Mehmet Akif 148, İstiklal Marşımız 100 Yaşında

173

2021 İlkbaharından çıkmak
üzereydik. Epeyi süredir ikamet ettiğim KKTC’de Girne Ozanköy’de idim. Prof.
Dr. Arzu Terzi ve Prof. Dr. Cezmi Eraslan hocalarımızdan bir davet aldım.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi olarak
gerçekleşecek “100. Yılında İstiklal Marşı ve Mehmet Akif” konulu uluslararası
sempozyuma böylece “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat’ın Tanıtımı ve Dünya Dillerine
Tercüme Sorunu” başlıklı tebliğimle iştirak ettim. 18-19 Ekim 2021 tarihlerinde
iki gün süren sempozyumun açılışı yüzyüze, sonraki 7 oturum ise zoom ile
yapıldı.

Böylesi etkinliklerin nasıl
zor gerçekleştiğini, içinde kaynak kadro ve imkânlarının yeterli olmaması
dolayısıyla fedakarlıkların daha çok öne çıktığını, 13 ayrı uluslararası
sempozyumun içinden birisi olarak anlamam hemen mümkün idi. Bu sempozyum
koronalı günlerde pek faydalı oldu ve çok başarılıydı. Baştan sona izledim. 30
kadar tebliğ sunuldu. Tümü de dolu dolu idi. Hiçbiri tekrar değildi. Özellikle
yeni ve genç akademisyenlerin sunumları, kıdemli hocaları gibi yarınımız için
daha da umut verdi. Böylesi toplantılarımıza da önemli bir kazanım oldu. Üç de
sivil isim (bendeniz, Beşir Ayvazoğlu ve Mehmet Rüyan Soydan) bu programın
dikkat çeken bir başka yönü idi. Bittabi sevindim. Bu ara her soruna hızır gibi
yetişen Dr. Sinem Serin ve etkinlik mutfağındaki diğer kahramanların da gayret
ve başarılarını gördüm.

 

Bütün Mağdur Ve Mazlum Milletlerin Marşı

Yabancı ülkelerden gelen üç
katılımcı vardı. Makedonya Elbasan Üniversitesi’nden Dr.İlirjama Kaceli ve Balkanlardan
bir başka akademisyen Doç. Dr. Şener Bilali tebliğlerini sundular. Ancak
Mısır’dan Prof. Dr.Hazem Sait Muhammet Montasir gelemedi veyahut teknik olarak
zoma bağlanamadı. Oysa tebliği çok önemli idi. Konusu da 6 Arap Milli Marşı’nın
Türk İstiklal Marşı ile mukayesesiydi.

Prof.Dr. Hazem Sait Muhammet
Montasir İstanbul’daki bir başka uluslararası sempozyumda (12 Mart 2012)sunduğu
tebliğde “Türk İstiklal Marşı bütün mağdur ve mazlum milletlerin de,
coğrafyamızın da milli marşıdır. Dolayısıyla benim de marşımdır” demişti.

Rahatsızlığı dolayısıyla
tebliğini gönderen ancak sunamayan Prof. Dr. Nurullah Çetin ise İstiklal Marşımızın
arka planını anlatacaktı. Telefon açarak kendisine hem “geçmiş olsun” dedim ve
hem de sordum “Sunumunda neler söyleyecektin?” Prof.Dr. Nurullah Çetin
tebliğinde

İstiklal Marşı’nın 10
kıtasının da Kur’an ve hadislerden ilham alınarak yazıldığını, bunların
referanslarını tek tek inceleyip ortaya çıkardığını söyledi. Gerçekten İstiklal
Marşımızın “Korkma” ile başlayan bölümü İslam Peygamberiyle Hazreti Ebubekir’in
Hıra Mağarasına sığındıkları sırada, müşriklerin onlara yetişmesi üzerine inen
ayetin “La Tahzen-Korkma” diye başladığını “İstiklal Marşını Anlamak” adlı
kitabında belirtmişti. Söz konusu tebliği bunun devamı niteliğinde olmuş.

 

Yeni Ve Taze Bilgilendirmeler

Sempozyum sonrasında
notlarıma baktım. Tebliğlerde sunulan bu önemli tespitleri sizlerle paylaşmak
istedim. Böylece, gürül gürül akan düşünce ırmağından birer tas alarak fikir tenceremi
doldurmaya çalıştım. Tebliğleri satır başlarıyla sıralarsam eskilmezlerimi
tekrar ettim, ayrıca yeni, çok taze bilgiler öğrendim;

*İstiklal Marşımız anayasanın
teminatı altındadır. Hem güfte ve hem de beste yarışması aynı anda başladı ve her
biri için 500’er TL armağan verilmiştir.

*İlk Osmanlı marşı ise
Mahmudi’yedir. Bunu Hamidiye, Mecidiye ve Muradiye Marşları takip etmiştir.
Sultan 2. Mahmut zamanında başlayan Osmanlı Arması çalışmalarını Sultan 2.
Abdülhamit tamamlayarak son kararı vermiştir. Sultan Abdülaziz çok iyi vals
yapardı. Sultan 2. Abdülhamit ise batı müziğini tercih ederdi. Sultan Reşat hep
geri planda kaldı. İttihat ve Terakki önde göründü.

*İstiklal Savaşı
kahramanlarından Kazım Karabekir en entelektüel olanı idi. Her konuyla alakadar
olmuş ve ilgilenmiştir. Kendisi de “Ya İstiklal Ya Ölüm” adında bir İstiklal
Marşı yazmış, bestelemiş, yetim talebelere okutarak plağa aldırmıştır.
Karabekir Paşa’ya göre; muhterem olan millete ”arkadaş” denmez, “ kim bilir?”
ve “medeniyete canavar” da denilmez. Akif’in İstiklal Marşı bir ilahi gibi.
Halkın seviyesine göre değil. Mevcut besteyi kendileriyle savaştığımız
ecnebiler ve Fransızlar nasıl anlar?

*İstiklal Marşı’na karşı
zaman zaman değiştirilmek için girişimler başlatılmış, Ulus Gazetesi kampanya
açmış, ama netice alınamamıştır. Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu Marşı da
İstiklal Marşı olarak kaleme alınmıştır.

 

Akif Ve Kazanlı Âlimler

*Mehmet Akif’in Başyazarı
olduğu Sıratımüstakim ve Sebilürreşat Kırım, Kazan, Bakü ve Yeni Delhi’ye kadar
gitmiştir. Kazanlı alimler yazılar yazmıştır. Ama Kazan Matbuatında Mehmet Akif
ile alakalı bir yazıya rastlanmamıştır. Fakat Namık Kemal ve Ahmet Mithat
Efendi’nin bazı eserleri Kazan Tatarcasına tercüme edilmiştir. Oysa Kazanlı
Alimler İstanbul’a geldiklerinde Sebilürreşat İdarehanesine gidiyor, Akif ile
görüşüyorlardı.

*Japon sevgisini Müslümanlara
Kazanlı Alim Abdürreşit İbrahim Sebilürreşat’taki yazılarıyla sağlamıştır.
Abdürreşit İbrahim Mehmet Akif’e “Afrika ve Türkistan’a gitmelisin, oradaki
Müslümanları da uyarmalısın” dediğinde İstiklal Marşı Yazarı “Beni de senin
gibi serseri mi yapacaksın?” demiştir. Safahat’taki Süleymaniye Kürsüsü’nün
fikir babası Abdürreşit İbrahim’dir. Abdürreşit İbrahim’in Tokyo Üniversitesi
mezunu oğlu Ahmet Münir’e Ruslar bürokraside ve devlet hizmetinde imkân
tanımamış ve görev vermemişlerdir.

Akif, Yusuf Akçora ile iyi
dosttu. Sorbon Üniversitesi mezunu Kazanlı Halim Sabit, Akif’in Kur’an
Tercümesini istemiş ve bundan etkilenmiştir. Osmanlılar zamanında Hasan Fehmi
ve üç genç Tokyo Üniversitesine okumaya gönderiliyor.

Ayaz İshaki de dahil çok
sayıda Kazanlı Alimlerin İstanbul ile ilişkileri var. Akif Türk Dünyasıyla
alakalı olarak onlardan bilgi alıyor ve yazıyordu. Hacca giden Kazanlılar da
önce İstanbul’u ziyaret ederek yola düzülüyorlar.

 

Akif’e Önce Basın Sonra Yönetimler Ambargo Uyguladı

*Mustafa Kemal Atatürk’e
tapacak kadar seven Mithat Cemal Kuntay Akif’i de çok sever. Dostluklarında ve
sevgilerinde böyle bir iklim var. Mehmet Akif’in en iyi biyografisini de Mithat
Cemal yazmıştır. Ama Üç İstanbul adlı romanıyla birlikte okunmalıdır.

*Klasik metinlerden
toplumumuz ve gençler kopmuş vaziyette. İlişki olağanüstü aşağıya çekildi. Ayrı
düştük. Topluma aşırı yabancı yükleme yapıldı. Bugün Akif’in yakın dostu
Süleyman Nazif’i kimse anlamıyor. Yeni bir biyografi çalışmasına ihtiyaç var.

*Akif’e önce basın, sonra
politikacılar ambargo uyguladı. Adı yıllarca unutturulmak istendi. Ancak bunu
Safahat Hafızları giderdi. Safahat ve Mehmet Akif’in tanıtılması konusundaki
tercüme faaliyetleri yeterli değil. En fazla tercümeyi Mehmet Akif Ersoy Fikir
ve Sanat Vakfı gerçekleştirdi. Özellikle kamu kuruluşları TEDA, Yunus Emre
Enstitüsü, kültür ataşelikleri, Cumhurbaşkanlığı Sanat ve Kültür Politikaları
Kurulu daha etkin olmalı.

 

Afrika Ve Avrupa Seyahatleri Yeni Bir Akif İnşa Etti

*Akif Mısır’a son olarak işsiz
kalması, borca girmesi, sürekli takip edilmesi ve eşi İsmet Hanım’ın hastalığı
dolayısıyla gitti. Gemi ile 11 yıl sonra İstanbul’a döndüğünde ise başında bir
şapka vardı.

*Mehmet Akif savaşlardan
ötürü, yollarda can ve mal güvenliğinin kalmaması dolayısıyla Hacc’a gidemedi.
Yolculuklar haftalar sürüyordu. Ama Avrupa ve Afrika seyahatleri doğru bir Akif
inşa etti. Gözlem gücü yüksekti.

*Akif doğrudan doğruya bir
Balkanlıdır. Yani balkanların kendisidir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın sahada çalışan
bir süvarisi idi. Akif yaşadığı dönemde Kiliseler sürekli ırkçılık ve
milliyetçilik pompalıyorlardı. Batı ayrıca Osmanlıyı hasta adam olarak
görüyordu. Cihan devletini sorgulama sürece başlamıştı. Ama öyle olmadığını
Akif Çanakkale Destanında çok güzel anlatır.

*Endüstri kapitalizmi
Balkanlarda milliyetçiliği tetikledi. Batının “ben merkezli politikası”
rahatsızlık yarattı. Bölgedeki sol akımlar da milliyetçilerle birlikte oldu.
İhanetler, isyanlar, göçler, katliamlar başladı. ABD sahneye indi. Modernleşme
içinde yer alan Akif bu fotoğrafa çok üzülüyordu. İttihatçıların Arnavut
politikası, sonunda Akif’i sahaya soktu.

*Mehmet Akif tenkit ve
teklifleri olan bir şairdi. Milletin dertlerini ele aldı. Merhamet ve sevgiyle
baktı.

 

Analizci Ve Sosyal Bilimci Aydın

*Akif doğulu ve batılı âlimleri
hep okumuş, incelemiş, istifade etmiş, görüşlerini süzgecinden geçirmiştir.
Dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy hala anlaşılmış bir aydın değildir. Ufku büyüktü.

*Sebilürreşat Dergisi İstiklal
Savaşı’nda yerini almış ve katkı vermiştir. Bu dergi ve Akif istiklalcidir.
Savaş yıllarında Akif bölgede İslam Şairi olarak tanınıyor. Anadolu da İslam’ın
son yurdu olarak biliniyordu.

*Mehmet Akif kritik bir
dönemde yaşadı. 19 ve 20. Asrın olaylarını yaşaadı. Geleneklerin İslam ile
örtüşmediğini gördü. Modernistti. Sadi ve Mevlana’ya özel bir önem veriyordu.
Abduh ve Afgani’ye sıcaktı. Uygarlık savaşına özgün bir birey olarak
katılmıştır. Analizci ve sosyal bilimci bir aydındır. Hakikati ortaya koyma
ideali vardır.

* Akif’in musikiye özel bir
merakı vardı. Bestekar dostu Şerif Muhittin Targan’ı sevdiği kadar, Bach’ı da
dinlerdi.

*Mehmet Akif Ersoy batı
emperyalizmini ve uygarlığını ayrı ayrı Berlin seyahatinde daha iyi gördü ve
tespit etti. Gerçek batı uygarlığını ve sömürücü batıyı fark etti. Reel batıda
ilim, teknoloji ve edebiyat, ama emperyalist batıda tutuculuk, hurafecilik,
katliamlar, önyargılar vardı. Batıda ırkçı ve milliyetçi görüşler mevcuttu. Müslümanların
da insan olduğunu batının anlaması gerekti. Görmezden geldiler. Müslüman
toplumun sorunlarını hep batı ortaya atmış ve çıkarmıştır.

*Mehmet Akif Ersoy uygarlık
ve kültürleri de birbirinden ayırır. Akif idealizm sahibi bir münevverdir.

*Akif ile alakalı Arnavutça
ilk yazı 1937 yılında vefatından bir sene önce yazılmıştır.

 

2021 Nasıl Geçecek?

Notlarıma aldığım
akademisyenlerimizin görüşünü, tebliğler yayınlanınca bunları daha geniş ve
detaylı olarak orijinalinden okumak mümkün olacak.

İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi’nin “100. Yılında İstiklal Marşı ve
Mehmet Akif Sempozyumu” koronalı günlerde aydınlarımız için bir örnek çalışma
oldu.

200’ü aşkın üniversitemizin
çoğu sus pus iken bir ikinci uluslararası sempozyumu da Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Burdur’da 27-31 Ekim 2021 tarihleri arasında gerçekleştiriyor.
Dileğim bu tür ilmi etkinliklerin sayısının artması, yayınlanması, yabancı
dillere tercüme edilmesi ve medyaya yansımasıdır.

Oysa bu yıl en azından yerel
yönetimlerimizden bütün şehirlerimizi bilbortlarla donatmalarını, ay yıldızlı
Türk Bayrağı içinde İstiklal Marşı posterlerinin bütün kamu ve özel kuruluşlara
dağıtılarak bir şölen havası içinde çerçevelenmesini görmekten hepimiz mutlu
olurduk. Ayrıca 2021’de televizyonlarımızın kısır çekişmeleri konu alan
tartışmalardan biraz uzaklaşarak İstiklal Marşı ve yazarı Akif’e ilişkin yayın
yapmasını, gazetelerin ekler vermesini, bazı imkan ve kaynak sahibi
kuruluşlarımızın da sponsor olarak yarışmalar tertip etmesini, ekrana ve beyaz
perdeye evrensel boyuttaki filmler yansıtmasını, ödüller vermesini ne kadar çok
isterdik.

Sağlık olsun.

Şimdilik iki üniversitemiz
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi ile
Burdur’daki Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi böyle bir açığı kapatıyor.
Teşekkürler her ikisine de.