Yine bir sosyal medya
paylaşım yazısı doğurdu bu yazıyı. Türk Adı Yasaklandı! Şeklinde bir başlığa
sahip, afiş tarzında bir paylaşımdı. Adında Türk Halk Müziği, Klasik Türk
Müziği gibi tanımlar içeren bazı şehirlerimizdeki koroların adları
değiştirilmiş. Bu tanımlar yerine; Sıra Gecesi Müzik, Medeniyetler Müziği,
Rumeli Müzikleri gibi bu müzik türlerini tanımlamayan, aslında tanım da olmayan
tanımlar getirilmiş.
Doğrudan kaynar suya atmak yerine, yavaş yavaş suyun
ısıtıldığını görüyoruz değil mi? Türk ismi yavaş yavaş, en az tepki çekecek
şekilde, çeşitli bahanelerle, her yerden kaldırılmaya çalışılıyor. İsim niçin
önemlidir? Her şey, ismiyle kaimdir. Olmayan şeyin, ismi de olmaz. Daha da
uzatmaya gerek görmüyorum. Bu paylaşıma karşı şunları yazmışım bir refleks
olarak:
Bulgaristan’da bununla kıyaslanmayacak kadar, zulümle,
Türk adını silmeye çalıştılar. Uygur Türkü’ne her türlü iğrençliği reva
görüyorlar.
Bulgar, bizden değildi. Zulme başkaldırırken, mücadele
ederken, Bulgaristan Türk’lerine destek verirken çok rahattık. Çinli de bizden
değil. Çok rahat sövüp, sayabiliyoruz. Uygur Türk’lerini görmezden gelemezsiniz
diyerek, o mazlumların seslerini duyurmaya çalışıyoruz.
Kıbrıs Türkü’ne de Türk oldukları unutturulmaya çalışılıyor.
Orada daha da zorlanıyoruz. Rahmetli Denktaş’ı neredeyse istenmeyen adam ilan
etmişlerdi. Annan Planı’nı çok şükür ki, gâvur (!) kendi oylarıyla engelledi.
Bizim Kıbrıs Türk’lerine kalsaydı, Türkiye düşman, Rum, dost ilan edilecekti
neredeyse.
TÜRK-İYE yani Türk’ün sahip olduğu anlamındaki ülkemiz,
vatanımıza bak! Sanki başkaları gelip, yapıyor bunları. Maalesef, biz
yapıyoruz. Yapana tavır koymuyoruz. Tavır koymaya yelteneni kendimiz
engelliyoruz.
Ah! Bu isimleri değiştirenler Bulgar, Rum ya da Çinli
olacaktı ki… Ah! Biz onlara neler yapmazdık?
Ama bunu yapanlar ya benim akrabam, ya hemşerim, ya aynı
takımı tutuyorum, ya benim mahallemden, ya benim sendikamdan ya da benim
partimden.
Bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Bizim ülkemizde, bizim
adımızı silmeye cesaret edenlere meydanı terk ediyor, fırsat veriyoruz.
Eğriye eğri, doğruya doğru demeyi unuttuk galiba.
Hep tekrarlayalım da unutmayalım. Unutanlara
hatırlatalım. Unutturmaya çalışanlara ikazda bulunalım: NE MUTLU TÜRK’ÜM
DİYENE!