Hürriyet ve Demokrasi Üstüne

66

     “Seyyidü’l-kavmi
hâdimühüm.” / “Kavmin, milletin efendisi, ona hizmet edendir.” Hadisinin
sırrıyla; İslâm, âleme; istibdadı / baskı ve zâlimce tahakkümü / zorbaca
hükmetmeyi ortadan kaldırmak için gelmiştir.

     Çünkü İslâmın
hakikî / gerçek ve asıl mesleği / yolu; meşveret / danışmadır. Meseleleri şûrâ
/ danışma kurulu, meclis ve  parlamentoda
halletmek ve çözmektir.

     Çünkü istibdat;
zulüm e tahakkümdür. Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi ortamı ise, adaleti
temin eden bir zemindir.

     Avrupa, bizdeki
cehalet ve taassup sebebiyle, -maalesef- İslâmı; istibdada müsait ve uygun
sanmaktadır! Böyle bir yargıya varmasında, biz müslümanların mes’uliyet ve
sorumluluğu çok büyüktür. Bundan dolayıdır ki, Demokrasi’nin hakkını vererek;
Batı’nın bu yanlış bakışına son vermek görevi de bize düşmektedir.

     Nitekim, Demokrasi
hakikatini; sarahaten / açıkça, zımnen / dolaylı olarak ve iznen dört büyük hak
mezhepten istihrac etmek / çıkarmak mümkündür.

     Çünkü “Tebeddülü
esma ile, hakaik tebeddül etmez.” / “İsimlerin değişmesiyle hakikatler
değişmez.”

     Evet Meşrutiyet,
Cumhuriyet ve Demokrasi; mânen ve rûhen İslâmın muhteviyat ve münderecatında /
içindekilerde öz olarak vardır. Tabii görenedir görene, köre ne?

     “O mahiler ki,
derya içindedir; deryayı bilmezler.” Evet, balıklar deniz içindedirler; fakat
denizde olduklarını bilmezler. Bu durumlara düşmemeliyiz.

     Hürriyet ve Demokrasi;
hak, sıdk / doğruluk, muhabbet / sevgi ve imtiyazsızlık / ayrıcalıksızlık
üzerinde yükselir ancak. 

     Hürriyet ve
Demokrasiyi dile getirmemizin önemli ve hayatî bir sebebi de:

     Bunun; Asya ve
İslâm Âlemi’nin; istikbal ve gelecekte terakki ve ilerlemesinin birinci kapısı
olmasıdır. Çünkü Hürriyet ve Demokrasi; millet hakimiyetinin tecelli ettiği /
göründüğü yerdir.

     Böyle bir
sistemde, hükümet ve idareciler; ancak halkın hizmetkârıdırlar.

     Kaldı ki, İslâm’ın
bahtını açacak; şûrâ / danışma kurulu denen anahtar; bu olduğu içindir ki,
İslâm’ın da öngördüğü Hürriyet ve Demokrasi ruhu; fikir ve görüşlerin ortaya
çıkmasına imkân vermiştir.

     Nitekim,
Hablü’l-metîn-i milliyeti ihtizaza getirdi. / Milliyetin sağlam ipini harekete
geçirdi.

     Nuranî / nurlu
urvetü’l-vüska / sağlam tutulacak kulp hükmünde olan İslâmiyet ihtizaza geldi /
harekete geçti.

     Evet, Asya’nın
bahtını, İslâmiyetin talihini açacak yalnız Hürriyet ve Demokrasi ortamıdır.

     Fakat nazenin /
nazlı hürriyet, âdâb-ı şeriatla / İslâm âdâbıyla müteeddibe / edeplenmiş ve
mütezeyyine / süslenmiş olmak lâzımdır.

     Yoksa, sefahet ve
rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır. Şeytanın
istibdadıdır. Nefs-i emmareye / kötülükleri emreden nefse esir olmaktır.

     Hürriyet-i umumî /
herkesin hürriyeti, efradın / fertlerin zerrat-ı hürriyatının / hürriyetlerinin
muhassalı / toplamıdır. Hürriyetin şe’ni / gereği odur ki, ne nefsine, ne
gayrıya / başkasına zararı dokunmasın.

     Efkârı / fikirleri
teşviş eden / karıştıran, Hürriyet ve Demokrasi’yi takdir etmeyen kimlerdir?

     Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz
beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı
riyasetlerinde / başkanlıkları altında; insan milletinden menba-ı saadetimiz /
mutluluk kaynağımız olan meşvereti inciten bir cemiyettir.

     Zaman-ı istibdadın
/ istibdat zamanının hâkim-i manevisi / mânevî hâkimi kuvvet idi. Kimin kılıncı
keskin, kalbi kasî / katı olsa idi, yükselirdi.

     Fakat, zaman-ı
Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi’ninin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi,
ağası haktır. Kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.
Evet Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi hakimiyet-i millettir. Siz dahi hâkim
olunuz. Umum akvâmın / tüm kavim ve milletlerin sebeb-i saadeti / mutluluk
sebebidir. Siz de saadete gitmek istiyorsanız; uyku bes / uyku yeter. Siz de
uyanınız. İslâmiyet’in bahtını, Asya’nın taliini / talihini açınız.

Önceki İçerikCumhurbaşkanına mı İnanalım, İçişleri Bakanına mı?
Sonraki İçerikÇanakkale Gerçek Bir Destandır
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.