SMA’lı Çocuklarımız…

85

       Son dönemde SMA denilen illet hastalıkla
ilgili pek çok haber yapılır oldu. Özellikle TV’lerin ana haber bültenlerinde,
yazılı basında, TV’lerde yapılan sağlık programlarında SMA illetiyle gün
geçmiyor ki, bir habere rastlamayalım.

      Pekiyi,
SMA denilen bu illet hastalık nedir?

       SMA
(Spinal Muskuler
Atrofi) omurilikte bulunan ön boynuz motor sinir hücrelerini etkileyerek
hareket kabiliyetini kısıtlayan ölümcül bir kas hastalığıdır. Genellikle akraba
evlikleri sonrasında doğan çocuklarda görülen bu hastalığın ne yazık ki, kesin
bir tedavisi yoktur!

      SGK’nın
2020 yılı sayımına göre ülkemizde 1300 SMA’lı çocuk var. Şu an için ilaç
tedavisi ile önü alınmaya çalışılan bu illetin ne yazık ki, tedavi ücreti çok
pahalı.

      Son
bir yıldan beri SGK bu hastalığı taşıyan çocukların tedavisi ile ilgili önemli
bir adım atarak; hastanelerimizden sağlık kurulu onayı alan hasta bebekler için
ilaç ihtiyaçlarını karşılama kararı aldı.    

      SGK’nın iki yıla yakın bir süreden beri SMA’lı
bebeklerin yanında olması umut verici bir gelişme ama yetersiz çünkü bu tedavi
içeriğinde tüm Avrupa ülkelerinde kullanılan, hastalığın tedavisinde çok önemli
rol oynayan gen tedavisi (zolgensma) henüz uygulanmıyor. Çünkü bu hastalığın
gen tedavisinin ülkemizde onayı bulunmamakta!

   Uygulanabilmesi için belli kriterleri olan bu
gen tedavisi ise öylesine pahalı ki, tedavi için neredeyse 2,1 milyon dolar,
yani neredeyse 35 milyon lirayı aşan bir para gerekli ki, bunu kaç aile
karşılayabilir?

     Hele ki, hayat pahalılığının giderek arttığı,
insanlarımızın ekmek, et, yağ, süt vb temel gıdaları için saatlerce kuyrukta
beklediği ülkemizde SMA’lı bebeklerini kurtarmak için mücadele veren anneler,
babalar ne yapacaklarını şaşırmış durumda…

      Ben İstanbul’da yaşıyorum. Geçtiğimiz gün
Kadıköy’den Eminönü’ne giden vapura binmek için önce Kadıköy meydanından, sonra
da vapur Eminönü iskelesine yanaştığında Eminönü meydanından geçtim. Her iki
meydanın tam ortasında SMA’lı bebekler için yardım toplayan iki stant vardı!

    Bu
stantlardan iki annenin sesi duyuluyor; bu iki acılı anne evlatları için yardım
talep ediyordu. Onlar için yapılacak her bir liralık bağışın dahi çok önemi vardı…

    Ülkemizin her yöresinde giderek çoğalan
böylesi stantlardan gelecek bağışlar ne kadar faydalı olabilir? Kaç aile SMA’lı
çocuklarını Avrupa’da tedavi ettirebilir?

     İşte tam da bu noktada devletimizin
devreye girmesi, her geçen gün umudu giderek azalan anne ve babalara umut
olması gerekir.

      Kaldı ki, milyonlarca Suriyeli sığınmacıya
kucak açan, Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan, Balkanlara, açlıkla boğuşup el
açıp yardım bekleyen milyonlarca insana, din, dil, ırk gözetmeden sadece
insanlık adına yardım elini uzatan,

     Ülkemize duble paralı yollar, milyonlarca liralık
garanti geçişli köprüler, milyarlarca lira harcayarak millet bahçeleri
kazandıran,

      Sırf ülkemizde dövizin yükselmesini
önlemek adına kur korumalı hesaplar açarak, cebi zengin kimilerine milyarlarca lira
faiz ödeyen,

        Müteahhitlerine ödemesi devlet
garantili yap-işlet-devret şartlı ihaleler vererek ülkemize nice eserler
kazandıran devletimizin:

       SMA illetiyle ölüm kalım mücadelesi
veren çocuklarımıza daha çok yardım etmesi, onların hayatta kalabilmeleri için mücadele
eden anne ve babalarına daha çok destek vermesi gerekir.

    Bu gereklilik TC Anayasasının 56’ncı
maddesi ile garanti altına alınmıştır.

   Bu maddeye göre Devlet:

     Herkesin
hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama;
insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemekle mükelleftir.

Önceki İçerikÖnce Ahlâk, Sonra Kanun Aşılır
Sonraki İçerikEl Parasıyla Hovardalık Örnekleri
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.