Hüzünle Geçti Bu Yaz

104

      Öyle her zamanki neşesiyle geçmedi bu yaz!

   
  Nasıl geçecekti ki?

     
Nedeni Korona olan hüznün gölgesi yansıdı evrenin her yanına…

      Ne güneşin ışıltısı, ne plajların
cıvıltısı, ne de doğanın sevinci vardı bu yaz!

      Ölümün gölgesi olmuştu Korona denen
salgın! Nereye çöreklense, nerede görülse orada hüznün de adı oldu.
Sıkıntısıyla, acısıyla, yarattığı korkuyla dağladı yürekleri.

       Milyonlarca insana bulaştı, bir
milyondan fazla insanın da canını aldı. Sonu nereye varır bilinmez ama görünen
o dur ki, daha pek çok canı almaya kararlı!

       Bu kışın başıyla geldi ülkemize. Önceleri
kimse işin ciddiyetini anlayamamıştı! Ama sonrasında geçen zaman öyle bir
felaket çıkardı ki karşımıza!

       Dizi,
dizi tabutlar, kireçli kuyular, tam bir dehşeti yaşattı…

       Değil
birbirimize sarılmak, el sıkmak, yaklaşmak dahi yasaklandı. Ellerimizi eldiven,
yüzümüzü maskeler sardı. Yetmedi sokaklar da kısıtlandı. Okullar kapatıldı,
öğrencilerimiz eğitimsiz kaldı!

       Hafta sonları evlere kapandık, çocuklarımıza,
torunlarımıza hasret kaldık. Ülkemizin beş yılda bitiremeyeceği kadar temizlik
malzemesini neredeyse birkaç ayda harcadık!

      Sadece evlerimize kapanmadık!  İçimize de kapandık!   Çoğu zaman hüzünlendik, kimi zamansa ağladık!
Hasretin, özlemin, hayallerin, sevmenin, sevilmenin ne kadar büyük bir güç
olduğunun farkına vardık…

     Gün
geldi yollar, yolculuklar da kısıtlandı!

      Ülkemizin ekonomi çarkları durdu. Geçim sıkıntısı,
çaresi bulunamayan bir hastalık gibi her kesimi vurdu!

      Ama
en çok da 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız etkilendi! Onları korumak adına
öylesine sınırlamalar getirildi ki bu yaş gurubuna! Değil yürümeyi, doğayı dahi
hatırlamaz oldular!

      Virüsün korkusu yaşamımızın üzerine kara
bir bulut gibi çökmüştü…

     Güneşli yaz günlerini sıkı, sıkıya kapalı
perdelerin ardından seyrettik!

     Çoğumuz evlerimizde, şanslı olanlarımız
ise bir avuç da olsak, yazlık bahçemizdeydik.

     Sonraları, ‘’Kontrollü Sosyal Hayat’’
denilen bir uygulama geldi!

     Yasaklar kalktı, sınırlamalar birden sona
eriverdi!

      Yaz mevsiminin henüz başıydı ama öylesine
eski yaz günleri yoktu artık! Yaz tatillerinin planları yok olmuştu! Ne yüzmek,
ne yelken açmak, ne güneşlenmek, ne de sahil boyunca salına, salına yürümek;
hayallerimizin çoğu kursaklarımızda kalmıştı…

     İşte nihayet yaz bitti! Hüzünle geçen bu
yazın ardından yaşam yeniden canlanmaya başladı.  Yaşamak için çalışmak, çalışmak için iş gerekli!
Ama iş artık aslanın ağzında değil, Kaf dağının ardında!

     Hüznün yüzü yine karşımıza çıkmış alaylı,
alaylı bize bakmakta! Yaşamak adına umuda sarılan insanlarımız, kuyruklar
oluşturmuş, iş peşindeler! Okullarımız hala kapalı, çocuklarımızın eğitimi
uzaktan kumandalı!

     Aslında değişen hiçbir şey yok!  Şimdi de Korona’lı hayata alışan insanlarımız
yaşama sarılmış, hüzünle geçen bir yazın ardından önümüzdeki soğuk kış
günlerinde ne yapacaklarını düşünüyorlar…

     Evet, hala Korona var. Her an bulaşmaya hazır
ve her yerde…

     Önümüzdeki yaz ne olur bilinmez! Şimdilerde
maskeli – mesafeli – hijyenik hayatımız hala devam ediyor…

   Ama üzülmeyin!

   Yaşama olan bağlılığımız,
sevgilerimiz, hasretlerimiz, özlemlerimiz, hayallerimiz bu hüzünlü yaz
sonrasında Korona ’ya inat daha fazla olsun…

    Kimisi beynimizde, kimisi
kalbimizde…

Önceki İçerikMehmet Emin Resulzade Seçme Eserler 1 ve 2
Sonraki İçerikFay Yasası Üzerine
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.