En Büyük Engel Sevgisizliktir-I

106

Engelli
olmak bir hastalık değil bir insanlık halidir. 
toplumsal faktörlerin etkisiyle engelliler, eğitim, ulaşım, fiziksel
çevre ve koşulların uyumsuzluğu, rehabilitasyon alanlarının kısıtlılığı
nedeniyle,  istihdama katılamamakta,
toplumsal yaşamın dışında kalmaktadırlar.

OECD
verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden
oluşmaktadır. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu insanların yaklaşık 200 milyonu
hayatlarını devam ettirme konusunda ciddi zorluklar yaşamaktadır.

Ülkemizde,  TÜİK verilerine göre; en az bir fonksiyonunda
zorluk yaşayan kişi sayısı 4 milyon 882 bin 841’dir. Ancak resmi olmayan
rakamlara göre bu oranın 9 milyon olduğu tahmin edilmektedir.

Ülkemizde,
engelli yurttaşların sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına yönelik bazı
iyileştirilmeler yapılsa da, tüm sorunlarını çözücü düzenlemeler halen yoktur.
Engelli yurttaşlar, gündelik hayat içerisinde yer almakta zorlanmaktadırlar.
Çünkü engelli yurttaşlarımızın büyük bir kısmı evlerine kapanarak yaşamlarını
sürdürmek zorundadır.

            Kamusal
düzenlemeler ve belediyelerin mevcut faaliyetleri, bütünlüklü bir politikanın
parçası olmaktan uzak, parçalı ve geçici çözümler olarak kalmaktadır. Türkiye’de
her dört engelliden ancak 1’i yardım alabilmektedir. AB ülkelerinde ilkokuldan
sonra okulu bırakan engelli oranı %25 tir. 
Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60 civarındadır.

AB’de
engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altındadır, Türkiye’de
bu oran %77,1 civarındadır. Merdivenler, yüksek kaldırımlar, yaya geçitleri,
toplu taşıma araçları engelli yurttaşlarımızın kronik sorunu olmaya devam
etmektedir.

Engellilerin, her
tür hizmete ulaşmadaki pozitif ayrımcılık hakları tam olarak dikkate
alınamamaktadır.  Bu alanda belediyelerin
ve ilgili devlet kurumlarının ortaya koyduğu çalışmalar yetersizdir. O yüzden,
çok az sayıda engelli yurttaş bu hizmetlerden yararlanabilmektedir.

Yıllar
önce Sağırlar Okulunda öğretmendim. 
Öğretmenler Kurulu toplantısında bir öğretmenimiz söz alarak başından
geçen bir olayı anlattı:

Geçen gün öğrencilerimden birinin midesi bulandı.
Hemen koşarak yanına gittim. Maksadım kusma ihtimali varsa lavaboya götürmekti.
Fakat birden kasıldı. Anlamıştım hemen kusacağını, lavaboya yetiştirme imkânı
kalmamıştı. Bu durumda masa örtüsü ve tabandaki halı berbat olacaktı. Hemen iki
elimi birleştirerek ağzına tuttum. Öğrencim büyüyen gözlerle bana bakarken ben
“evet” şeklinde onayladım. Bu hareketler saniyelerle olup bitmişti. Çocuk
öğürerek avucuma kustu. Rahatlamıştı, fakat korkan gözlerle bana bakıyordu.
Yüzüne bakarak tebessüm ettim, O’da gülümsedi. Çok şükür halıyı ve örtüyü
kurtarmıştım, Tabi ki diğer sevindirici yönü de önemli bir rahatsızlığının
olmadığıydı. Avuç dolusu kusmuğu götürerek lavaboya boşalttım ve ellerimi
yıkadım.”

Dedi.

Bu
konuşmaya bazı öğretmenler çok kızdılar. Bazı arkadaşların midesi bulandı.
Öğürmeye başlayanlar oldu. Hele bir bayan öğretmenimiz çok sert tepki gösterdi.
“En büyük engelin sevgisizlik olduğunu” o an anlamıştım.

Bu
olay beni çok etkilemişti. Kendimi çok hoşgörülü ve sevgi kaynağı sanıyordum.
Bütün standartlarım bu olayla değişti. Sevgi deryası bu öğretmenimize çok
imrendim. Kendisini hararetle tebrik ettim. Daha sonra bu okuldan ayrıldım.
Müfettiş olarak başka ile atandım. Görev sürem boyunca eğitim içerikli her
seminer ve konferansta hep bu anıyı örnek verdim.

“Ben
tek başıma ne yapabilirim ki?” düşüncesiyle hareket edersek hiçbir yere
varamayız. Biz bir toplumuz ve koordine olarak hareket etmemiz gerekiyor.
Bireyler olarak bu toplumu oluşturuyoruz ve ona karşı sorumluluklarımız var.
Birbirimize destek olmalı ve yardım elimizi her zaman uzatmalıyız.

Eğer
ailemizde ya da yaşadığımız çevrede engelli insanlar varsa onlar için çeşitli
düzenlemeler yapabiliriz.

Mahalle
sakinleri olarak bir araya gelip, kaldırım ve merdivenleri onların da
kullanabilecekleri şekilde şekillendirebiliriz.

Eğer
önceden yapılmamışsa kaldırımlara tekerlekli ve akülü arabalar için çıkış
parkurları yapılabilir. Mahalle esnafları, dükkânlarını engelli vatandaşları da
düşünerek dekore edebilir ve kafe ile barlarda da onları rahat ettirebilecek
bölümler ayarlanabilir.

Çevremizde
maddi durumu yetersiz engelli insanlar varsa unutmayalım, onlar bizden daha çok
mücadele etmek zorundalar. O yüzden elimizden geldiği sürece onlara yardımcı
olalım.

“Bugün
sağlıklıyız demek, hep sağlıklı olacağız anlamına gelmez. İşte bunun farkına
varan ülkelerde, engelli de olsanız, engelsiz gibisiniz. Sağlık, eğitim, adli
ve sosyal alanlar herkese göre düzenlenmiştir.”

Engelli
yurttaşlara yönelik, pozitif ayrımcılık gereği kamu harcamalarının daha çok
artırılması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Sosyal devlet olmanın ve insan
haklarının gereği bunu emretmektedir. Onun için:

-Engellilerin
açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte, serbestçe seçtikleri bir işte
çalışmaları sağlamalıdır.

 -Engellilerin istihdamını teşvik eden kota
uygulamasına uyulmalı ve denetimler yapılmalıdır.

-Sağlık
sigortası yoluyla rehabilitasyona eşit erişimleri sağlanmalı, bu yönde atılacak
adımlar teşvik edilmelidir.

-Sosyal
sigorta kapsamı genişletilmelidir. Engelli bireylerin ilaç ve medikal sarf
malzemelere, muayene ücreti, reçete katkı payı veya fark ücreti ödemeksizin
ulaşmasının önü açılmalıdır.

-İşe
alım ve istihdam edilme koşullarında, çalışma koşullarında ve her hususta,
engelliliğe dair ayrımcılığa karşı mücadele edilmelidir.

-Engelliler
için güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları her düzeyde artırılmalıdır.

-Eğitimden
her düzeyde yararlanmaları sağlanmalı, istihdam edilebilmeleri için kendilerine
özel kontenjanlar artırılmalıdır.

-Kendileri
hakkında alınacak her türlü karar süreçlerine temsil ve katılımları
sağlanmalıdır.

Engelli
insanların ve bütün toplumun faydalanması adına; engelleri ortadan kaldıracak koşullar
oluşturulmalı, rehabilitasyon ve destek hizmetleri geliştirilmeli, yeterli ve
kapsayıcı politikalar sağlanmalıdır.

-Özellikle
salgın tehlikesinin arttığı şu günlerde; hane içinde engelli bireyi olan ailede
çalışan bir ebeveyn kamu veya özel sektör ayırt etmeksizin salgın süresince
ücretli izinli olması sağlanmalı, risk grubu içerisinde yer alan engelli
bireylere evlerinde sağlık hizmeti verilmelidir.

-Uzaktan
eğitim programlarının, görme engelli öğretmen ve öğrenci kullanıcıları için
erişilebilir duruma getirilmelidir. Eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde
verilen bireysel eğitimlerin sanal ortamda veya evlerde bire bir verilmesi
sağlanmalı ve geçim sıkıntısı yaşayan engelli bireylere ihtiyaç duydukları gıda
ve temizlik malzemesi yardımı yapılmalıdır.

 

İnsanlık
olarak, “engelsiz bir dünya için” ivedilikle; el ele, yürek yüreğe vererek tüm
benliğimizle, engin sevgimizle bu hususta çalışmamız gerekiyor; çünkü mutlu bir
yaşam hepimizin hakkı.

Sevgiyle
kalın…