Güç Nedir, Güçlü Kimdir?

162

Babası, elini oğlunun omzuna koyar, “Oğlum, delikanlı oldun, söyle bakalım sen mi daha güçlüsün, ben mi güçlüyüm?” diye sorar. Oğlu tereddütsüz: “Ben daha güçlüyüm.” der. Babanın beklediği cevap budur, ancak biraz alınganlık gösterir. Tekrar aynı soruyu sorar: “Oğlum hangimiz daha güçlü?” der. Oğlan: “Baba, tabi ki ben daha güçlüyüm.” cevabını verir. Babası bu defa bozulmuştur. Böyle cevaba hiç alışık değildir. Arkasını döner, kapıya ilerler. Son kez, sert üslupla: “Oğlum, sen mi, ben mi; kim daha güçlü?” der. Oğlunun cevabı bu defa: “Sen daha güçlüsün, baba.” olur. Baba, şaşırır. “Ne oldu da cevabın değişti, birden ben güçlü oldum?” Delikanlı: “İlk iki soruda senin elin benim omzumdaydı, son soruda ise elin omzumda değildi, ben senin elinle kendimi güçlü hissediyordum.” deyiverir.

Güç nedir, güçlü kimdir? Güç, ne işe yarar, güçlü olmak ne demektir? Güçten yoksun olmakla gücü fazla olmak arasındaki fark nedir?

Gücü, kişiyi ayakta tutan enerjidir, diye tanımlayabiliriz; bu enerjiye sahip olan kişiye de güçlü denebilir. Enerjinin miktarı ile güçlülük derecesinin paralel olacağını söyleyebiliriz.

Güç, bir bakıma, kaybetmekten korktuğumuz değerdir. Varlığıyla varlığımızı özdeş gördüğümüz kıymetler, bizim için birer güçtür. Güç; yaş, cinsiyet, mevki, statü, beklenti, gibi durumlara göre değişkenlik gösterir. Yeni doğan bir bebek için, güç annedir, çocukluk çağındaki ve ergenlik yaşındaki biri için babadır, iş adamı için paradır, popüler kişiler için beşerî sermayedir, bir siyasi lider için yüksek oy miktarıdır, bir bilim adamı için bilgidir, bir sanatçı için yetenektir, ordu için envanterindeki silah miktarı ve çeşitliliğidir. Özgüvendir, dostluktur, doğruluktur, kişinin öfkesini yenebilmesidir, sabırdır, hakkaniyettir… Güç; zamana, mekâna göre değişebilen, kişiye yaşama sevinci veren veya direnç kazandıran öznel bir dayanaktır, onu taşıyan köprüdür. Kimine göre de güç, bir güven sebebidir, kişiyi mutlu eden soyut ve somut şeylerdir.

Varlığıyla bize huzur, mutluluk, güven veren o enerji, ne kadar gerçektir, yoksa sanal mıdır? Aslana “Neden boynun kalın?” demişler, “Kendi işimi, kendim gördüğüm için.” cevabını vermiş. Güç, kendimiz olamaz mıyız? Gücü insanlar niye hep dışarıda ararlar? Bu bir yanılgı mıdır?

Bir zincirin gücü, en zayıf halkanın gücü kadardır. Bize güç verdiğini zannettiklerimizin gücü ne kadar? Kendi varlıklarını devam ettirmeye gücü yetmeyenlerden güç beklemek ne kadar doğru? “Kendisi yardıma muhtaç bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede.” der halkımız, kendinde güç vehmettiğimiz böyle durumdaki kişiler için.

Şöyle veya böyle, her insanın bir güç kaynağına ihtiyacı vardır. Bu kaynak bazen varsıllıktır, bazen yoksulluktur. Hiçbir şeyi olmayan kişi, çok şeyi olandan daha güçlü olabilir. Onun gücü, kaybedecek bir şeyi olmamasından, varlıklı kişinin zayıflığı ise varlıklarını kaybetme korkusundan gelir. Güç ve zafiyet, iktisadi ahlakla değerlendirirsek, kötü paranın iyi parayı kovması gibi aynı anda aynı yerde bulunamaz. Ancak, her ikisi de insan gerçeğidir.

Kişiyi, tercih ettiği güç kaynakları değerli kılar, kalıcı yapar. Ağaç yaprağıyla gürler, demiş atalarımız. Çok sayıda dosta sahip olmak elbette güçtür. “Bilgi, hazinedir.” vurgusu yapılır efsaneleşmiş bir öykücükte. Emin kişi olmanın, yalan söylememenin önemi ısrarla belirtilir inancımızda.

Sahip olduğumuz gücü kontrol, önemlidir. Bir lastik reklamında “Kontrolsüz güç, güç değildir.” sloganının kullanıldığını hatırlıyorum. Gücün kullanımı bizde olmazsa gücün nesnesi oluruz ya da haddi aşarsak güç bizde bir zulüm aracına dönüşebilir.

Türü veya bizim tercihimiz hangisi olursa olsun, gücün bir eser olarak sonuçlanması, istikrarı gerektirir.  Haso ve Hüso iki arkadaştır. Köyden biri süt, diğeri yumurta satmak için pazara giderler. Hüso, yumurtaları sepete yerleştirmiş, sepeti de başında taşımaktadır. Bir taraftan da Haso’ya hayallerini anlatır: “Bu yumurtaları satacağım, koyun alacağım, koyundan seninkiler gibi süt elde edeceğim, sütü satıp keçi alacağım, keçileri satıp inek alacağım, ineklerden çok süt elde edeceğim, onların hem sütünü hem etini satacağım. Kendime bir takım elbise alacağım, köy kahvesine gelip hava atacağım. Beni görenlere şöyle bir tepeden bakacağım. “Bizim Hüso ne kadar değişmiş!” dediklerinde onları görmezlikten gelip şöyle bir kafamı çevireceğim.” der ve der demez sepet başından düşer, bütün yumurtalar kırılır. Hüso, hayallerine başladığı noktadan daha kötü yerdedir. Haso, sütüyle yola devam eder. Güç kullanımda bir ölçü, devamlılık, tutarlılık yoksa elde edeceğimiz sonuç, başa dönmek olacaktır. Bizi bir adım dahi ilerletmeyen veya daha kötü duruma düşüren güç, hiç olmasa daha iyidir.

Gücün varlığı da kullanımı da görecelidir. Bize düşen, doğru güç kaynağını doğru yerde kullanmaktır. Atalarımıza burada da kulak verelim: “Ağaca dayanma kurur, duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür, dayan Yüce Mevlâ’ya”