Sathî Nazar

98

     Konuşmalarımızda,
sohbetlerimizde, fikir alışverişlerimizde,

     Siyasî ve politik
anlatılarımızda;

     İfrat ve tefritten
yani ileri geri aşırılıklardan,

     Maalesef bir türlü
kurtulamıyor;

     Bu yüzden istemeyerek
de olsa,

     Birbirimizin
kalbini kırmaktan uzak duramıyoruz!

     Buna bir son
vermeli, mutedil ve anlayışlı,

     Hoş görülü bir yol
tutmalıyız.

     Zira kolaylıkla kırılan
kalpleri yapmak;

     Hiç de kolay
olmuyor!

     Bu da toplumda
gerilim ve soğukluklara sebebiyet veriyor!

     Öyleyse menfî /
olumsuz;

     Tutum ve
davranışları bir tarafa bırakarak;

     Milletçe
kucaklaşmanın,

     Birbirimize
yaklaşmamız gerektiğinin

     Çarelerini bulmaya
çalışalım.

     “Sathî nazar,
muhali (imkânsızı) mümkün görür!”

     Öyleyse ilk adım,
sathî / yüzeysel inceleme,

     Araştırma ve
bakışlardan uzak durmalı.

     Bu bakışın bizleri
yanlış sonuçlara götürebileceğini,

     Unutmamalıyız.

     Bunun için
zihinler,

     Mülâhaza /
düşüncede dikkatli olmaları gerekir.

     Nazar ve bakışta
ise, im’anı:

     Yani bir konu
üzerinde dururken dikkat ve ihtimamı /

     O hususta çok özen
göstermeyi,

     İnceden inceye düşünmeyi;
prensip ve düstur edinmeliyiz.

     Çünkü âlim-i
mürşid / irşat edici, yol gösterici âlim;

     Koyun gibi olmalı,
kuş gibi olmamalı.

     Zira koyun
yavrusuna süt, kuş yavrusuna kay / kusmuk verir.

     Evet, sathî ve
aceleci inceleme ve araştırmalar; bizleri yanlış sonuçlara götürür.

     Bu durumlarda
yanlışa düşmemenin çare ve yolu ise,

     Mantıklı olmak,
mantık metot ve usûllerine başvurmaktan geçer.

     Nitekim İmam-ı
Gazalî: “Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez!” demektedir.

     Yukarıda
belirttiğimiz gibi, ilmin hazmedilerek insanlara aktarılması;

     Koyunun yavrusuna
otları; süt hâline getirerek yani hazmederek sunması şeklinde olmalı.

     Kuşun yavrusuna;
hazmedilmemiş hâliyle kusmuk vermesi gibi olmamalı.

     Unutmayalım ki:
“Zihnin sathiliği yani yüzeyselliği,

     En şiddetli
hastalıktan daha ağır bir hastalıktır.

     Zihinleri bu
hastalıktan kurtarmak” lâzımdır.

     “Bilmiş ol ki,
ilim bir gıdadır ve mutlaka hazmedilmesi gerekir.

     Rahvan bir at gibi
acele koşan zihin, hakikatlerin üzerinden kayarak geçer

     Ve hakikatler o
zihnin elinde parçalanır.

     Orada sabit durmaz
ve zihinden çıkar gider.

     Daha sonra zihin,
hakikatlerin tamamını değil;

     Sadece büyüme ve
yeşerme kabiliyetini kaybeden, bazı parçalarını kendinde toplamaya çalışır.

     Hazmedilmediğinden
yeşermez ve zihin sadee o hakikatleri kusar ve bazan da kokuşur.”

     (Kızıl Îcaz)

Önceki İçerikİşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Işığında Kömür Madeni Kazaları-5
Sonraki İçerikBir Sanat Gününde Gündüz ve Gece
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.