Adalet Devletin Nesi İdi?

173

Başlığı okuyunca hemen “böyle basit soru mu olur? Elbette
Adalet devletin temelidir”
diyeceksiniz. Bu sözü yüzlerce yıldır
belleklerimize kazıyan bir kültür mirasımız var. Mahkemelerimizde, adalet
saraylarımızda kocaman harflerle bu çok değerli söz yazılıdır.

Peki, adalet sistemine siyasi müdahalelerin olması, evrensel hukuk
kurallarının en temel ilkelerinden uzaklaşılarak yapılan bir yargılama ve toplum
vicdanına bu kadar aykırı bir mahkeme kararı neyin nesi?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir
soru üzerine söylediği “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” sözü
üzerinden saçma bir suçlama yapıldı. Ceza Davasında yerel mahkeme 2 yıl 7 ay
hapis cezası ve siyasi haklardan yasaklanması kararı verdi.

Bir hukukçu olarak çok açık söylüyorum, akıl alır gibi değil.

Neden “bu karar hukukidir” diyen hiçbir ciddi hukukçu yok?

Neden herkes “bu dava ve karar
siyasidir” inancında?

Başta R. Tayyip Erdoğan olmak üzere siyasi parti liderleri, siyasi
parti temsilcileri, başta Süleyman Soylu olmak üzere siyasi bir makamda
olmamasına rağmen çok sayıda kamu görevlisinin söylediği hakaret ve iftira
nitelikli sözlerini sıralamaya kalsak kalın bir kitap olur.

Bu karara AKP’li Bülent Arınç bile tepki gösterdi: “Bugün
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu için, Türkiye’nin en
değerli ceza hukukçularından Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Ahmet Gökçen ile
Prof. Dr. İzzet Özgenç’in hazırladığı ve bir ceza avukatı olarak şahsen benim
de katıldığım mütalaaya rağmen, mahkemeden çıkan mahkûmiyet kararı Türk
yargısı adına utanç verici ve umut kırıcıdır”
dedi.

Bu uzmanların “hakaret anlamı yoktur” şeklinde hemen
duruşma öncesinde verdiği raporu Mahkemenin hiç dikkate almaması da ilginç bulundu.

Esasen karar sonrasında yorumcular “AKP veya RTE kendisine
zararlı olabileceğini bilmesi gerektiği halde neden böyle bir karar alındı?”

“Bu karar siyaseten kime yarar?” “Bu kararın verilmesinde kim etkili olmuştur?”
gibi soruların cevabını arıyordu.

Neden hiç kimse “bu bağımsız ve tarafsız
bir yargı
kararıdır. Mahkeme, kararın kime yaradığına bakmaz. Ortada
işlenmiş bir suç var ve cezası verilmiştir” diyemiyor?

Neden herkes “bu kurguyu yapan siyasi akıldan” bahsediyor?

Neden Bülent Arınç bile “Dirayetli
ve feraset sahibi
SİYASİLERİN bu durumu göz önünde bulunduracağına ve bu
yanlışa izin vermeyeceğine
inanıyorum” demek zorunda kalıyor?

Çünkü özellikle FETÖ’cülerin yargıya hâkim olduğu dönemde
yoğunlaşan bir uygulama var: Siyaseti yargı yoluyla tanzim etmek. Aynı
yöntemin bu defa AKP yargısı oluşturularak devam ettirildiği kanaati yaygın.

O zaman devletin temelini yıkma anlamına gelecek adaletsiz eylemlerin
kimin işine yaradığı hesabı yanlış.

Devletin enkaza dönüşmesiyle altında kalacak olan sadece bazı
siyasiler değil, koca bir millet olur.

*******************************

Beni de Yargı Yoluyla Susturmak İstiyorlar

Ekrem İmamoğlu yalnız değil. Ben de benzer bir siyasi dava ile
muhatabım.
Dün İmamoğlu’nun ceza kararı açıklanırken, ben de hakkımda
açılmış bir ceza davasının tebligatını aldım.

Yurtdışında bulunan Sedat Peker, henüz susturulmadığı dönemde,
Ağustos 2022 de çok ciddi iddialarda bulunmuştu. Peker’in
İDDİASINA GÖRE, devlet içinde bir
 rüşvet mekanizması vardı. İçinde Sermaye Piyasası Kurulu’nun Eski
Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile Cumhurbaşkanı danışmanı
bazı isimler yer alıyordu. Peker, SPK Eski Başkanı Ali
Fuat Taşkesenlioğlu’nun arkasındaki gücün Serhat Albayrak olduğunu

söylüyordu.

Serhat Albayrak bildiğiniz gibi, eski Enerji/ Maliye ve Hazine Bakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın abisi.
Ve Sabah/ATV ‘nin de içinde bulunduğu Turkuvaz Medyayı yöneten kişi.

Yazımın konusu ve öznesi Serhat Albayrak değildi. Sedat Peker’in, Serhat Albayrak hakkındaki İDDİALARI üzerinden, ucu
Cumhurbaşkanına varabilecek cümleler kurmasının amacını ve siyasi hedefini
anlamaya ve sorgulamaya çalıştım.

Serhat Albayrak hakkında tarafımdan
isnat edilmiş bir suç söz konusu değildi.
Peker’in İDDİALARININ doğru veya
yanlış olduğunu söylemeden siyasi bir analiz yaptım.

“Suç örgütü yöneticisi” bir kişinin
yüzbinlerce kişinin okuduğu, ülkedeki bütün büyük ve küçük ölçekli yazılı ve
görsel basında haberleştirilen, TV’lerde, gazetelerde yorumcu ve yazarlar ile
sosyal medyada onbinlerce kişinin yorumladığı İDDİALARI bütün demokratik
ülkelerde önemli bir haberdir.

Bu İDDİALARIN ciddi sonuçları oldu. Bazı ünlü
medya mensupları, iki Cumhurbaşkanı danışmanı istifa etti. Böyle bir
haberin yorumlanması basının sadece hakkı değil, aynı zamanda
görevidir.

Böyle bir basın faaliyetinden,
Türkiye’nin en büyük medya patronlarından birinin şikayetçi olmasını anlamak
mümkün değil.

Üstelik kendisinin yönettiği gazete ve
televizyonlarda o kadar çok kişi hakkında hakaret ve iftira suçu teşkil
edebilecek haber ve yorumlar
yer alıyor.

15 yıllık köşe yazarlığımda ilk defa bu yazım
hakkında Noterden tekzip metni gönderildi. Serhat
Albayrak vekilinin tekzibi ve cevaplarım gazetedeki köşemde
yayınlandı.
Yetmedi şikayetçinin talebiyle Gazetenin internet sitesinde
yayınlanan yazıya “erişim yasağı” getirildi.

Anlaşılan o ki bu da
yetmemiş. Şikayetçi Serhat Albayrak’ın suç duyurusunu ciddiye alan C. Savcısı düzenlediği
iddianamede, hakkımda “Hakaret ve İftira suçu” işlediğim gerekçesiyle
hapis cezası ve bunun sonucu olarak (seçme ve seçilme hakkı ve mesleğimi icra
etmek gibi) belli haklardan yoksun bırakılma cezası verilmesini talep etmiş.

Demokratik ülkelerde,
özellikle medya gibi bir gücü elinde bulunduranlar, hakkındaki iddialara karşı
cevap vererek kamu vicdanında aklanmayı tercih eder. Bizde ise iddiaların haber
olmasını, yorumlanmasını engellemek yolu tercih ediliyor.

Bunlar şahsen can sıkıcı.
Fakat ülkem ve milletim açısından utanç verici şeyler.

Ben her zaman olduğu gibi hukuk,
ahlak ve gazetecilik etik kurallarına uygun olarak inandığım doğruları,
bilgilerimi, yorumlarımı yazmaya ve sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Görelim Mevla’m neyler…
Neylerse güzel eyler…

Önceki İçerikMesnevî’den Bir Demet
Sonraki İçerikTürkiye’nin Genetik Haritası Kimlerin Elinde?
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.