Araçsallaştırmak Ahlakı (!)

7

Bazı kelimeler, telaffuz edildiğinde kişide ruh zenginliği, anlam derinliği oluşturur. Söyleniş güzelliğiyle kulağımızın pasını siler.

 “Güzel”, kelimesini pek sever, anlamlı bulurum. “Güzel”den türetilen bütün kelimeler de böyledir benim için. “Güzel”in kıymetini ancak güzeller bilir.

 “Kelime” yerine kullanılan “sözcük” de kulağıma hoş gelir; ifademi güzelleştirir, meramımı kolaylaştırır, dimağımı çalıştırır, gönlüme neşe verir. “Söz”le ilgili türetilmiş bütün sözcükler, deyimler, atasözleri anlam dünyamda güzel mekânlar edinmişlerdir.

Diyarbakır’da, sekiz yaşındaki Narin kızımızın uğradığı vahşet dolayısıyla sıkça kullanılmaya başlanan “araçsallaştırmak” sözcüğünü hiç sevmedim. Telaffuzu sevimsiz, manası itici geldi bana. Kelimedeki sert sessizler kulağımı tırmaladı, anlamı içimi kararttı. Dilde sadeleşme iddiasıyla kalem oynatanların olur olmaz kullandıkları “-sal, -sel” ekine de bir türlü ısınamadım, bunu kullanmaktan hep kaçındım, kullananları, sözcük hazinesi zayıf kişiler olarak düşündüm. Bir tür dil züppeliği …

Araçsallaştırmak, hem teknik hem siyasi hem sosyolojik hem de psikolojik karşılığı olan bir sözcük. Sağı gösterip sola vurmak gibi bir şey ya da tam tersi. “Kendi zatında kıymetli bir şeyi kendisi için değil, başka bir gayeye ulaşmak için istemek, kullanmak” diye izah edebiliriz. Birtakım basit, süfli çıkarlar için sevgiyi, yardımseverliği, vefayı istismar etmek; bunları aynı zamanda araçsallaştırmaktır.

Narin kızımızın vahşice katledilmesi sonrasında olayla ilgili olarak, sosyal ve geleneksel medyada, kendilerine “klavye fahişesi” sıfatını uygun bulduğum birtakım kişilerin hedef saptırarak geleneği, hocaları, inancımızı, devlet kurumlarını aşağılamaları, ayrıştırıcı dil kullanarak toplumdaki kutuplaşmayı körüklemeleri, farklı inanç gruplarını birbirlerine karşı tahrik etmeleri, tam bir araçsallaştırma örneği oldu. Aile içi pis bir ilişkinin tanığı olma şanssızlığı nedeniyle öldürüldüğü söylenen kızımız, maalesef, kötü niyetli insanlar tarafından, özellikle olayın duyulduğu ilk günlerde, araç olarak kullanılmak istendi.

Her araçsallaştırma eyleminde, gerçeği örtme, kötü niyet taşıma vardır. İki yüzlülük, samimiyetsizlik araçsallaştırmanın gereğidir.

Bir hainin, ajanlık faaliyetlerini vatanseverlik duygusuyla maskelemesi, bir aşığın, sevgilisine yaptığı işkenceyi aşk duygusuyla izah etmesi, bir hâkimin, aldığı rüşvet neticesinde verdiği hakkaniyete aykırı kararı adaletin gereği diye savunması, araçsallaştırmaya birer örnektir.

Sahibine kızıp köpeğini dövmektir, belden aşağı vurmaktır, araçsallaştırma. Bir sorunu çözmek, bir yarayı tedavi etmek değil, yeni bir sıkıntı alanı oluşturmaktır.

Hepimiz, zaman zaman bu tür yönelimler içinde olabiliyoruz. Öğrenci, öğretmenin güvenini istismar edip kopya çekebiliyor, dilenciler merhamet duygusunu sömürüp para toplayabiliyor, siyasetçiler ölümü gösterip milleti sıtmaya razı edebiliyor, anneler çocuklarını öcülerle korkutarak susturabiliyor, amirler sicilini kirletme korkusu vererek memurlarına yanlış iş yaptırabiliyor.

Ülkemizde “ağabey, kardeş, İslam, demokrasi, laiklik, çağdaşlık, Atatürk” gibi sözcüklerin sıkça araçsallaştırıldığını, kirletildiğini, amacı dışında kullanıldığını, gerçek anlamları dışına taşındığını inkâr edemeyiz. Bu sözcükleri dillerine pelesenk yapanların iyi niyet taşımadıklarına şahidiz. Dinin gereklerini yerine getirmeyenlerin İslam adına hüküm vermesi ve muhatabını Allah adına yargılaması, faşist anlayışa sahip kişilerin demokratlık rolü oynaması, ülkemizde yapılan güzel işlere birtakım çevrelerin Atatürkçülük adına karşı çıkması ve eleştirmesi, vergi kaçıranların, askerlik yapmamak için çürük raporu alanların vatan millet adına beyanatlar vermesi, araçsallaştırma adına, tam bir kara mizah örneği.  

“Araçsallaştırmak”, hem eylem hem telaffuz olarak hiç sevimli değil. Neyi, ne kadar araçsallaştırdığımızı, cümlelerimizde bu sözcüğü ne kadar kullandığımızı görmek için kendimizi test etmeli, ölçüp biçmeliyiz. Alışkanlığımız olmamalı, karakterimiz haline gelmemeli bu eylem.

Dürüstlük ve tutarlılık, şeffaflık ve doğruluk hayat tarzımız olmalı. Beyaza beyaz, siyaha siyah demeliyiz. Kavramları hakkıyla ve yerli yerinde kullanmalıyız. Yoksa kelimeleri kirletmiş, içlerini boşaltmış oluruz. Bir toplumda sağlıklı iletişim, anlamından uzaklaştırılmamış kelimelerle sağlanabilir.

Kurumları ahenkli işleyen devletlerde, bireyleri arasında güven duygusu gelişmiş toplumlarda araçsallaştırmaya gerek kalmaz. İstikbale yürüyen dinamik toplumlarda kelimelerle, kelimelerin karşılığı olan eylemler birbirini karşılar, herkes aynı sözcüğün verdiği komutla aynı eylemi yapar, aynı yargıya varır. Tersi, anarşidir.

Basın ve yayında söz sahibi olanların, kanaatleriyle topluma yön verenlerin, memleket yönetimine hükmeden siyasetçilerin, yarınlarımızın sahibi çocuklarımızı eğiten öğretmenlerimizin araçsallaştırmadan kaçındığı bir ülkede vatandaş olmak, hepimizin özlemi.

Tuz kokmadan… Eğriye eğri, doğruya doğru demeliyiz. Herkes eteğindeki taşı dökmeli. Allah, insana bir beyin, bir ağız vermiş; ikincisine gerek yok. Fazlası, kendimize haksızlık, dışımızdaki insanlara zulümdür.