Cenabı Hakkın,
elçisi Hz. Muhammed’e ilk emri:
“Ikra’ bi’smi
rabbike’llezî halak.” (Alak:1) oldu.
Yani “(İnsanlara
bildirmek için) yaratan Rabbinin adıyla oku.”
Çünkü, O her şeyi
yoktan var edip yarattı. O’ndan; Rabbinin vahyettiği,
Cebrail’in getirip
kendisine okuduğunu, aynı şekilde ezberleyerek,
Rabbi adına
okuması, yani tekrarlaması istendi.
Melek, Hz.
Muhammed’den okumasını isteyince,
Hz. Muhammed
okuması olmadığını söyledi.
Israrla, tekrar
tekrar okuması istendi.
Her defasında Hz.
Muhammed “Okuma bilmem.” dedi.
Çünkü Hz. Muhammed
ümmî idi. Yani okur yazar değildi.
Sonradan da okuma
yazma öğrenmemiştir. Fakat hâşâ câhil değildi.
O’nu Yüce Allah
insanlığın irşadı için, özel olarak bizzat kendisi mânen hazırlamıştır.
Zahiren okur yazar
olmaması; tebliğ ettiklerinin önceki yazılanlardan
Öğrendiği şeklinde
bir şüphenin doğmaması için olup,
Hz. Muhammed’e has
bir özellikti.
“Ikra” / “Oku”
kelimesinden, herkesçe bilinen mânâ ve anlamından daha başka
Açıklamaların
olması lâzım geldiğini düşünmeliyiz.
Ki, okur yazar
olmayan Hz. Muhammed’e ısrarla “Oku” emrinin verilmesindeki
Batınî / iç sebebi
ve kastedilen hikmet ve gayeyi anlayabilelim.
Çünkü okumak; sadece
yazılı bir parçayı okumaktan ibaret değildir.
Aslında kâinattaki
her şey birer harf, birer kelime, birer cümle, birer sahife,
Birer küçük büyük
kitap ve kitapçıklar hükmündedir.
Kitap ve
kitapçıklar ise okunmak; yâni mânâsını, var oluş hikmet ve gayesini anlamak;
Kısaca tefekkür
etmek ve düşünmek içindir.
Hz. Muhammed’e
“Ikra’ “ / “Oku” derken, onun okur yazar olmadığını bilen Rabbi
O’ndan bir büyük
kitap sayılan kâinat ve evren sahifesini okumasını, düşünmesini;
Fiilden fâile,
nakıştan nakkaşa, yapılandan yapana geçmesini; zımnen / dolaylı olarak istemiş
Ve her insanın da
aynı şekilde, bir de bu tarz bir okuma yapması gerektiğini hatırlatmıştır.
Âyet zımnen demek
istemiştir ki, kâinat / evren de bir kitaptır.
Yüce Allah, onu
kudret kalemiyle yazmıştır. Yine demek istemiştir ki:
“Ya Muhammed!
Kâinat büyük bir kitapsa, Sen de küçük bir kitapsın.
Maddeten küçüksen
bile, mânen kâinattan büyüksün.
Nitekim kâinat
giderek küçülse senin hâlini, yâni insanın hâlini alır.
Sen gittikçe
büyüsen; kâinat şeklini alırsın.”
Hz. Ali, işte tam
da bu mânâyı kastetmiş olsa gerektir ki, şu veciz sözü söylemiştir:
“Ey insan kendini
küçük görme. Sende âlemler tayyedilmiş (dürülmüş)tür..”
İşte Hz. Muhammed’den ve O’nun şahsında
Cenabı Hak;
Her kuldan; büyük
kâinat kitabı içinde, küçük kâinat kitabı olan insanın
Asıl kendisini
okumasını, bilmesini, anlamasını ve Tanrıyı bulmasını istemiş ve istiyor.
Hz. Muhammed’in
şahsında her insan “Ikra’ “ / “Oku” emrinin muhatabıdır.
Evet insan kâinat
kitabını tefekkür / düşünme yoluyla okumalı, anlamalıdır.
Kısaca insan
kendini okumalıdır. Çünkü “Ne ararsan, kendinde ara, kendinde bul.”
Yani “Ey insan!
KENDİNİ TANI. Yoksa, insan şeklinde hayvan olmak ihtimali var!”
Öyleyse insan, ilk
seyr-i sülûkunu / ilk seyahatini kendinden kendine doğru yapmalı.
Üstelik bu sefer /
bu yolculuk; para pul da istemiyor. Ama karşılığında
Kendisinden
hareketle Yaratanı tahkiken, hakikaten ve ilmen buldurmuş oluyor.
Tabii insan olan
insana.