Sorularınız Yoksa Cevapları Anlayamazsınız

73

Üçüncü okuyuşumda Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları’na
yeniden tutuldum, demiştim.  Bunu biraz
açayım. İlk okuyuşum 1960’lı yılların başında olmalı. Kitabın ilk baskısı
1955’tir…

 

Şimdi farkına varıyorum ki, 1960 yılında, kitabın
olağanüstülüğünü kavrayacak birikimden mahrummuşum. Misallendireyim: 1850
yılında bir yazar çıkıp, bir taneciğin hem yerini hem hızını aynı anda hatasız
ölçemezsiniz deseydi; sonra da devam edip, ışık hızını ölçerken sizin ve ışık
kaynağının hareketi önemli değildir, hep aynı değeri bulursunuz, deseydi…  Bunlardan birincisi kuantum mekaniğinin,
öbürü özel izafiyetin hareket noktasıdır. Ne olurdu? Muhtemelen hmm, hmm diye
okunup geçilirdi. Benim Sosyolojik Esasları ilk okuyuşumda geçtiğim gibi. Çünkü
bilim, cevapsız sorulara cevap bularak ilerler. Problem çözerek. 1850’de yarım
asır sonra tabiat bilimlerini alt üst edecek cevaplar, henüz sorularından
mahrumdu. Sorunuz yoksa cevap ne kadar muhteşem verilirse verilsin, ilginizi
çekmez.

 

Arsal, en az yirmi yıl önde

Bilim adamının olağanüstü tecessüsüyle ve aşkla sosyoloji
sorularını cevaplamaya çalışan Sadri Maksudi, zamanının en az 20 yıl önündedir.
Bazı konularda yarım asır önünde! Olağanüstü tecessüs… Ahmet Bican Ercilasun,
tecessüs, “merak”tan çok ileri bir kavram, diyor.
(https://millidusunce.com/zeki-velidi-toganin-aniti/ ) Nasıl? Bilim adamının
kafasında sürekli sorular dolaşır. Cevap bulur, sonra cevabının gerçek hayata
tam uymadığını fark eder. Gider araştırır, yeniden bilgi toplar; bir cevap daha
düşünür, o da eksiktir. Gerçekle cevaplar birbirine uyana kadar bu iç konuşma
devam eder. Bazen bir ömür boyu!

 

“İnsan bir cemiyet hayvanıdır!“, “Milliyetçilik ırsî bir
duygudur!” Bunlar ilk defa 1975 yılında Harvard University Press’in yayımladığı
Edward O. Wilson’un Sosyobiyoloji: Yeni Sentez kitabındaki bulgulardır. Sonradan
bu gerçekler, Evrim Psikolojisi adıyla sosyal bilimlerin merkezine oturdu.
Bakın Wilson’dan 20 yıl önce Milliyet Duygusu‘nda ne yazıyor: “İnsan, bir
kütleci, “camiacı hayvan”dır… Aile de, milletler de derin biyolojik, psikolojik
ve sosyolojik temellere dayanan sosyolojik varlıktır. Beşeriyet yaşadıkça, hem
aile hem milletler yaşayacaktır. Bu husustaki bütün nazarî temennilerin ve
gayrı ilmî tasavvurların hepsi, temelsiz birer “ütopya”dan ibarettir.”

 

Millet Fransız İhtilali ile mi keşfolundu?

Bir başka bilim adamını, Türkçeye de tercüme edilen Azar
Gat’ı alalım. Gat, “Nerede devlet varsa orada millet vardır” der. Bakın Sadri
Maksudi bunu nasıl söylüyor: “Kavimlerin millet olarak teşekkülü daima bir
devlet içinde vuku bulur, devlet sâyesinde tamamlanır.”

 

Devlet varsa millet de vardır dediniz mi artık
“Milliyetçilik Fransız İhtilali ile başlar!” ezberini tekrarlayamazsınız.  Sözü yine Milliyet Duygusu alsın: “Birçok
Avrupa müverrihinin eserlerinde, bilhassa on dokuzuncu asra ait kitaplarda sık
sık rastlanan fikirlerden biri, milliyetçilik hissinin güya ancak son asırlarda
doğmuş bir his olduğuna dair fikirdir. Bu fikir hem tarih bakımından hem
sosyoloji bakımından yanlıştır; bu bir suitefehhüm mahsulüdür… Milliyet hissi
beşerî camialar, milletler kadar eskidir.” Ve 3700 yıl öncesine ait şu misali
verir: “Milâttan on yedi asır evvel Mısır’ı istilâ etmiş olan Hyksos kavmi ile
Mısır’ın yerli Thebes firavunlarının uzun süren mücadelesi ve nihayet
Mısırlıların, Hyksos hâkimi­yetini devirmeye, Hyksosları Mısır’dan tard etmeye
mu­vaffak olması, Mısırlıların milliyet hissinden başka ne ile izah
edilebilir?”

 

Azar Gat ve A. Yakobson’un, Siyasi Etnisite ve
Milliyetçiliğin Uzun Tarihi ve Derin Kökleri‘nde (Bilge Kültür Sanat, 2019)
tıpatıp aynı örneği bulursunuz. (İngilizcesinin yayım tarihi 2013’tür. )
Hakkını yemeyelim, Gat, tezini ispat için bütün tarih ve bütün yer küre
üzerinde düzinelerle toplumu incelemiş. Thebes dönemi onun düzinelerle
örneğinden sadece biri. Sadri Maksudi’nin birkaç paragrafta dokunup geçtiği
tezi Gat bütün bir kitap boyu inceliyor… Bence Milliyet Duygusu‘nun gereken
ilgiye kavuşmamasının bir sebebi de bu. Bir ansiklopedi vüs’atinde bilgi, küçük
bir kitaba sığdırılmış.  Ve yazar Sadri
Maksudi iken, okuyanın yazandan arif olması pek mümkün değil.

 

Klasikler tekrar tekrar okunmalı

Gat’tan ibaret değil. John A. Armstrong ile Anthony Smith’in
ve Etnosembolizm’ine de (1982 ve 1998), Ernest Gellner’in Ortak Yüksek
Kültür’üne de (1983) Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları’nın sayfaları
arasında rastlıyorsunuz.  Parantez
içindeki yıllar, yazarların söz konusu eserlerin sırasıyla yayım tarihleridir.

 

Ne güzel sözdür: Önünüzde okyanus açılsa, sizin
alabileceğiniz, kabınızla sınırlıdır. 1960’larda benim kabım Sadri Maksudi
Hoca’yı anlamak için pek darmış. Ben, onun verdiği cevapların henüz sorularının
farkında değilmişim. Klasiklerimizi yıllar sonra mutlaka tekrar okumalıyız.

 

Haddim olmayarak benzetme yapayım, Sadri Maksudi Bey,
aslında ciltler tutacak buluşları küçük bir kitaba sığdırdıysa, ben de o kitabı
bir köşe yazısına sığdırmaya kalkmayayım. Kozmopolitlik gibi, ülkelerin
kalkınmasında milliyetçiliğin rolü gibi dev konular dışarıda kaldı. Belki
ilerde…

 

Siz en iyisi kitabı okuyun. Kafanızda sorular varsa tabi…
Sadri Maksudi Arsal, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları. Son baskısı,
Ötüken Neşriyat, 2018.(https://millidusunce.com/sorulariniz-yoksa-cevaplari-anlayamazsiniz/)