Ankebût – 2:
İnsanlar, (dünyada Allah’a ibadet ve itaat etmeden, çeşitli çile ve
güçlüklerle, bazen de verilen bol mal ve refah ile) imtihan edilmeden (sadece)
“İman ettik / İnandık” demeleriyle, bırakılacaklarını; artık hiçbir sınava tabi
tutulmayacaklarını mı sanıyorlar? Bu düşünce kesinlikle yanlış!
(Kul için ilk
derece, onun müslüman olmasıdır. Çünkü bunun altında küfür dereceleri bulunur.
Bir kimse İslâm’a girmekle güzel bir başlangıç yapmıştır. Artık pay almaya
başlar. Bir kısmı gayret eder, imanı kalbine işler ve hareketlerine yansır.
Allah’a kulluk görevlerini tam olarak yerine getirir, infak ve cihad ederek cennette yüksek
dereceler kazanır. Bir kısmı da küfre girmez, ama görevlerini yerine
getirmeyerek, nefsine düşkün olarak günahkârlar ve âsîler derecesine düşer.
-Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli-)
x
Ankebût – 3: Biz
daha önceki nesillerden “İman ettik / İnandık” diyenleri de, çeşitli sınavlara
tabi tuttuk. Aynı şekilde Allah, sizleri de sınavlara tabi tutarak içtenlikle
iman etmiş olanlarınızla olmayanlarınızı belirleyecektir. (İnsanların başıboş
bırakılmayarak, sadece sözde mi yoksa içtenlikle mi iman etmiş olduklarını ve
yaşamlarına yansıtıp yansıtmayacaklarını belirlemek amacıyla, çeşitli sınavlara
tabi tutulacaklarına ilişkin açıklama Âl-i İmran – 142 nci âyette de
yapılmıştır. -Prof. Dr. Gazi Özdemir-)
x
Ankebût – 4: Yoksa
iman ettiklerine güvenerek, diğer bildirdiklerimize uymayıp her olumsuzluğu
yapanlar, bizim fark etmeyeceğimizi mi sanıyorlar? Ne kadar yanlış bir düşünce
içindeler.
(Bu üç âyette,
yapılacak sınavın ne olduğu, değerlendirmenin nasıl yapılmakta olduğu ve
sonucunu, Allah dışında değerlendirecek hiç kimsenin olmayacağı ikazı
bulunmaktadır. Bu nedenle açıkça muhkem – kesin hüküm “Ey insanlar birbirinizin
imanını değerlendirmeye ve kendinizi Allah’ın yerine koymaya sakın kalkışmayın,
yoksa şirke saparsınız” olmaktadır. – Prof. Dr. Gazi Özdemir – )
x
ÂL-İ İMRAN – 142:
Ey insanlar! Yoksa Allah’ın, aranızdaki imanları kalplerine inmiş / O’nun
buyruklarını uygulamak için kendisi ile cihad eden / mücadele eden / çabalayan
ve güçlüklere karşı da içtenlikle şükredip sabredenleri iyice belirlemek üzere,
sizi sıkıntı sınavlarına tabi tutmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Prof.
Dr. Gazi Özdemir)
x
Bakara – 214: (Ey
mü’minler!) Yoksa siz, sizden önce geçip giden (mü’min)lerin, başlarına gelen
(sıkıntı)lar, sizin de başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi
sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki
hatta Peygamber ve onunla birlikte olan o mü’minler: “Allah’ın (vadettiği)
yardımı ne zaman?” diyecek (duruma gelmiş)lerdi. İyi bilin ki Allah’ın yardımı
çok yakındır.
(Bu ayet ashabın
Hendek gazvesinde karşılaştıkları çetin sıkıntılar üzerine nazil olmuştur.
Âyet-i Kerîmede Hz. Peygamber ve ashabına / ümmetine bir mesaj vardır ki; o da,
halis niyetle çıkılan İslâm davası yolunda gelecek zorluklara dayanmak,
sabretmek, acizlik göstermeyip mücadeleye devam etmektir. Ancak böylece cenneti
kazanmak, Allah’ın yardımına kavuşmak mümkün olur. Prof. Dr. Hasan Tahsin
Feyizli)
(Bu ayet,
“Allah’ın yardımı ve cezası son anda gelir, fakat asla geç kamaz.” deyimine
uygundur. Prof. Dr. Gazi Özdemir)
x
Enbiya – 35: Her nefis ölümü tadacaktır.
Bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz.
(Hanginiz
şükürde, sabırda ve sâlih amelde bulunacak veya isyan edecek diye.)
(Sonunda) ancak
bize döndürüleceksiniz. (Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli)