Milli Eğitim’in ilk amacı Türkçemizi iyi öğretmek, insanlarımızın okuduklarını iyi anlamasını, yorumlayabilmesini sağlayabilmek, duygu ve düşüncelerini güzel ve akıcı bir Türkçeyle anlatma becerisi kazandırmak olmalıdır.
“Formüle etme, yorumlama ve akıl yürütme” gibi becerileri olmayan, atasözleri ve vecizelerdeki soyut kavramları bile anlayamayan bir gençliğimiz var. Bu nitelikteki gençlerin eğitim alanında ve hayatta başarılı olmalarını beklemek hayal. “Başarılı” derken kastettiğim dünyadaki akranları ile yarıştıkları alanlarda rakiplerinden daha iyi olmalarıdır.
PİSA testlerinde dünya sıralamasındaki yerimize bakmaya lüzum yok. Etrafınıza bir bakınız. Güzel Türkçe konuşan ve yazan kaç genç veya orta yaşlı tanıyorsunuz?
****
Birkaç meslek grubunu ve bazı istisnai özellikli insanlarımızı hariç tutalım. Gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının bilgi seviyesine erişebilenlerin oranı sizce ne kadardır? Çok az.
Dünya çapında siyasetçi, dünya çapında sanatçı, dünya çapında bilim adamı yetiştirebiliyor muyuz? Çok az.
Gençlerimizin yüzde kaçı alanında dünya çapında olmayı hedefliyor? Onlara böyle bir hedef gösterecek, bu hedefe ulaşmak için motive edecek bir devletimiz var mı? Hayır.
Peki, kendi dilini, dinini ve tarihini bile öğretememiş bir eğitim sisteminden daha iyisini beklemek mümkün mü?
Hadi daha acısını sorayım: Bilmem kaçıncı defa değişen eğitim müfredatını hazırlayanların böyle bir derdi var mı?
********************************
Ezberlemek Ama Neyi?
PISA Direktörü Andreas Schleicher “Türk öğrencilerin bir şeyi ezberlemek ve onu kâğıda dökmek konusunda iyi notlar aldığını fakat ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde uygulamakta başarısız olduğunu” söylüyor. “Ezberlemek ve kâğıda dökmek ise artık dünyada daha önemsiz. Değişen dünyada yeni yetenek çeşitlerine ihtiyacınız var. Ve Türk sistemi buna uyum sağlayamadı” diyor.
EZBER konusundan ne anladığımız çok önemli.
Bu hafta, Yağmur Tunalı’nın “İki Gözüm Türkçe” kitabını ve bu kitaba Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un yazdığı muhteşem önsözü okudum. Ercilasun Hoca bu önsözde “Ezberlemek” konusunda, çok doğru bulduğum, aşağıdaki değerlendirmeleri yapıyor.
****
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Yağmur Tunalı’nın “Dil, şiir ve müzikle öğrenilir… Dilin ölçüsü müzikten gelir” gibi cümlelerine hak veriyor. Ve kendinden önceki nesillerin, edebiyatımızın her döneminden şiirleri nasıl bir ahenkle ezberden okuduklarını hayıflanarak hatırlıyor.
İlk ve orta öğretimden itibaren o güzelim şiirleri ezberleyen Cumhuriyet’in ilk nesil aydınlarının konuşmalarında da ayrı bir ahenk vardı. ‘Ezbercilik’ kavramına kurban giden bu şiirler okul kitaplarında da yer alır ve öğretmenler tarafından öğrencilere ezberletilirdi.
Her şeyde olduğu gibi ‘ezber’ kavramında da şaşkındık. ‘Eğitimimiz ezbere dayanıyor’ deyip geçiyorduk. Bu hüküm içindeki ‘ezber’i de şiir ezberlemek, önemli tarihleri ezberlemek zannediyorduk.
Oysa eğitimde YANLIŞ OLAN EZBER başkaydı.Öğrencinin kitaptaki veya hocadan tuttuğu notlardaki cümleleri ezberlemesi ve sorulara kendi cümlelerini kurmadan bu ezber cümlelerle cevap vermesiydi.
Şiir ezberlemek, önemli olayların tarihlerini ezberlemek, ülkelerin başkentlerini ezberlemek, formül ezberlemek aksine ŞARTTI. Ama biz buruda da yanılgıya düştük ve şiirsiz, tarihsiz nesiller yetiştirdik.”
Ercilasun Hoca, haklı olarak, bu sorunu daha büyük bir meselenin bir parçası olarak görmekte: “İlk ve orta öğretimimiz âdeta hiçbir şey öğretmeme anlayışı üzerine yürümektedir. Türkçe ve edebiyat da (matematik ve fen bilimleri de. RS) bundan nasibini almaktadır.”
Bence sadece ilk ve orta öğretim değil, yüksek öğretim/ üniversiteler de bu genellemeyi hak eden bir niteliksizlik içinde.
*******************************
Çok Yararlı Ezberler
Ahmet Bican Ercilasun’un bu satırlarını okuyunca, Prof. Dr. Turan Yazgan’ın önderliğinde yaptığımız,1990’daki Özbekistan- Azerbaycan seyahatimizden bir hatıram canlandı. Yol arkadaşlarımızdan Şair- Milletvekili Adil Erdem Beyazıt ile Bakü’de bize rehberlik eden Azerbaycanlı doçent arkadaş adeta bir şiir resitali vermişlerdi. Bir saatten fazla, çoğu Türk Divan Edebiyatı şairlerinden karşılıklı olarak ezbere okudukları şiirlerden duyduğum lezzet unutulmazdı. Aynı şiirler bir kitaptan veya bilgisayardan okunsaydı böyle bir tadı duyamazdım sanıyorum.
Yağmur Tunalı yazmıştı: 1991 Ağustos ayında, Prof. Dr. Turan Yazgan ile Ebülfezl Elçibey gece karanlığında, dizlerine kadar, Hazar Denizi’ne girerler. Bu iki dava adamı birbirine sokulmuş olarak, uzun bir süre, vecd içinde Türklük için dualar eder ve karşılıklı olarak şiirler okurlar.
“Turan Hoca’nın hafızasında bu kadar şiir olduğuna o vakte kadar şahit olmamıştım. Elçibey’in de Türkiye şairlerini ne kadar iyi bildiğine şaşırmıştım. Pek çok şairden bazı beyitler söylemiş ve ‘Sakarya Türküsü’ şiirini tam metin ezbere okumuştu.”
Bu iki dev insanın ezberlerinde bu kadar şiir olmasa, bu hal yaşanabilir miydi?
Şiirler, şarkılar ve türkülerin, bir şekilde hafızamıza yerleştiğinde, onların çağrışım yaptırdığı duygu ve düşüncelerin zenginliği ile gönlümüzün ve beynimizin kazandıklarının kıymetini ölçemeyiz bile.
****
Hafız Olan Tefsirciler
Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberleyen ve ezbere okuyabilenlere “hafız” deniyor. Kur’an’ın anlamını bilmeden ezbere okumanın faydası konusu tartışmalıdır. Bu konuyu uzmanlarına bırakalım.
Ama Kur’an-ı Kerim’in anlamını bilerek okuyan, tefsir yapan veya İslami ilimler alanında çalışanlar için hafız olmanın çok büyük avantaj sağladığı açıktır.
İslami konularda bilgi ve görüşlerini dinlediğimiz değerli hocalarımız var. Bu hocaların, özellikle yorumlarını doğrudan Kur’an ayetlerine dayandıranları takdir ediyorum. Bunların, bir konudan bahis açıldığında, “falan surenin falan numaralı ayetleri ile filanca surenin şu numaralı ayetinde Allah şöyle buyuruyor” diye hemen konu ile alakalı sureleri ezbere okumaları ve yorumlamalarını hayretle ve imrenerek dinlerim.
Bu tür bilim insanlarının ezberi de ellerindeki bilgiyi yaratıcı bir şekilde yorumlamaya hizmet ettiği için yararlı ezberdir.
Ama yüzyıllardır çeşitli dini, siyasi akımların etkisi ile ortaya çıkan belli uygulamaları ve rivayetleri ezberlemenin ve bunları sorgulamadan tekrar etmenin bir yararı olmadığı kanaatindeyim.