Günün İnkılâpları

241

     İnsan her gün mühim / önemli beş büyük inkılâp / değişiklik yaşar. Onlara bizzat şahit olur.

     O vakitlerin nasıl İlâhî bir tasarrufun aynası olup, neleri aksettirdiğini,

     Nelere işaret ettiğini hayretle temaşa eder / seyreder.

     Büyük bir alçak gönüllülük içinde, kendinden geçer.

     O İlâhî tasarruf içinde, küllî / çok kapsamlı ihsan, nimet ve verişlerden gözleri kamaşır.

     Bu İlâhî cömertlik; insana verilen bu kıymet karşısında,

     Yaratan’ın bu şekilde tecellî ettirip yansıttığı celâline / büyüklüğüne karşı;

     Kavlen / sözle ve fiilen / amelen “Sübhanallah” diyerek, O’nu takdis eder / kutsar.

     Kemâline / mükemmelliğine karşı sözle ve fiilen / amelen “Allahü Ekber” diyerek

     Tâzim eder / saygı gösterip ulular. Allah’ın cemaline / lütuf ve ihsan verişine karşı

     Kalben, lisanen ve bedenen “Elhamdü lillah” diyerek şükreder.

     Çünkü Fecir / Tan yerinin ağarması zamanı; Tulûa / güneşin doğmasına kadar,

     Baharın başlangıcını, insanın ana rahmine düştüğü ânı,

     Arz / yer ve sema / göklerin altı gün / altı devre veya safha süren dönemin;

     Birinci gün veya devresini ve onlardaki İlâhî şuunatı / işleri,

     Zuhr / Öğle zamanı ise, yaz mevsiminin ortasını, gençliğin kemalini / olgunluk hâlini,

     Dünya’da insan olarak hilkatine / yaratılışına işareti, bütün bu saydığımız hususlarda;

     Allah’ın rahmet tecellilerini, sunduğu sayısız nimetleri,

     Asr / İkindi zamanı ise, güz mevsimini, ihtiyarlık zamanını,

     Asr-ı Saadeti / Hz. Muhammed’in saadet asrını;

     Onlardaki İlâhî şuunatı / işleri, Rahmanî nimetleri,

     Mağrib / Akşam zamanı ise, güz mevsiminin sonunda pek çok mahlûkatın gurubunu / batışını,

     İnsanın vefatını / ölümünü, dünyanın kıyamet öncesindeki harabiyetini,

     Allah’ın büyük tecellilerini idrâk ettirip algılatarak;

     İnsanın gaflet uykusundan uyanması gerektiğini,

     İşa vakti / Yatsı zamanı ise, karanlığın; gündüz görünen herşeyi siyah kefeniyle

     Görünmez kılmasını, kışın beyaz kefeni ile ölmüş yerin yüzünü örtmesini,

     Vefat etmiş / ölmüş olan insanın geride bıraktıklarının bile,

     Nisyan / unutulma perdesi altına girmesini, bu imtihan yeri olan dünyanın

     Bütün bütün kapanmasını, yok edici Allah’ın celalli / azametli tasarruflarını,

     Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem berzah / kabir âlemini bildirip anlatarak,

     Ruhun Rahmanın rahmetine, ne derece muhtaç olduğunu,

     Gecede teheccüd namazı / gece namazını kılmak ise,

     Kabir gecesinde ve berzah karanlığında, ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu,

     İkaz edip uyardığını hatırlatır. 

     Bütün bu inkılâblar içinde hakikî nimet verici olan Allah’ın, nihayetsiz nimetlerini ihtar ile,

     Ne derece hamd ve senaya / övgüye müstehak olduğunu / hak ettiğini ilân eder.

     İkinci sabah ise, haşir sabahını hatırlatır.

     Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı; ne kadar makul / akla uygun

     Ve lâzım ve kat’î / kesin ise, haşrin sabahı da;

     Berzahın / kabrin baharı da, o kat’iyyette ve kesinliktedir.

     Demek bu beş vaktin her biri; mühim bir inkılâp ve değişikliğin başıdır.

     Büyük inkılâpları ihtar edip hatırlatır.

     Bunun gibi, her şeyin ve herkesin kendisine muhtaç olduğu Samed olan Allah’ın işaretleriyle,

     Hem senevî / senelik, hem asrî asırlık, hem dehrî / zamana hâkim kudretin mucizelerini

     Ve rahmetin hediyelerini hatırlatır.

     Öyleyse bizlere, asıl fıtrî / yaratılıştan gelen vazife, görev ve ubudiyet / kulluk gereği olarak;

     Allah’ın bütün bu İlâhî tasarruf, tecellî ve sayısız nimetleri karşısında,

     İçten gelen rüku ve secdelere  varmamız gerekmiyor mu?

Önceki İçerik“Bay Özgür” Değil, “Özgür Efendi”
Sonraki İçerikBir Avukat Süleyman Kürşat Baytaz Vardı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.