Ünlü yazar
Grigory Petrov’un hayatının farklı dönemlerinde gerçekleştirdiği Finlandiya
gezileri esnasında aldığı notlardan meydana gelen “Beyaz Zambaklar Ülkesinde”
isimli romanını, bizim ülkemizin yetiştirdiği ünlü yazarlarımızdan Turgut
Özakman’ın belgesel niteliği taşıyan son kitabı “Şu Çılgın Türkler” romanına
benzetiyorum.
Turgut
Özakman da Grigory Petrov gibi sırtçantası’nı omuzlamış, kurtuluş savaşının
geçtiği bütün bölgeleri gezerek notlar almış, “Şu Çılgın Türkler” gibi bir
şaheseri Türk Milletinin evlatlarına armağan etmiştir.
Grigory
Petrov, birkaç aydın ve din adamlarından oluşan ufak bir grubun köyleri ziyaret
ederek özverili çalışmalar gerçekleştirmeleri ve köylerde yaşayan insanları
motive ederek Finlandiya’nın kalkınmasına destek vermelerini anlatır.
1923 Yılında
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Finlandiya’daki aydın ve din adamlarının
yaptıklarını Türkiye de Mustafa Kemal Atatürk,
bizzat kendisi yapmıştır. Harpten yeni çıkmış yorgun bitkin Anadolu
insanını, gittiği her yerde motife edici konuşmalarıyla Türk Milletini şaha
kaldırmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, İsmet
İnönü’yü cumhuriyetin ilk başbakanı olarak atadığı mektubunda: “Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim
kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km kadar demiryolu
var, bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine,
batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Köylümüzü
topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi
yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla
da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.”(Alıntı Nazmi Kal
“Atatürk’ün Diktiği Fidanlar)
10 Kasım
1938’e kadar Atatürk ve işbaşına getirdiği cumhuriyet kadrosu kiremidi dahi
yurtdışından gelen ülkede 15 senede bakın neler yapmış:
“*Uçak fabrikası, *4 Şeker fabrikası,
Kâğıt fabrikası, Kayseri, Ereğli, Nazilli, Bakırköy’de tekstil, Malatya iplik
ve dokuma, Iğdır’da iplik, Karabük Demir Çelik fabrikaları kuruldu. Bursa
Merinos kumaş fabrikası, Kütahya’da seramik, Paşabahçe Şişe-Cam, Keçiborlu
kükürt, Gemlik suni ipek, İzmir süperfosfat, ispirto, gülyağı, çimento
tesisleri. Trabzon, Samsun, Zonguldak
limanları yapıldı. Alt yapıda 4 bin 180 km demiryolu yabancılardan satın
alındı, 3 Bin 170 km. yeni demiryolu yapıldı. Tarımda bin 560 balya pamuk üretimi
90 bin balyaya çıkarıldı, Çiftlikler kuruldu, halka modern tarım öğretildi. İstanbul’da
tramvay, tünel, Zonguldak’ta kömür, İzmir’de telefon şirketleri satın alınıp
millileştirildi.
*Türkiye 1938’e geldiğinde, tarımda
kendi kendine yeten, 2. Dünya Savaşı’nda buğday satan, sanayide demir, şeker,
kâğıt, çimento, kauçuk, deri, mensucat ürünlerinde ihtiyacını karşılayan bir
ülke konumuna geldi.
*Her yıl 5 milyon altın Osmanlının
borcunu son kuruşuna kadar ödedi.
15 Yıl gibi
kısa zamanda bunlar başarıldı 83 Yıl sonra G20’nin içindeyiz diye seviniyoruz
ama şuan maalesef G20’nin de gerisine düştük.
Aslında bu
yazımı Türkiye’nin bugünkü meselelerine değil de İsviçre’nin sömürgesiyken çok
kısa bir zamanda Finlandiya’nın kalkınmasında nelerin etkili olduğunu anlatan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabını
tanıtmaktı.
Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün yaşadığı yıllarda ilk kez Türkçeye çevrilen Beyaz Zambaklar
Ülkesinde, Atatürk’ün de okuduğu ve hayran olduğu eserler arasında yer alır.
Öyle ki Atatürk, kitabı okuduktan sonra kitapta yer alan destansı başarıyı
oldukça takdir eder ve ülkedeki okullarda okutulan müfredata Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserin
de dâhil edilmesini emreder. Bu nedenle Atatürk’ün yaşadığı dönemde ülkemizde
çok fazla ilgi gören Beyaz Zambaklar Ülkesinde, uzunca bir süre Kuran-ı
Kerim’den sonra en çok okunan eser haline gelir.
Beyaz
Zambaklar Ülkesinde, çetin doğa koşullarına, yoksulluğa ve her türlü imkânsızlıklara
rağmen Finlandiya’nın bir grup aydın tarafından kalkındırılmaya çalışılmasını
konu edinir. Profesörlerden, din adamlarına, öğretmenlerden doktorlara kadar
her meslek grubundan insanın canla başla mücadele ettiğine şahit olunan bu eserde
verilen büyük mücadele bütün insanlığa örnek olacak kadar anlamlı olması ile de
bilinir.
“Beyaz
Zambaklar Ülkesinde adlı esere göre 1811 yılına kadar İsveç’in egemenliği
altında bulunan Finlandiya’da ticaret, okullar, kiliseler, iktidar ve sanat İsveçlilerin
yönetimine göre işlemektedir. Ülkenin öğretmenleri, askerleri ve doktorlarının
tamamı da yine İsveçlidir ve İsveçliler sürekli olarak Finlandiyalıları küçük
görmektedir.
Bir gün ülkeler arasında gelişen
anlaşmazlıklar neticesinde Rusya Finlandiya’ya saldırır ve ülkenin yarısını ele
geçirir. Dönemin Rus Çarı, Finlandiya halkına geçmişte ellerinde bulunan bütün
hakları geri vereceğini beyan eder ve bu olay neticesinde Finlandiyalılar da
kendi öz kültürlerini hiçbir kısıtlama olmadan geliştirmeye ve yaygınlaştırmaya
başlar. Fin kültürünü yayma görevini ise Johan Wilhelm Snellman ismindeki zeki
bir aydın üstlenir.
Snellman, yeni nesil Fin aydınları
içerisinde en gözde ve en çok umut veren temsilcilerden birisi olarak ön plana
çıkar. Finlandiya’nın gelişmesi adına büyük bir mücadele verir ve bunun için de
ilk olarak ülkenin aydınları ile konuşur. Aydınlardan mütevâzi olmalarını ve
Finlandiya halkını küçük görmeden bildikleri her şeyi onlara anlatmalarını ve
halkı bilinçlendirmelerini rica eder.
Snellman, aydınlarla konuştuktan ve
onları yönlendirdikten sonra bu defa öğretmenler ile görüşmeye başlar ve
onlardan halkı bilinçlendirmeleri konusunda destek ister. Din adamlarına da
ulaşan Snellman, halkı eğitme konusunda desteklerini alır ve bunun üzerine din
adamları halkı motive ederek ülkenin kalkındırılması amacıyla önemli
çalışmalara başlar.
1816 yılına gelindiği zaman ise
Finlandiya ve Rusya yeni bir anayasanın altına imzalarını atar. Bu imza ile
birlikte parlamento sistemi yeniden hayata geçer. Finlandiya’da yaşayan pek çok
devlet memuru ülkenin her yerinden Helsinki’ye gelmeye başlar. Bu sayede devlet
yönetiminde yer alan İsveçli devlet adamlarının sayıları azalır ve yerlerine
Finlandiyalı devlet adamları gelir. Snellman bu aşamada da devreye girer ve
devlet adamlarına vatandaşların adalet duygusu güçlü bireyler olarak
yaşayabilmeleri için destek olmaları gerektiğini öğütler ve adalet konusunda
devlet adamlarından yardım talep eder.
Snellman askeri eğitime de büyük önem
gösterir ve ordu içerisinde çeşitli eğitimler verir. Finlandiya’da yaşayan tüm
ailelerin oğullarını askere göndermelerini ister ve aileleri bu konuda
yönlendirir. Kışlalarda ise bilim, kültür ve daha birçok konuda askerleri
bilinçlendirerek ülkeleri için çok daha yararlı birer birey olmalarına imkân
verir.
Sonuç olarak Beyaz Zambaklar
Ülkesinde adlı eserde Snellman’ın halk üzerinde meydana getirdiği tüm bu küçük
değişimler sayesinde Finlandiya’nın yavaş yavaş kalkındığı ve gelişmiş ülkeler
arasında girmeyi başardığı görülür. Bir zamanların bataklıklar ve kayalıklar
ülkesi olan Finlandiya, Snellman ve çevresindeki bir grup aydın sayesinde artık
tarım yapılan ve ekonomisi ile refah düzeyi hızla gelişen bir ülke haline
dönüşür.”
Acaba
diyorum güzel Türkiye’miz de Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığındaki kalkınma
hızıyla ilerlemesini devam ettirseydi ülkemiz şimdi nerelerde olurdu?
Sağlıklı
kalın