Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

55

Harf Devrimi veya Harf İnkılâbı, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun“un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Yasa, 3 Kasım 1928 günü Resmî Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın onaylanmasıyla o güne değin kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesinin geçerliliği son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu.

Osmanlıca, 13. ve 20. yüzyıllar arasında Osmanlı Devleti’nin yayıldığı bütün topraklarda kullanılan bir dildi. Ağırlıklı olarak Arapça ve Farsçanın etkisi altındaydı. Alfabesi, Arap alfabesinin Farsça ve Türkçedeki sesli karakterleri karşılamak için yeniden düzenlenmiş bir versiyonuydu. Tarihi içinde eski, klasik ve yeni Osmanlıca olarak üç döneme ayrılan bu dil, 20. yüzyılın başlarında gelişen Türkçülük hareketlerinin etkisiyle nüfus üzerindeki etkisini kaybetmeye başladı. Türkçülük hareketlerinin merkezinde “dilde sadeleşme” fikri yer alıyordu ve bu hareket yüzyılın başlangıcından tam 28 yıl sonra yani 1928’de bir devrimle sonuçlandı. Harf Devrimi ile sonuçlanan Osmanlıcadan Latin alfabesine geçişin detaylı tarihçesi ve sürecini inceledik. Keyifli okumalar dileriz.

1. Fikrin Ortaya Çıkışı

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi Harf Devrimi

Latin alfabesine geçişi başarıyla tamamlayan ilk Müslüman devlet Arnavutlar oldu, ilk Türk devleti ise Azerbaycan’dı. Türkçe’nin Latin alfabesine uyarlanması hakkındaki ilk görüşleri ise 1860’lı yıllarda Azerbaycanlı Feth Ali Ahundzade ortaya atmıştır. Ahundzade fikrini desteklemek için Kiril alfabesinin köklerini kullandığı bir model alfabe bile üretmişti. Fakat Türk aydınları arasındaki en şiddetli tartışmaları 1908-1911 yılları arasında Arnavutların Latin esaslı yeni alfabeye geçişlerini duyurmaları başlatmıştır. Yeni Arnavut alfabesi bu süreçte şeriata karşı geldiği gerekçesiyle hocalar tarafından sert bir dille eleştirilmiştir. Fakat hareket 1911 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Arnavut kolunun Latin alfabesini kesin kabulünü duyurmasıyla başarıyla sonuçlanmıştır.

2. İmla Kargaşası

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

Arap Alfabesinin Türkçe imla kurallarını karşılayamadığını belirten ilk kişi Kâtip Çelebi’dir. Tanzimat Dönemi’nin başlangıcında ise Ahmet Cevdet Paşa “yeni bir yazım yolu” aranmasını resmen talep eden ilk aydın olmuştur. Onun arkasından Namık Kemal, Şinasi, Ali Suavi, Ziya Gökalp gibi aydınlar da bu isteğin etkisini arttırmak için çabalamışlardır. Bu dönemlerde henüz yalnızca bir seçenek olan Latin alfabesi, diğer alfabe seçenekleriyle karşılaştırılmaya başlanınca şiddeti tartışmaların doğması kaçınılmaz oldu. Bu tartışmalardan doğan imla kargaşası, yazılı basının ve resmi okul kitaplarının hızla artış göstermesiyle açıkça hissedilmeye başlanınca, Türk aydınları 1870lerden itibaren standart bir Türkçe sözlüğü oluşturulmasına karar verdiler.

3. Encümen-i Daniş Akademisi

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi Harf Devrimi

Fransız İlimler Akademisi’ni model alarak tasarlanmış bir bilim kuruluşu olan Encümen-i Daniş Akademisi, Mustafa Reşit Paşa tarafından kurulmuş ve 1851-1862 yılları arasında hizmet vermiştir. Kurumun amacı Türkçeye sade bir dille aktarılmış ve tercüme edilmiş bilimsel eserleri kazandırma, ülkenin kültürel hazinesini genişletme ve halkın kültür düzeyini yukarı çekmektir. “Sade bir anlatım” isteğinin ilk defa ortaya çıktığı yer olan Encümen-i Daniş Akademisi, Arap alfabesinin yetersizliğini fark eden ve ilk düzenlemeleri yapan aydınları yetiştirmiştir. Kurumun en büyük bilimsel başarısı Ahmet Cevdet Paşa tarafından yazılan 12 ciltlik tarih kitabı “Tarih-i Cevdet” olmuştur.

4. İlk Siyasi Deneme

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

Alfabe tartışmasının büyüklüğü ve şiddeti ulusal bir çapa ulaştığında siyasetin olaya dâhil olması kaçınılmazdı. Çözüm arayışına adım atan ilk siyasetçi olan Enver Paşa Arap alfabesindeki sorunların çözümünü revizyona gitmekte gördü ve yeni bir model alfabe tasarlamaya karar verdi. Bu yazım diline Enver yazısı, Enveriye, ordu elifbası ve hatt-ı cedid isimleriyle hitap edildi. Yazı dili 35 ünsüz, 10 ünlü harften oluşmakta ve Türkçe’nin gerektirdiği sesli harfleri gösterebilmektedir. Harbiye nazırlığının (savaş bakanlığı) da desteğiyle bu alfabe uzun süre kullanımda kaldı. Enver Paşa bu sistemin eğitimini desteklemek için 1917 yılında “Elifba” isimli bir okuma kitabı da hazırlamıştı. Mustafa Kemal 1918’de Enveriye’yi “savaş zamanında haberleşmeyi yavaşlattığı ve güçleştirdiği” gerekçesiyle eleştirmiştir.

5. Cumhuriyet Döneminde Tartışmalar

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi Harf Devrimi

Mustafa Kemal bir harf devriminin gerekliliği üzerine düşünmeye 1905-1907 tarifleri arasında Suriye’deyken başladı. 1922’de Halide Edip Adıvar ile konuyu görüştü ve ulusal bir alfabe değişim süreci için sert önlemlerin ve aktif kontrol süreçlerinin gerekeceğine karar verdi. Aynı yıl Hüseyin Cahit’in “Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?” sorusuna “Henüz zamanı değil.” cevabını verdi. Yeni bir alfabenin istikrarlı bir cumhuriyete ihtiyaç duyacağını düşünüyordu. 1923’te İzmir İktisat Kongresi heyeti aynı öneriyi resmen sundu fakat kongre başkanı Kazım Karabekir “İslam’ın bütünlüğüne zarar vereceği” gerekçesiyle öneriyi reddetti. Tartışma basında önemli bir yer buldu.

6. Devrimin Temel Gerekçeleri

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

Arap alfabesinin yetersizliği Türkçülük hareketinin ortaya çıkışından daha önce de pek çok kişi tarafından eleştirilmişti. Eleştirenlerden pek çoğu alfabede en azından bir revizyonun kesinlikle gerekli olduğunu savunuyordu. Özellikle Tanzimat Dönemi aydınları dönem boyunca alfabenin Türkçe sesleri göstermedeki eksikliğini öne çıkarmış ve eğitiminin zorluğunun yarattığı ulusal sorunları belirtmişlerdir. Fakat bu eksiklikler, Arap alfabesinin dezavantajlarından yalnızca teknik olanlarıydı. Bunun yanında Avrupa ile ilişkilerin sıkılaştırılmak istenmesi, Bakü’de yapılan 1. Türkoloji Kongresi’nin kararları, 1922’de Azerbaycan’da Latin alfabesinin kabulü, SSCB içindeki Türk dünyası ile yakınlaşma isteği gibi sosyal ve kültürel gerekçeler de Latin alfabesine talebi arttırmıştır.

7. Alfabe Komisyonu

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi Harf Devrimi

Cumhuriyetin kurulmasının ve Mustafa Kemal’in ilk cumhurbaşkanı olmasının hemen ardından başlayan inkılaplar boyunca harf devrimine duyulan istek hızla arttı. Yönünü çağdaşlığa ve yeniliğe çeviren genç cumhuriyet, eğitimini ve iletişimini güçleştiren eski alfabeden kurtulmak istiyordu. Bu yönde gelen ilk adım Atatürk tarafından kurulan Alfabe Komisyonu ve Dil Encümeni’dir. Bu kurul devrimin ilanına dek Latin alfabesi kullanacak olan yeni Türkçeyi tasarlayacak, yazım kuralları ve eğitim süreçleri üzerine fikirler oluşturup projeler yaratacak ve bu süreçte cumhuriyet aydınlarının danışmanlığını alacaktı. Osmanlıcadan Latin alfabesine hızla geçişin tarihçesi ve harf devrimi bu adımla resmen başlamıştı.

8. Devrimin İlanı

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

Harf Devrimi ilan edildiğinde tarihler 9 Ağustos 1928’i gösteriyordu. Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gülhane’deki galasında yeni Türk harflerini tanıtıyordu. Alfabe komisyonunun içinde bulunan Falih Rıfkı Atay, yeni alfabenin ideal bir hale getirilmesi için 5-15 yıl aralığında bir zaman tahmininde bulunurken Atatürk “Bu ya üç ayda olur ya da hiç olmaz” demişti. Alfabe komisyonu yeni alfabeyi 3 ayda tamamlamayı başarmıştı. Yeni alfabe sırasıyla milletvekillerine, üniversite öğretim üyelerine ve edebiyatçılara tanıtıldı. Eylül ayında ise halka tanıtılmaya başlandı. Ekimde ise resmi görevlilerin hepsi yeni harflerle ilgili yeterlik sınavlarından geçirildi.

9. Eğitim ve Tanıtım Süreci

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi: Harf Devrimi

Osmanlıcadan Latin alfabesine doğru ilerleyen geçişin tarihçesi Harf Devrimi ile gelen kuralların halka tanıtılmasıyla hızla devam ediyordu. Bu süreçte bir yandan uluslararası rakamlar alınıp kullanıma geçiyor, bir yandan ülkenin önde gelen aydınları sık sık Dolmabahçe Sarayı’nda toplanıp konuyu gündemde tutuyorlardı. 1 Ocak 1929 günü Millet Mektepleri Anadolu’nun her yerinde hızla açıldı. Bütün yurtta eğitim seferberliği coşkuyla başlatıldı. Okuma yazma bilenler yeni alfabeyi öğreniyor, bilmeyenler daha da hızlı bir şekilde dili yeni alfabeyle öğreniyorlardı. Dış basın Türk Harf Devrimi’ni Atatürk devrimleri arasında en önemli ve en öncelikli olarak tanıtıyordu. Arap harfleri yalnızca birkaç ay içinde tarihe karışmıştı.

10. Okuma Yazma Oranı

Osmanlıcadan Latin Alfabesine Geçişin Tarihçesi Harf Devrimi

Yeni alfabe eğitimin üzerinde sağladığı olumlu etkiyi hızla gösteriyordu. Savaş döneminde (1918-1922) okuryazar nüfusun neredeyse tamamını kaybeden Türk milletinin okuma yazma oranı çeşitli kaynaklara göre %2 ile %4 arasında değişiyordu. Bunun üzerine 900 yılı aşkındır kullanılan alfabe terk edilmişti. Atatürk yeni alfabenin ve eğitim sisteminin becerisini ölçmek için harf devriminin ilanından bir yıl önce okuryazar nüfus için bir sayım yaptırdı. 1927 resmi sayımları nüfusun %10,5’inin okuma yazma bildiğini gösteriyordu. 7 eğitim dönemi sonra, 1935’te yapılan bir sayımda okuryazar oranı neredeyse ikiye katlanarak %20,4’e ulaşmıştı. Kadınlarda okuryazarlık 1927’de %4,6 iken 1935 yılında üçe katlanarak %12,92’ye ulaşmıştır.

Alıntı: https://dergice.com/osmanlicadan-latin-alfabesine-gecisin-tarihcesi-harf-devrimi/