Rusça Kaynaklara Göre Turan Coğrafyasında (Kuzey) Kafkasya – (2)

103

değerlendirmekte Türk arkeologlar,
tarihçiler, halkiyatçılara ve dilciler gibi sosyal bilimler ilim insanlarına
düşmektedir.

Turan Coğrafyasında Kafkasya’da doğumdan
önce (D.Ö) 2000 yıllarından Doğumdan önce (D.Ö) VIII. Yy’a kadar Kimmerler,
D.Ö. VIII. Yydan D.Ö. II. Yyla kadar İskitler, bu yüzyıldan itibaren ise
Sarmatlar görülmüştür. Esasında Sarmatlar’ın
İskit ve Amazonlardan oluşan D.Ö. VI. yüzyılda “Suromatlar”  süreci bulunmaktadır. Ayrıca Sarmatların D.Ö.
 VI. yüzyıldan önce Asya bozkırlarında
yaşadığı ve Don Irmağı, Ural Dağları’nın güneyi, Avrupa ile Kuzey Kafkasya’ya
geldikleri arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Daha sonra doğumdan itibaren
Alan, Hun, Bulgar, Sabir, Avar, Büyük Türk Kağanlığı (Göktürk) gibi Türk
kavim veya devletleri Kuzey Kafkasya’da görülmektedir. Yedinci yüzyılda ise
Hazar Türk Kağanlığının Kafkasya’da ortaya çıktığı bilinmektedir. XI. Yüzyıldan
itibaren Kıpçaklar ve diğer Türk boyları bu coğrafyada kalıcı olmaya devam etmektedir.
Kafkasya’da bugün tarihi aydınlatma açısından en büyük kaynaklar arkeolojik
çalışmalarıdır. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun(Великая Н.Н.,
Дударев С.Л., Савенко С.Н.,) Kuzey Kafkasya’nın Etnogenezi ve Etnopolitik
Tarihi (Antik Çağ, Orta Çağ, Modern Zamanlar) “Этногенез И Этнополитическая
История Северного Кавказа (Древность, Средневековье, Новое Время”)
isimli
eserinde Kuzey Kafkasya coğrafyasındaki bu çalışmaların 18. yüzyılda ve daha
erken bir dönemde (coğrafi betimlemelerde ve kartografik materyallerde
bahsedilen) kazılar 19. yüzyılın ortalarında yapılmaya başlanmıştır
denilmektedir. Sovyet ve Sovyet sonrası dönemde bir süre daha geniş ölçekte
sürdürülmüştür. Arkeolojik materyaller, yalnızca çeşitli organizasyonel ve
yasal biçimlerdeki özel koleksiyonların ve müzelerin mülkiyeti haline
gelmemiştir. Aynı zamanda bu dönemlerin sayısız monografisine ve yayınına da
bunlar yansımıştır. Kafkasya’nın yerli çalışmasında etnoarkeoloji isminde bitişik
bir alan oluşturulmuştur. Arkeologların temel olarak belirli kompleksleri
kültürel ve arkeolojik alanları terk eden insanlardan bahsetmemeleri tesadüf
değildir. Bazı nesneler, ancak “arkeolojik kültürler”, “kültürel-tarihsel
topluluklar”, “metakültürel belirli bir şekilde farklılık gösteren
topluluklar”, “kültürel ve kronolojik ufuklar”, “anıt grupları”, “tür anıtlar
…” vb. olarak belirli bir dizi ilgili malzeme özelliğinde (cenaze yapıları,
seramikler, mücevher ve kostüm bileşimi) farklılık gösteren detaylar (askeri
teçhizat, kült gereçleri vb.) ve bunların kombinasyonlarıdır. “Arkeolojik kültürü
kavramının kendisi” uzun bir formülasyon ve sayısız araştırma geçmişine
sahiptir bazen de önemli ölçüde farklı tanımları vardır[1].
Kuzey Kafkasya materyalleri dâhil olmak üzere arkeolojik kültürü geliştirilmeye
ve tartışılmaya devam etmektedir. Konumuzla ilgili en önemli sorun, “kültür”
“etnik topluluk” ve “arkeolojik” oranının kurulmasıdır. Bu tartışmaların en
genel metodolojik sonucu, arkeolojik kültürler ve bireysel halklar arasında doğrudan
paralellikler kurmanın her zaman mümkün ve meşru olmaktan uzak olduğu
inancıdır.

Aynı zamanda Batı Ukrayna ve Moldovaya’ya
ait birçok benzer kültürel özellik karakterize edilmiş ancak farklı halklara
ait olduğu söylenmiştir. Bu nedenle, maddi kültürün homojenliği, her zaman
etnik bileşimin homojenliğinin kanıtı olarak hizmet etmemiştir. Çünkü maddi
kültür nesneleri (araçlar, mücevherler, silahlar) ödünç alınmış oldukça hızlı
yayılmış ve etno-üretim topluluklarının temsilcileri tarafından üretilmiştir.
Bu nedenle, antik çağda belirli halkların yerleşim yerleri tahsis edilirken
arkeoloji veriler mutlak olarak alınmasa da aşırılığa gitmeden kültürel
özelliklerin sabitlenmesinde arkeolojik malzemelerin potansiyel olanakları,
farklılaşan özellikler, antik toplulukların etnokültürel sürekliliğinin
göstergeleri olarak da inkâr edilmemelidir. Arkeolojik araştırmalara paralel
olarak yürütülen antropolojik araştırmalar, bölge sakinlerinin görünüşünü ve
fiziksel özelliklerini karşılaştırmaya imkân vermektedir[2]. Kafataslarının
ve iskeletlerin özelliklerine göre, nüfusun bölgesel-etnik gruplarının ırk
tipi, antropolojik çeşitleri ve özellikleri belirlenir. Bu veriler modern sakinlerin
gelişiminde meydana gelen değişikliklerin tanımlamasına izin veren fizyonomi
çeşitleri ve halkları yüzyıllar yahut binyıllar boyunca bölge tanımlanmak
istense de antropolojik malzeme kitlesel değildir üstelik ırksal ve
antropolojik tanımlar mutlak değildir ve tartışılmaktadır. Genellikle aynı
antropolojik tipe ait ve aynı etnik topluluk içinde antropolojik olarak farklı
tipler de bulunmaktadır. Son yıllarda (yaklaşık 20-25 yıldır) arkeoloji ve
etnografya dâhil beşeri bilimlerde, genetik bireylerin ve insan topluluklarının
kökenini incelemek için bazı yöntemleri şimdi genellikle tüm bilimsel ve
metodolojik sıkıntılar ve eksiklikler için her derde deva olarak sunulmaktadır.

 Hâlbuki oldukça pahalı ve
organizasyonel olarak zor olan genetik analizler, uzun bir süre için küçük bir
temsiliyete sahip olacaktır. N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko’nun
bu tesbitlerine ilave olmak üzere genetik analizlerin teknolojik imkanları
elinde bulunduran ve milletlere yön vermek isteyen devletlerin tekelindeki
laboratuarlarda yapıldığı unutulmamalıdır. Bu analizler daha önce antropoloji
çalışmalarında olduğu gibi çoğunlukla toplumların ayrıştırılması ve
parçalanması için kullanılmaktadır.

Etnogenetik yapılardaki farklılıkların üstesinden gelmek ve halkların
kökeni ve etnik evrimi hakkında tek doğru cevapları bulmak imkânsızdır. Ayrıca
herhangi bir bilimsel alan gibi, özellikle de sadece XX. Yüzyıl ortalarında
ortaya çıkan arkeogenetik (veya paleogenetik) ve tarihsel genocoğrafya ile sorunlu
durumlar (dişi DNA’sının hesaplanmasındaki zorluk, genetik sürüklenme,
haplogrupların karmaşık bileşimi ve vb.) gibi gerçekler de gelecekte de
araştırıcıları çok uğraştıracaktır. Ek olarak, uzmanlar zaten etnoloji ve
paleogenetiğin benzer ancak farklı genellemelere sahip olduğunu beyan etmektedir.
Çalışma alanları ve nesneleri: etnoloji için – “etnik gruplar”, paleogenetik
için – “nüfuslar” söz konusudur. Yeni bir araştırma yönünün tanıtımının
başlamasının metodolojik sonucu olarak gen yapısının karmaşıklığı ve çok
bileşenli doğası nedeniyle, antik çağlardan günümüze doğrudan doğruya gelen bir
biyoetnogenez hatlarının olmaması da incelenen tüm insanlarda görülmektedir. Dilsel
veriler ise önemli bir kaynaktır. Dillerin akrabalığına işaret edilerek aynı dili
konuşanların yakınlığına ve akrabalığına bu durum tanıklık edebilmektedir.
Bölge halklarının etnik tarihinin karmaşılığı, ortaçağ doğu yazılarına yansıyan
verilerde nüfusun aşırı dilsel çeşitliliğinde kendini göstermektedir[3]. Kafkasya
“diller dağı” olarak adlandırılır. İlgili diller yakınlık derecesine göre
ailelere, dallara, gruplara, alt gruplara ayrılır. Akrabalık, ana söz varlığı
ve gramer yapısı tarafından kurulur. Kullanılan malzemeler dilin tarihinin
izini sürmek ve onu etnos tarihinin üzerine yerleştirmek için tüm
bağlantılarıyla ve eski biçimlerin eşzamanlı yeniden inşasıyla yaşayan diller
anlaşılmaya çalışılır. Aynı zamanda dilsel karşılaştırmaların ancak eşzaman
düzeyde ve materyalde nesnel veriler sağlayabildiği göz önünde
bulundurulmalıdır. Çalışmalar birincil kavramları analiz eder: bir kişi ve
vücudu, rakamlara kadar, zamirler, akrabalık terimleri, kozmik astral nesneler
ve doğal olguların yanı sıra anlayış; etnik oluşum, sosyal, aile ilişkileri
bölgesinin özel ortamını yansıtan maddi kültür alanından bağlar. Sözlükteki
eşleşmeler, ortak bir katmanı ayırmanıza izin verir. Farklı halkların dilinde
ve glottokronoloji[4] yöntemlerini kullanarak
kelime özellikleri temelinde bir zamanlar birleşik dil topluluklarının
çöküşünün ve yenilerinin oluşumunun gerçekleştiği yaklaşık zamanı belirler. Dilbilim
verileri ayrıca, kelime dağarcığı bölgesinin sakinlerinin dili üzerindeki
etkisini belirlemeyi de mümkün kılmaktadır. Diller arasında özel bir yerde
geçmiş halkların birbirine kelime ödünçlemesi, derecesi ve sonuçları
değerlendirilir. İlk yerleşimciler ve belirli bir bölgede yaşayan insanlar
tarafından verilen isimleri saklayan yer adları (hidronimler dâhil) çoğu zaman
coğrafi nesneler (dağlar, nehirler, vb.) önemli rol oynar. Yer adları,
yaşayan etnik grubun dilinden türetilemezse, kendilerinde böyle bir hatıra
bırakan ataları, etnik grupları aramak gerekir.



[1] N. N. Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko,  Великая Н.Н., Дударев С.Л., Савенко С.Н.,
Kuzey Kafkasya’nın Etnogenezi Ve Etnopolitik Tarihi (Antik Çağ, Orta Çağ,
Modern Zamanlar), Этногенез И Этнополитическая История Северного Кавказа
(Древность, Средневековье, Новое Время) Kafkas Çalışmaları Okulu, 2019., s.21.

[2] N. N.
Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko, 
Великая Н.Н., Дударев С.Л., Савенко С.Н., Kuzey Kafkasya’nın Etnogenezi
Ve Etnopolitik Tarihi (Antik Çağ, Orta Çağ, Modern Zamanlar), Этногенез И
Этнополитическая История Северного Кавказа (Древность, Средневековье, Новое
Время) Kafkas Çalışmaları Okulu, 2019., s.22.

[3] N. N.
Velikaya., S.L. Dudarev., S.N. Savenko, 
a.g.e., s.23.

[4] Ortak bir dilden dallanan dillerin bu ayrımı hangi
zamanda gerçekleştirdiğini belirlemekte kullanılır.