğu Türkistan’da Kaşgarlı Mahmud’un da, Yusuf Has Hâcib’in de bir tâne bile hekeli, büstü yoktur. Resminin bulundurulması ve adının söylenmesi yasak olması bile, söyleyenler cezalandırılır. Eh önemsiz Çinli yazarların büst ve heykelleri, Doğu Türkistan sokaklarında bol miktarda bulunmaktadır.
Çetinoğlu: Konu ile alâkalı diğer bildiklerinizi de lütfeder misiniz?
Prof. Kargarlı: 110 yıldır Çin yöneticileri Uygur Türklerinin ana vatanı Doğu Türkistan’ın adını yeni hudut, yeni toprak manasına gelen Şinjafi olarak değiştirmekle kalmayıp Doğu Türkistan’ın şehirleri, kasabaları, nehirleri dağlarının târihî ve millî adlarını da Çince yeni adlarla değiştirmiş ve değiştirmektedirler. Mesela: Yarkent şehrinin adı Saçe, Kargalık ilçesinin adı Yeçing, Toksu ilçesinin adı Şinha, Çevçek şehrinin adı Taçıng gibi adlarla değiştirilmiştir. Böyle tedbirlerle Doğu Türkistan’ın eskiden beri Çin toprağı olduğunu iddia etmeye çalışmaktadırlar.
Çin yöneticileri Doğu Türkistan Türklerinin erimelerini hızlandırabilmek amacıyla Doğu Türkistan’a şiddetli bir şekilde Çinli göçmen yerleştirme harekâtını devam ettirmekle kalmayıp Eski bir Çin siyaseti olan Çinlilerle Türkler arasında karışık evlilikleri bütün gücüyle teşvik etmektedir.
Doğu Türkistan’a atalarımız tarafından yaptırılan kıymetli kültür miraslarımız olan kervansaraylar, tekkeler, çeşmeler, camiler ve büyüklerin mezarları yıkık dökük halde kalarak harap olmakta ve izleri yok olup gitmektedir. Çin idârecileri bunların tamiri için izin vermemekte ve bunlara para ayırmayı reddetmektedir.
Kısacası bugün Doğu Türkistan ve Uygur Türklerinin kültür ve medeniyet cihetinden durumları iyi değildir. Komünist Çin şövenist politikasının neticesinde Doğu Türkistan Türklerinin millî kültürü tahrip olmaktadır. Çinlileştirme politikası Uygur Türklerinin millî kültürü ve medeniyetinin gelişmesini engellemektedir.
Doğu Türkistan Türkleri hürriyet ve bağımsızlığına kavuşmadıkça kültür ve medeniyet bakımından târihteki yerlerini almaları, kültür ve medeniyette gelişme göstermeleri mümkün değildir. Böyle bir hürriyet ve bağımsızlık inşallah bir gün mutlaka gerçekleşecektir. Uygur Türkleri kültür ve medeniyette târihte olduğu gibi bu günkü dünyada da kendi yerlerini mutlaka alacaklardır.
Prof. Dr. SULTAN MAHMUT KAŞGARLI 10 Ağustos 1937 târihinde Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde doğdu. İlk ve Orta öğretiminden sonra 1956 yılında Doğu Türkistan Üniversitesi’nin Uygur Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1982 yılına kadar bu üniversitede öğretim üyesi olarak çalıştı. 17 Ağustos 1982 târihinde ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldi. 45 yıldır göremediği babasına İstanbul’da kavuştu. 1994 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalıştı ve Doçent oldu. 1994-2004 yılları arasında Trakya Üniversitesi’nde sırasıyla Eski Türk Edebiyatı, Eski Türk Dili Ana Bilim dalları ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlıklarını yürüttü. 1996 yılında Profesör oldu. Dünyanın değişik ülkelerinde yapılan birçok ilmî konferanslara katılarak tebliğler sundu. Edebî çalışmalarına 1951 yılında başlayan Prof. Dr. ve Şair Sultan Mahmut Kaşgarlı’nın 350 adet makalesi, 600 kadar şiiri ve yayınlanmış 14 adet kitabı bulunmaktadır. Ayrıca; masal ve destan türünde kalem ürünleri vardır. Eserlerinin bir kısmı İngilizce, Rusça, Arapça, Japonca ve Çine’ye çevrilerek yayınlanmıştır. Yurt dışındaki Doğu Türkistan bağımsızlık mücâdelesinin önemli sîmalarından biri olan Prof. Dr. Sultan Mahmut kaşgarlı 1986 yılında Doğu Türkistan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı olarak hizmetlerine devam etti. Dünyadaki Türkoloji çevrelerinde tanınmış bir Türkolog olan, Türk lehçeleri başta olmak üzere; İngilizce, Rusça ve Çince bilen Kaşgarlı, 4 erkek çocuk babasıdır. Prof. Dr. Sultan Mahmud Kaşgarlı’nın Düşünceleri ve hakkında yazılanlar: ‘Bir millet önce diline sâhip olmalıdır. Milletlerin dili bittiği zaman millet de bitmiş olur. Konuştuğumuz dille tanışıyor, kendimizi onunla ifâde ediyor ve o dille iç içe yaşıyoruz. İşte bu yüzden dil mevcudiyetin en önemli unsurlarından biridir. Örnek verecek olursak Çin’de birçok halk, kalabalık Çin nüfusuna karşı dillerini koruyamamış ve asimile olmaktan kurtulamamıştır. Sarı Uygurlar buna iyi bir örnektir. Çin halkı arasında yaşayan bu halk kendilerine ait bölgelerde dil olarak eski Türkçeyi kullanmaktaydı. Fakat ana dillerinde yayın ve okul olmaması ve bu dile tam anlamıyla hâkim olan yaşlı insanların ölmesiyle birlikte Sarı Uygurlar dillerini kaybetmiş ve tarihten silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.’ Ortak dil konusunda ise; ‘Bu mümkün olabilir. Ancak Türk Dünyasında bulunan bütün devletlerin tam bağımsız olmaları ve yöneticilerinin kendileri karar verir durumda olabilmeleri gerekmektedir. Bu gerçekleştiği zaman birkaç senede değil ancak 20-30 yıl içinde mümkün olabilir. Aynı coğrafya içerisinde yaşayan akraba topluluklar olarak emperyalist güçler tarafından, kendi kültür bağlarımızdan uzaklaştırıldık. Gerek Rusya, gerek Çin oradaki bu mesâfenin artması için baskılar uygulamıştır. Bu baskılar, bugün aynı coğrafya, kültür ve târih birliğini paylaşan insanların birbirlerini anlayamamaları şeklinde ortaya çıkmıştır. Umarım akılcı ve bilim merkezli yöntemlerle bu birliktelik sağlanır.’ Prof. Kaşgârlı Çin’in Kültür Devrimi projesini uzun süre yaşayan ve devrimin sona ermesiyle beraber Türkiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlı bir şahıs olarak, Doğu Türkistan üzerine milletlerarası arenada etkili çalışmalar yapmaktadır. Uygur Türklerinin yok edilmesine engel olmak isteyen genç Türkistanlıları terörist ilân eden Çin, başka ülkelerden de destek almıştır. Bu gelişmeler Doğu Türkistan ve diasporadaki Uygur aydınlarını düşünmeye sevk etmiştir. Bugün Türkiye’de Doğu Türkistan konusunda haklı ama geç bir farkındalık oluşmuştur. ‘2018 yılının başından beri Çin’in Türk erkeklerini ağır işlerde çalıştırarak ölümle sonuçlanacak kamplara zoraki götürmeleri ve erkeksiz kalan Türk ailelerine Çinli bir erkeğin yerleştirilmeleri üzüntümüzü, acımızı kat kat artırmaktadır. Tamamıyla Türk âile yapısını ortadan kaldırmaya yönelik bu uygulamaya sessiz kalmak mümkün mü? Bu akıl dışı uygulamaya kim dur diyecek? Bütün dünyâya kardeşlerini uğradığı bu zulmü her yerde haykıran Prof. Dr. Mahmud Kaşgârlı’dan Allah razı olsun. Onun için diyoruz ki, Kaşgârlı Mahmudlar ölmez.’ (Kaşgarlı- Abdulkadir Donuk: 2018, 78) Millî dâvâlar ancak idealistlerin zihin ve beden gücüyle topluma mâl edilebilir. Topluma mâl edilemeyen dâvâların hedefe ulaşması, başarı ile neticelenmesi mümkün olmaz. Türk dili, Türk fikir hareketi ve Türk Birliği kurulması için emek veren; Muharrem Ergin, Ömer Faruk Akün, Kemal Eraslan, Nuri Yüce, Ahmet Bican Ercilasun gibi, Türkolojiyi Türkiye’de ‘gramer’ ilmi algısından kurtarıp Türklük ilmi seviyesine getiren isimlerle yakın çalışmalarda bulunmuştur. Ebulfez Elçibey, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel, İsa Yusuf Alptekin ve Edhem Rahimoviç Tenişev gibi isimlerle de Doğu Türkistanlıların kültürel ve siyâsî haklarının korunması için iyi ilişkiler kurmuştur. Bütün bu ilişkiler kısa açıklamalar ve fotoğraflarla belgeler şeklinde ilk bölüm olarak okuyucuya sunulmuştur. Dil ve kültür alanındaki çalışmalarını, tabii olarak en çok güvendikleri Türkiye’nin seslerini duymaları noktasında, Uygurların âdeta bir iletişim köprüsü gibi gördükleri Kaşgârlı’nın çabalarına yakından tanık olan Abdulkadir Donuk, Seyfulla Abdullayev, gibi isimler kısa yazılarla katkı sunmuştur. Alimcan İnayet gibi değerli isimlerin de Uygur Türkçesi ile ilgili makalelerle katkı sunduğu kısım kitabın üçüncü bölümünü oluşturmaktadır. Uygur edebiyatından kısa örneklerin verildiği kısım ise kitabın ana ve son bölümünü oluşturmaktadır. Verilen masal atasözü, şiir ve benzeri örneklerde Uygur toplumu ile birlikte, Özbeklerden Kazaklara kadar birçok Türk toplumuna dâir izleri bulmaktayız. Edebî yönüne değinilirken Uygur Türkçesinin yaşatılması, teknolojik gelişmelere uyarlanması, diasporadaki Uygurların ana dil konuşucusu noktasında mâruz kaldığı kültürel ve iletişim sorunları da ilmî bir yaklaşımla ele alınmış buna dâir çözüm önerileri sunulmuştur. Uygur Türklerinde Bir Bilge Prof. Dr. Mahmut Kaşgarlı Armağanı kitap; Haklarında târihî olarak çok şey bildiğimizi sandığımız Uygur Türklerini, aslında ne kadar az tanıdığımızın farkına varmamızı sağlayan sosyolojik ve edebî bir eser okumak isteyenler için, oldukça cazip gelecek bir eserdir. |