Yazı Masası: Yazı, Editörlük ve Medya Kursu Notları

410

Edebiyatçı
velût yazar Mehmet Nuri Yardım; 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 272 sayfalık
eseri ile 14 yıl boyunca hocalık yaptığı ‘Yazı
ve Editörlük Kursu
’ndaki ders notlarını, daha büyük kitlelerin istifadesine
sunmak için iki kapak arasında, meslek olarak yazarlığı seçenlerin istifâdesine
sunmuş. Doğrusu takdire şâyan bir hizmet gerçekleştirmiş. Hazırladığı eserde
onlarca ansiklopediden, yüzlerce ders kitabından, binlerce makaleden derlenip
toparlanabilecek, okuyup anladıktan sonra yazı hayatına adım atacakların
ihtiyaç duyduğu bilgileri kolay anlaşılır ifâdelerle ve misallerle anlatıyor.

Eserin önsöz
başlıklı sayfalarından bir bölüm:

Okuma alışkanlığı çok
önemlidir. İleride kitap yazmayı düşünen kişinin öncelikle kendisi çok iyi bir
okuyucu olmalıdır. Okumayan, hatta bol bol okumayan asla yazamaz, yazar olamaz.
Bunu unutmamak gerek. Kitap yazmak için acele edilmemeli. Peki, zamanı yok mu?
Elbette vardır. Her şeyin sınırı olduğu gibi… Heybe dolacak, birikim artacak ve
artık çevrenizdekiler, ‘Dergilerdeki
hikâyelerini tâkip ediyor ve çok beğeniyoruz. Bunları kitaplaştırsan ne iyi
olur
.’ dedikleri zaman veya başkaları da ‘Şiirlerinize hayranız, artık dergi köşelerinde kalmasın bunlar, bir de
toplu bir kitapta görürsek seviniriz
’ dediklerinde, demek ki artık
rüştünüzü ispatlamışsınız demektir. Eskilerin tâbiriyle vakt-i merhunu (belirli
zamanı) gelmiştir. Ondan sonra kitap hazırlığına başlayabilirsiniz. Tabii orada
da seçici olmak gerek. Dergilerde çıkmış bütün şiirleri, yazıları, hikâyeleri
kitaplaştırmaya gerek yok. En iyileri tercih edilmeli, sâdece onlar kitaba
girmelidir.

Kitap, geleceğe kutlu
bir emânet bırakmaktır, istikbaldeki nesillere bir mektuptur, geçmişten
geleceğe unutulmayacak bir mesajdır. Dolayısıyla her kitap bu şuur içinde
hazırlanmalı ve okuyucuya takdim edilmelidir. Kitabın topluma olumlu mesajlar
vermesi esas alınmalıdır. Yara açmamalı, derde devâ olmalıdır. Kitaplarımızda faydalı
bilgiler, doğru duygular ve insana yakışır metinler olmalı. Kitaplarımızı günübirlik,
gelip geçici ve kısa gündem konuları işgal etmemeli. Tekliflerimiz uzun vâdeli
olmalı. Yıllar sonra da heyecanla okunabilmeli. Okuyanlar bizi saygıyla,
hayırla anmalı. Yazdıklarımız, iz bırakmalı, yüzleri güldürmeli, gönülleri şad
etmeli ve bize duâlar, şükran hisleri ve teşekkürler getirmelidir.

Yazmanın çeşitli
şartları, husûsiyetleri vardır. Onlardan birkaçını hatırlatalım:

Yazacağımız konu
hakkında öncelikle iyi bir araştırma safhasında bulunmalıyız. İnsan bilmediği
veya az bildiği konular hakkında ahkâm yürütmemeli, asla fikir beyan
etmemelidir. Aksi takdirde bu hâli, ileride ona mahcubiyet getirecektir.

Tavsiyeler
iktibas edilenlerle sınırlı değil, 7 sayfa boyunca devam ediyor.

Kitapta ele
alınan konular, efrâdını câmi ağyarını mâni ölçüler içinde tanzim edilmiş
olmakla birlikte bilgi haznelerini doldurup taşacak zenginliktedir:

Anket, Ansiklopedi,
Araştırma, Arşiv, Atasözleri, Biyografi, Deneme, Dergi Editörlüğü, Deyimler,
Eleştiri (Tenkit), Gazete Editörlüğü, Hâtıra, Haber, Hikâye, Hitâbet, İnceleme,
İnternet Sitesi Editörlüğü, Kitap Tanıtımı, Köşe Yazısı (Fıkra), Makale, Masal,
Mektup, Mizah, Monografi, Noktalama İşâretleri, Özdeyiş, Vecize, Özlü Söz,
Portre, Radyo Programcılığı, Roman, Röportaj, Senaryo, Seyahat (Gezi), Sohbet
(Musâhabe, Söyleşi), Şiir, Târih, Tashih (Düzeltme), Televizyon Editörlüğü, Tercüme
(Çeviri),Tiyatro Yazarlığı, Toplantılar, Yayınevi Editörlüğü ve… Okunabilecek
Kitaplar.

Dersler
verilirken mutlaka işlenmiş, hakkında yeterli ölçüde bilgi verilmiş olacağı
düşünülmekle birlikte, muhtemelen kitabın hacmini tuğla ölçeğine ulaştırmamak
maksadıyla listeye dâhil edilmediği tahmin edilen konulara birkaç örnek vermek
gerekirse…; Lügat (Sözlük), İmlâ Kılavuzu, Bibliyografya bilgileri, kitap editörlüğü
gibi konular hakkında yazar adaylarına bilgi verilebilir.  

Kitap
editörlüğü çok mühimdir. Avrupa ve Amerika’da okuyucu, alacağı kitabın
yazarından çok editörüne bakar. Bizde ise, kitap editörleri, ‘tâdilâtçı terzi’ gibi küçümseyici
ifâdelerle anılır. 

Özellikle
yazar adayının ve hatta yetişkin yazarların elinin altında mutlaka birkaç lügat
(sözlük) bulunmalı. Az kullandıkları kelimelerin imlâlarını ve mânâlarını bu
kaynaklardan kontrol ettikten sonra yazılarına almaları faydalı olur.

Hazin bir
tecellidir: Türkçeyi çok iyi bildiği tahmin edilen yazarlar arasında; ‘daha, henüz, şu âna kadar’ mânâsındaki ‘hâlâ’ kelimesini, ‘babanın kız kardeşi’ mânâsındaki ‘hala’ şeklinde yazanlar var. Bilgisine güvenilir bir yazarın
yanlışını, doğru zannederek yazanlara sıkça rastlanıyor. Galat-ı meşhur olarak
anılan durum, bu şekilde yerleşiyor. Yanlış yazanlar, ‘galat-ı meşhur lügat-ı fasih hükmündedir’ diyerek kendilerini
temize çıkarmaya çalışıyorlar. Güzel Türkçemize yazık ediyorlar. 

Üslûp son
derece mühimdir. Her yazar, üslûbunu kendisi belirler. ‘Benim üslûbum böyle…’ diyerek kimsenin, Türkçeyi bozmaya,
çirkinleştirmeye hakkı olmamalı.  Devrik
cümle kullanmak, üslûp değildir. Çünkü Türkçemizde, yazılı metinlerde devrik
cümle yoktur. Roman veya hikâye kahramanın telaşlı veya sinirli-kızgın durumda
iken kullandığı devrik cümleyi olur olmaz her yerde kullanmak, Türkçeye
ihânettir,  İngilizce ve Fransızcanın
kelime dizini kaidesini Türkçeye uygulamaktır. Çok yanlış bir harekettir.  ‘Sözdizimi
ve ‘sentaks’ olarak da anılan nahiv
bilgisi edinmeden yazı yazılmamalı. Özellikle yazı hayatına yeni başlayanlar, ‘devrik cümle kullanmadan edebiyat yapılamayacağını
zannediyorlar. ‘Çok severim, devrik
cümlelerle yazmayı ben
…’ şeklindeki cümle, Türkçeye ihânettir.

Bir başka
Türkçe cinâyeti, ‘-sel’, ‘-sal’ takıları ile işleniyor. Osmanlı
Cihan Devletimiz döneminde ‘Mülkiye
Mektebi
’miz vardı. Millî Eğitim Bakanlığı’nın gafleti ile ‘Mülkiye Mektebi’ yerine ‘siyasal bilgiler’ isimlendirmesi tercih
edildi. ‘Mektep’ yerine, Fransızcanın
ekol’ü ‘okul’ yapılarak alındı. Sonrası çekirge sürüsü gibi ortalığı
kapladı: ‘hissî’ yerine ‘duygusal’, ‘millî’ yerine ‘ulusal
ucubesi, ‘millet’ yerine dünyanın en
ilkel dili olan Moğolcadan alınan ‘ulus
kelimesi dilimize girdi. ‘Ulus
kelimesinin aslı ‘uluş’tur. Moğolcada
şehir’ mânâsında kullanılır.

Târih’ kelimesi Arapçadır. Târihî
kelimesindeki ‘î’ nisbet ekini kullanmamak için ‘sel’ takısı ile ‘târihsel’ kelimesi uyduruldu. Bu ve
benzeri uydurma kelimelerle en değerli varlığımız olan dilimizin pırlanta gibi
kelimeleri, sallara bindirilip sellere bırakıldı. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ yerine
‘Türkiye Büyük Ulusal Kamutayı’ isminin kullanılmayacağının garantisi yoktur. ‘Ev Atıkları’ yerine ‘Evsel Atıklar’ demeyi tercih edenler,
dilimiz üzerinde her türlü tahribatı yapabilirler. ‘Tıpsal’ ve ‘sanayisel
atıklar gelecek mi? ‘Kahvaltısal yiysi’ler?

Etrafınızdaki
insanları şöyle bir yoklayınız: ‘Askerî
tesisi gezdim
’ ve ‘Türk askeri geldi.’
Cümlelerindeki ‘askerî’ ve ‘askeri’ kelimesi arasındaki mânâ farkını
bilen kaç kişi var?  Peki… ‘de – da’ takılarından hangilerinin
bitişik, hangilerinin ayrı yazılacağını bilen?

Matematik
kitabı Türkçe kitabına, ‘Ne çok
probleminiz var
’ diye sitem etmekte haklı…

***

Sayın Yardım,
seçkin eserinde yazar adaylarını iyiye, doğruya güzele yönlendiriyor.  ‘Tashih’
(Düzeltme)
başlıklı yazıdan bir bölüm:

Tashih veya düzeltmenlik
bir metindeki dilbilgisi, yazım, noktalama gibi temel dil hatâlarını düzeltmek,
tâmir etmek demektir. Cümle yapısındaki aksaklıkları profesyonel bir okumayla
gidermek demektir. Böylece metin daha akıcı, rahat anlaşılır ve işlek bir hâle
gelmiş olur. Geçmişte yayınevlerinin, gazetelerin ve dergilerin olmazsa olmaz
birimi olan ‘Tashih’ veya bugünkü
adıyla ‘Düzeltmenlik’ ne yazık ki
artık ne gazetelerde, ne yayın dünyasında ne de dergilerde bulunuyor. Tek tük
bazı kurumlar bu bölümü ayakta tutmaya çalışsa da genelde yok hükmündedir.

Eskiden gazetelerde
hatâlar daha az olurdu. Harf, kelime ve cümle hatâlarından bahsediyorum. Yoksa
fikrî hatâlar hep ola-gelmiştir. Niçin çok az hatâ görülürdü? Çünkü gazetelerin
tashih servisleri’ vardı. Bu
serviste gazetenin imkânına göre iki, üç veya dört kişi çalışırdı. En azından
iki musahhih görev yapardı. Musahhihler, basılacak gazetenin tamamını okurdu.
Basın, modern tekniği kullanmaya başladığı günden beri tashih servislerinin
elemanlarını azalttı, sonunda tamamen bu servisi kaldırdı. Hatâlar bu yüzden
çok. Tâkip ettiğim gazeteler arasında bulunan Diriliş Postası’nın künyesinde ‘Musahhih: İlhan Aküzüm’ satırını
görüyor, buna çok seviniyorum. Demek ki gazetede tashihe ve musahhihe yâni
Türkçeye değer veriliyor. Darısı diğer gazetelerimizin başına…

Tashih niçin yapılır?
Sâdece harf ve kelime düzeltmek için mi, hayır. Tashih bâzen redaksiyon
dediğimiz alana da hükmeder. Yâni bozuk cümlelerin, tekrarların önlenmesi de
musahhihlerin işidir. Kısacası önümüzdeki metin şâyet anlaşılmıyorsa demek ki
bir tashihe ve redaksiyona ihtiyacı vardır. Bâzen konuya dalan yazarlar, teknik
bakımından hatâlı yazılar yazabilir, bunları görmek, haberdar etmek ve
düzeltmek musahhihin (düzeltmenin) işidir. Şüphesiz yazar da bazen dalabilir,
önündeki metne olan hâkimiyetini kaybedebilir. Yazdığı yazı, yaptığı araştırma
veya kaleme aldığı herhangi bir kitapta vahim hatâlar da olabilir. İşte
musahhihin işi burada başlıyor. Bu bakımdan düzeltmen önüne gelen her metni
aynı dikkatle okumak mecburiyetindedir. ‘Nasılsa
anlı şanlı yazar, kaleme almıştır, hatâ olmaz
.’ dememesi gerekiyor. Zira
bilhassa basında birçok meşhur yazarın yazılarında bulunmaması gereken hatâlara
rastlanmıştır. Tabîi musahhihin de gözünden kaçınca okuyucu hatâlı yazılar ve
yanlış ifâdelerle karşılaşıyor. Bunun için tashihçi bir köprü görevi
görüyordur. Yazarla okuyucu arasındaki sağlam köprüdür.

Hazırlanan kitap bir
tercüme de olabilir, telif de… Tashihçi kitapta verilen kaynakları kontrol
etmelidir. Kullanılan kelime ve kavramların doğruluğundan emin olmalıdır. Bu konuda
tereddüt edildiği zaman derhâl sözlüklere, ansiklopedilere ve temel kitaplara mürâcaat
edilmelidir. Kitap dinî bir eser ise ve pek çok âyet-i kerîme veya hadis-i
şerifi ihtiva ediyorsa Kur’ân-ı Kerîm’e ve hadis kitaplarına bakılıp
karşılaştırılmalıdır. Gerçekten doğru mu, yanlış yok mu diye. Herhangi bir din
adamının veya mezhep imamının sözleri de verilebilir. Onlar da yine kaynaklara
bakılarak doğrulanmalıdır. Bu iş artık tashihin dışına çıkıp redaksiyona girer.
Yâni kitap baştan sona elden geçirilmeli, hatâsız bir şekilde basılıp okuyucuya
ulaşması temin edilmelidir. Söz konusu kitap târihî bir roman veya inceleme de
olabilir. Yine târih kaynaklarına bakılmalı. Kısacası tashih edilen kitap hangi
konuda ise o mevzudaki kaynak kitaplara mürâcaat edilmeli ve eserdeki iktibasın
hatâlı olup olmadığına bakılmalıdır.

Mehmet Nuri
Bey’in ‘âcil ve devamlı Yardım’larına pek çok kişinin ihtiyacı
var.

AKIL FİKİR YAYINLARI

Alemdar
Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul

Telefon:
0.212-514 77 77 e-posta:
bilgi@akilfikiryayinlari.com  www.akilfikiryayinlari.com  

Önceki İçerikTur Kazası Hakkında!
Sonraki İçerikİstibdadın Düşündürdükleri
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.