M. Fâtih Salgar’ın Muhteşem Eseri: Türk Müziği Klâsikleri: 74 Makam / 461 Eser

164

Türk mûsıkîsinin târihi, kimilerine göre 40.000, kimilerine göre 4000 yıllık Türk târihi ile birlikte başlar. Hazin bir tecellidir ki o döneme ait bilgi ve belgelere ulaşılamamıştır. En eski bilgiler, Azerbaycan Türklerinden müzikolog ve bestekâr, tam adı Safiyüddin Abdülmümin bin Yusuf bin Fahir Safiyyüddin Urmevî olan ve Urmiyeli Safiyüddin (1216-1294) olarak anılan büyük sanatkâra âittir. Safiyüddin Efendi, ‘Şerefiye’ isimni verdiği eserinde Klasik Türk Müziği sistemini ve esaslarını ortaya koymuştur.

Prof. Dr. İbrâhim Kafesoğlu’nun ‘Türk Millî Târihi’ isimli eserinin 342-343. sayalarında, Büyük Hun İmparatoru Atilla Han’ın (406-453) askerî seferlerden dönüşünde, renkli elbiseler giymiş koro mensuplarının söylediği şarkılarla karşılandığı belirtiliyor.

Klasik Türk Müziğinde elimize ulaşan en eski eserler, Safiyüddin Urmevî’nin Semel usulündeki Nevruz bestesi, Mevlânâ celâleddin-i Rûmî’nin oğlu Sultan Veled’in (1226-1312) ‘Acem Devri’ olarak bilinen Devr-i Kebir usulündeki Acem Peşrevi ve Sengin-Semai usulündeki 3 hanelik Irak Saz Semaisidir. Sonraki yıllarda ‘Meragalı Abdülkadir’ olarak da anılan Abdulkadir Merâgi (İran’da Meraga şehri 1300-Özbekistan’da Semerkand şehri 1435) tarafından bestelenen Rast makamındaki ‘Kâr-ı Muhteşem’ isimli eseri ve diğer besteleri günümüzde bilinmekte ve zevkle dinlenilmektedir. Abdulkadir Merâgi aynı zamanda Osmanlı Mûsıkîsinin de bânisidir.

17. yüzyıldan itibaren Türk olmayan bestekârlar da Türk mûsıkîsiyle ilgilenmişler kültürümüze muhteşem eserler kazandırmışlardır.

Buhurîzâde Mustafa Itrî Efendi (1640-1712), Hammamizade İsmail Dede Efendi (1778-1846), Sultan Üçüncü Selim Han (1789-1807) ve Zekâi Dede Efendi (1825-1897) ve dönemin diğer önemli bestekârları ile klâsik dönem, bâzı müzisyenlerimize göre sona ermiştir. Son klâsik eser bestekârları olarak Münir Nurettin Selçuk (1900-1981), Alâeddin Yavaşca (1926-2021) ve Bekir Sıtkı Sezgin (1936-1996) isimleri zikredilebilir.

2000’li yıllardan sonra da pop müzik, taverna müziği, fantezi ve arabesk müzik kasırgası başladı. Müzikseverler kayda alınmış eserlerle ve klasik bestelerimizi Meral Uğurlu (1939), Münip Utandı (1952), Melihat Gülses, (1958), gibi sanatkârlardan dinleyebiliyorlar. Bu isimlere yakın zamanlarda rahmet-i rahman’a yolcu ettiğimiz Fâruk Salgar’ı da dahil etmek kadirşinaslık olacaktır. (1962-2023)

Klâsik Türk Mûsıkîsinin zirvedeki isimlerinden Koro Şefi Prof. Dr. Nevzad Atlığ’ın hayrü’l halefi M. Fatih Salgar, 22 X 30,5 santim ölçülerinde, sert kapak içerisinde, birinci hamur kâğıda basılı 898 sayfalık muhteşem eserinde, Türk mûsıkîsinin en mükemmellerinden oluşan nâdide bir albüm sunuyor. Böylece yıllar ve asırlar sonrasında değeri daha da artacak bir eserlerle kendi ismini de ölümsüzler listesine yazıyor. Eserlerin güfteleriyle birlikte notalarının da verilmesi dikkatleri ve hayranlıkları celp ediyor.

Hocası İsmâil Hakkı Özkan’a ithaf ettiği eserinin Sunuş yazısında şu bilgileri veriyor:

Hiç şüphe yok ki klâsik mûsıkîmiz, medeniyetimizin önemli sanat dallarından biri, belki de en önde gelenidir. ‘Makam ve usul’ temeline dayalı mûsıkîmizin, ‘üslup, tavır ve aralık’ gibi hayâtî sayabileceğimiz bu üç özelliğini kâğıt üzerine aksettirmenin zorlukları bilinmektedir. Bu sebeple de mûsıkîmiz çok eskiden beri çeşitli nota yazımına sâhip olmasına rağmen ‘meşk’ sistemini en sağlıklı yol olarak benimsemiş ve uzun yıllar devamlılığını bu yol ile sağlamıştır. Dolayısıyla meşk için sağlam bir kaynak olarak bilinen (Fem-i Muhsin)* bir üstattan eserleri geçmiş olmak, önemli bir ayrıcalık kabul edilmiştir.

Günümüzün teknolojisi, sâhip olduğumuz ses kayıtlarıyla bize bu imkânı sunmaktadır. Bu yoldan hareketle kitabın hacmini de düşünerek 74 makamdan peşrev, kâr, kârçe, beste, ağır semai, yürük semai ve saz semai’si gibi yüksek san’at değerine sâhip klâsik formdaki eserleri yetkin kurum ve solistlerden dinleyerek notaya alıp yazmamın, klasik müziğimize önemli bir katkı sağlayacağını düşünerek çalışmaya koyuldum. (Günümüzde bile sağlıklı bir notaya ulaşmanın zorluğu da mâlûmdur.)

Eserlerin büyük bir bölümünü kurucumuz Nevzat Atlığ ve 13 yıl kadar halefi olarak şefliğini yaptığım Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu ile vermiş olduğumuz konser kayıtları ve sâhip olduğum geniş ses arşivi oluşturdu. Yine Münir Nureddin Selçuk, Kâni Karaca, Alâeddin Yavaşça, Bekir Sıtkı Sezgin, Meral Uğurlu, Münip Utandı ve diğer değerli solistlerimizin ve toplulukların icra ettikleri nadide makamlardaki eserler, bu çalışmaya temel teşkil etti.

Klasik müziğimiz ile ilgili görüşlerini yazma dileğimi yerine getiren, sâhip olduğu kültür birikimi ile bir hazine olarak gördüğüm sevgili Şule Gürbüz’e özel olarak teşekkür etmek isterim. Sanatkâr kimliği ve görüşleri ile bu çalışmaya değer kattı.

Bir hayli emek gerektiren bu çalışmamda bana çeşitli aşamalarda yardımcı olan meslektaşlanm kardeşim Faruk Salgar’a ve Tanburi Birol Yayla’ya teşekkür ederim. Yine yazmış olduğum notaları basıma hazırlayan Mert Erağan’a, Nurhan Alpay’ın şahsında Türk kültürüne büyük hizmetleri olan Ötüken Neşriyat’ın emektarlarına da teşekkürlerimi sunarım.

*Fem-i Muhsin terkibi Arapça bir tamlama olmakla birlikte birçok mânâya gelmektedir. ‘Ağzı terbiye olmuş kişi’ mânâsında kullanılır. Veya “Allah’ın seçkin kullarına uygun gördüğü ‘en hayırlınız’ övgüsü ile taltif edilmiş rütbelerden biridir.” Şeklinde Türkçeye çevrilebilir. Burada ‘ağzın terbiye edilmesinden’ kasıt telaffuzların çok iyi bir şekilde yapılmasıdır. Telaffuzu çok iyi olan ve kelimeleri doğru telaffuz eden kişiler için kullanılan bir sıfattır.

Eserin son sayfalarında seçkin bestekârlardan başta Abdülkadir Merâgi, Ali Rifat Çağatay, Bora Gazi Giray Han, Buhûrîzâde Mustafa Itrî, Cüneyt Kosal, Hacı Ârif Bey, Hacı Fâik Bey, Hacı Sâdullah Ağa, Hâfız Post, Hammamizâde İsmâil Dede Efendi, İbrâhim Paşa (Nevşehirli-Dâmat), İsmâil Hakkı Özkan, Kemal Batanay, Raûf Yekta Bey, Refik Fersan, Sadeddin Heper, Sultan Üçüncü Selim, Suphi Ezgi, Şâkir Ağa, Tanbûrî Cemil Bey, Zekâi Dede, Zeki Ârif Ataergin olmak üzere 80 kişinin kısa hayat hikâyeleri ile eserin adında yer aldığı üzere 74 adet makam hakkında efrâdını câmi, ağyarını mâni ölçüsünde bilgiler veriliyor.

Geniş kapsamlı bir ansiklopedi görünümünde olan eser, yüzlerce eser taranarak elde edilebilecek bilgiler ihtiva ediyor.

Klasik müzik icracılarının ve bu sâhada çalışmayı kararlaştıran müzisyenlerin mutlaka edinmeleri gereken eseri hazırlayan Fatih Salgar ve yayın hizmetlerini üstlenen Ötüken Neşriyat’ın sâhibi ve eserin en mükemmel şekilde okuyucuya sunulması için titizlikle çalışan personeli, gönül dolusu teşekkürleri hak ediyor.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr www.otuken.com.tr

M. FATİH SALGAR 22 Şubat 1954 târihinde Adana’da doğdu. 1972 yılında başladığı İstanbul Belediye Konservatuvarından, Nevzad Atlığ, Süheyla Altmışdört, İsmail Hakkı Özkan ve Muazzam Sepetçioğlu gibi hocalardan eğitim görerek mezun oldu. Nevzad Atlığ’ın düzenlediği koro çalışmalarına katılarak repertuvarını geliştirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Önasya Dilleri ve Kültürleri Bölümü’nden, Yakın Çağ ve Umumî Türk Tarihi kürsülerini de dâhil ederek mezun oldu. 1973’ten itibâren Üniversite

Korosu’nun çalışmalarına katıldı ve 1976-1988 arasında şef yardımcısı olarak yüzerce üniversiteli gence Türk Mûsîkisi klasiklerini öğretti. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1976’da kurulan Devlet Korosu’nun ilk kadrosunda ses sanatkârı olarak yer aldı. İstanbul Üniversitesi Konservatuvarı’nda, 1978-2005 yılları arasında usul öğretmenliği yaptı. Bir süre İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuvarı’nda da öğretim görevlisi olarak çalıştı. Nevzat Atlığ ile birlikte 40 fasiküllük, Türk Musikisi Klasikleri notalarını yayımladı. Yesari Asım Arsoy ve İsmail Hakkı Özkan ile birlikte ayrıntılı mûsıkî çalışmalarında bulundu. İstanbul Ansiklopedisi’nin yanı sıra çeşitli dergilerde ve gazetelerde araştırmaları ve yazıları yayınlandı. Dede Efendi, Sultan Üçüncü Selim Han Türk Mûsıkîsinde 50 Bestekâr Mevlevi Âyinleri, Hacı Ârif Bey, Türk Müziğinde Makamlar Usuller ve Seyir Örnekleri adlı kitapları Ötüken Neşriyat tarafından yayımlandı. Bakırköy Müzik Akedemik Çalışmaları Derneği kurucularından olan Fatih Salgar, 1998’de Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun şef yardımcılığına, Ağustos 2006’da ise şefliğine tâyin edildi. Aynı korodan 2019 yılında emekli oldu.

DERKENAR

ÖTÜKEN YAYINEVİ – BİR MİLLÎ KÜLTÜR MERKEZİ

NURİ GÜRGÜR

Ötüken Yayınevi 51. yılına ulaştı. 1963 yılında Türk milliyetçisi bir grup üniversite öğrencisi, fikirlerine hizmet etmenin en iyi yolunun bu içerikte yazılan eserleri yayınlamak olduğunu düşünürler ve elbirliğiyle bir adım atmaya karar verirler. Nevzat Kösoğlu, Mehmet Niyazi Özdemir, Ahmet Nuri Yüksel, Özer Ravanoğlu, Ahmet İyioldu’dan oluşan ve bazıları son on yıl içerisinde ebedi âleme intikal eden bu gençlerin imkânları son derece sınırlıdır; sermâyeleri harçlıklarından ibârettir ve onu da tereddüt etmeden son kuruşuna kadar bu işe tahsis ederler. Aralarında o sırada İstanbul Teknik Ünversitesi’de asistan olan rahmetli Ahmet Nuri Yüksel’den başka düzenli geliri bulunan kimse yoktur. Ama inançları kavi, niyetleri hâlis, heyecanları yüksektir; amaçları para kazanmak değil fikirlerine hizmet etmektir. Yayınevlerine târih ve kültür anlayışlarını yansıtacak tarzda ‘Ötüken’ adını, simge olarak ‘üç tuğu’ seçerler. Necip Fâzıl Kısakürek’in henüz basılmamış olan ‘Reis Bey’ isimli bir tiyatro eserinin olduğunu öğrenirler. Görüşüp anlaşırlar.

İki perdelik oyunda, son derece disiplinli, hukuk kurallarına ve kanunlara sıkı sıkıya bağlı bir ağır ceza mahkemesi hâkiminin, idamına hükmettiği genç bir sanığın daha sonra mâsûmiyetini öğrenince yaşadığı pişmanlık ve çektiği derin acı anlatılmaktadır. Her zaman ilgiyle okunacak güzel bir eserdir. Kapağını Nevzat Kösoğlu bizzat kendisi hazırlar. Kitap basılınca kitapçıları dolaşıp dağıtırlar. Ancak profesyonel yayımcı olmadıklarından bu işe bütün vakitlerini ayıramazlar, bu yüzden tabiî olarak zaman zaman çeşitli aksamalar yaşanır. Fakat geri adım atmazlar, heyecanlarını kaybetmezler; Ötüken belli sayıda da olsa kitap çıkarmaya devam eder.

1968 yılında Nurhan Alpay’ın Ankara’da çalıştığı gazeteden ayrılarak İstanbul’a gelmesi ve sorumluluğu yüklenmesi sonucunda, Ötüken’de yeni bir dönem başlar. Mâlî zorluklar ve başka problemler hâlâ devam etse de, en azından artık bunlarla doğrudan ilgilenip çözümüne çalışan bir sorumlu vardır. Kitapların, konuların ve yazarların seçiminde Nevzat Kösoğlu rehberlik eder. Ötüken, özellikle Mustafa Yıldırım’ın da katılımıyla anonim şirkete dönüştüğü 1978 yılına kadar çok yararlı oldu. Bu hamleden sonra yayınevinde daha düzenli bir dönem başladı. İlk günlerden başlayarak sergiledikleri ilkeli ve uyumlu çalışmaların sonucu 51 yıl boyunca sanat, edebiyat, fikir, düşünce ve târih dünyâmıza ait çok önemli eserler basılıp dağıtıldı; pek çok yeni isim Ötüken vasıtasıyla kamuoyuna sunuldu. Türk okuyucusu, Peyami Safa, Yılmaz Öztuna, Nihal Atsız, Erol Güngör, Nevzat Kösoğlu, Ziya Nur Aksun gibi milliyetçi tefekkürün en önemli isimlerinin eserlerini rahatlıkla bulup okuma imkânı buldu. Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura ile Prof. Dr. Osman Turan’ın bütün makaleleri düzenli bir şekilde toplanıp yayımlandı.

Ötüken yarım yüzyıl boyunca kuruluşunda belirlenen temel ilkelerini özenle korudu, millî kültürümüze, düşünce hayatımıza hizmet ülküsünün oluşturduğu çizgisini hiç değiştirmedi. Son olarak bu alanda iki önemli hamle daha yaptığını görüyoruz; yayınevi dört yıldan beri ‘Millî Mecmua’ adıyla bir fikir ve düşünce dergisi, bir de ‘Söğüt’ adında sanat ve edebiyat dergisi yayınlıyor. Bunlar sıradan birer dergi değil; çoğu genç, fikrî, kültürel ve edebî konularda iyi yetişmiş, bu meselelere vâkıf, fikir, sanat ve düşünce hayatımıza hizmet niyetinde olan bir yazı kadrosu tarafından

hazırlanıyor. Dergiler iki aylık, her sayılarında özel birer dosya konusu seçilerek bunlarla ilgili makaleler yayımlanıyor. Her sayısı ortalama üç yüz sayfayı bulan Millî Mecmua’da, Türk Destanları, Türk Demokrasisi, Türk Müslümanlığı, Türk Düşüncesi ve Osmanlılar, Mustafa Kemal Atatürk, Türk Şiiri, Türk Coğrafyası, Ömer Seyfettin ve Türk Hikâyeciliği, Nihal Atsız, Erol Güngör gibi çok önemli dosya konuları üzerinde yazılan ve ciddî birer inceleme ürünü olan önemli makaleler yer aldı.

‘Söğüt’ adının; sanat-edebiyat dergisinin adı olarak seçilmesinin Ötüken açısından özel bir önemi var; rahmetli Kösoğlu 1968 yılında bu adla yayınevi bünyesinde dört sayfalık ve aylık mütevazı bir dergi çıkarmaya başlamıştı. Adını da kendisi seçmişti. ‘Söğüt’, Anadolu insanının Yunus Emre’de her yönüyle tezâhür eden irfanını, azmini, hayata bakışındaki ruhî zenginliği, dostluğu temsil ediyordu. Yeniden yayınlanmaya başlanan Söğüt’ün de her sayısında şiirler ve hikâyelerin yanı sıra, Nâmık Kemal, Ömer Seyfettin, Ömer Lütfü Mete, Dîvânu Lugâti’t-Türk, ‘dosya konuları’ olarak ele alındı.

Fikir ve düşünce hayatımız, sanat ve edebiyatımız, kısır siyasî çekişmelerin gölgesinde giderek kuraklaşırken, Ötüken Yayınevi’nin bu çıkışı bu alanlarda yapılabilecek güzel şeylerin de olduğu, bunları yapmaya niyetli yeni nesillerin de bulunduğu anlamına geliyor. Genel görünüme bakarak karamsar olan insanlarımıza sunulan bir müjde anlamı taşıyor. Bu dergiler, ancak millî şuur ve sorumluluk sâhibi, düşünce ve kültürde kalitenin önemini müdrik aydınlarımızın ilgisiyle, desteğiyle devam edebilir. Nurhan Alpay ve emeği geçen bütün arkadaşlarını gönülden kutluyorum. Ötüken diğer yayınlarının yanı sıra, çıkardığı bu dergilerle Türk kültürüne, düşünce hayatımıza çok büyük ve kalıcı hizmetler yapıyor. Başarılarının devamını diliyorum.

Önceki İçerikKonudan Konuya (46)
Sonraki İçerikMuayenehanelerden Özel Hastanelere – KONAK –
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.