Prof. Dr. Süreyya Ülker

65

     Lâtince’den
Türkçe’ye, Türkçe’den Lâtince’ye “Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü” gibi olmazı
olmaz yapan bir ilim adamı. Türkçe’ye anıt bir eser kazandırmıştır.

     Eser ne kadar
büyükse, onu ortaya koyan azim de o derece yüksektir. Çünkü o azim, o cehd
olmasa idi; bu anıt eser / yapıt ortaya çıkmayacaktı.

 

     Yazan da büyük
emin ol kardaş, yazılan da.

     Çünkü, büyük sır
gizli kalemle kazılanda.

 

     Ferhat’ın dağları
delmesi, Mecnun’un çölleri aşması, Dağcıların Everest’e tırmanışından hakikaten
daha zor bir işi başarmış. Âdeta iğneyle kuyu kazmış. Karınca yürüyüşü ile yola
koyulmuş.

     Kelimeleri sindire
sindire hafızasına almış. Zihninde öğütmüş. Dimağında yoğurmuş. Türkçe’deki
yerlerine bir güzel oturtmuş. Tıp terimleri sözlük arenasında, ben de varım
demiş; Türkçem her şeyi kucaklayacak, karşılayacak, ifade edebilecek kapasiteye
sahiptir diyerek, zorlu bir bilim yolculuğuna çıkmış.

     Her evrede Türkçe
kelimeler bularak; yabancı kelimelerin karşısına dikilmiş. İlmî / bilimsel bir
yükün altına çekinmeden ve isteyerek girmiş. Geleceğin Tıp talebeleri için,
istikbâlin hekim ve doktorları için, yarınların tababet / tıp ilmini Türkçe kelimelerle
karşılayacak bir sonucun tohumlarını, bıkmadan usanmadan ekmiş. Azmiyle
sulamış. Sevgiyle bakmış. Ülküyle kanat germiş. Kendi kültür toprağımızda boy
atmasını sağlamıştır.

     X

     “Türkçe bilim dili
olmaz, yetersizdir!” hezeyan, iddia ve savında olanların ortalıkta cirit attığı
bir hengâmda, Türk ilim âleminden biri çıkıyor. Böyle diyenlere meydan okuyor.

     Kim demiş Türkçe
ilim dili olmaz diye? İşte isbatı, bal gibi olur. Hem olmuştur. Nitekim buna
Doç. Dr. Fikri Öztop Ege’nin dediği gibi: “Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü” ile
“Yeterlidir.” yanıtı veriyor.

X

     Sn. Süreyya
Ülker’i öğrenciliğinden beri çok iyi tanıyan Prof. Dr. Orhan Bumin onu ve
yaptığını ne güzel anlatır:

     Patolog Dr.
Süreyya Ülker, “Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü” adlı kitabı ile beni görmeğe
geldiği zaman, büyük bir kıvanç duydum. Tıp Fakültesi’nin 4. sınıfından beri
kendisini tanırım.

     …Türkçe’nin
özleşmesine ve üstünlüğüne yürekten inanmıştı. Bu, tutku hâlindeki çabası,
sonunda sonuç vermiş ve adı geçen yapıt, basılacak hâle gelmişti.

     Geniş bir terim
sayısı olan ve her gün yenileri eklenen hekimlik alanında, binlerce yıllık
geçmişi olan güzel dilimizde, her Lâtince sözcüğe bir karşılık bulmanın mümkün
olduğunu, Dr. Süreyya Ülker, bu yapıtı ile göstermiş bulunmaktadır. Bu konuda
Prof. Dr. Muzaffer Altınkök şunu söyler:

     Tıp alanında geniş
bir Türkçe kılavuza ya da sözlüğe gereksinme vardır. Bu açığı kapatmağa yönelik
güzel sözlüğü yazdığı için Dr. Süreyya Ülker’i kutlarım. Bir sözlük yazabilmek
için çok çalışmış olsa gerek. Bu çalışma erkesini yitirmemesini, daha nice nice
yapıtlar yazmasını dilerim.

     Doğaldır ki bir ön
çalışma olan bu sözlükteki bazı sözcükler değerini hiçbir zaman düşürmez.

     Tekrar Prof. Bumin
hocamıza dönüyoruz: Bundan sonra hekimlik alanında, yazarlara ve çeviri
yapanlara düşen görev, yabancı dildeki terimleri, dilimize, Türk Alfabesi ile
olduğu gibi aktarmak değil, ufak bir gayretle Süreyya Ülker’in sözlüğüne
başvurarak Türkçe karşılığını bulmak veya aynı temellere dayanak bulunacak bir
Türkçe terimi kullanmaktır.

     Bu büyük çabanın
Dr. Süreyya Ülker tarafından sürdürüleceğine ve yapıtın, bundan sonraki
basımlarında daha üstün bir düzeye getirileceğine inanıyorum.

     Üstün başarısı
nedeniyle Dr. Süreyya Ülker’i candan kutlarım.

Önceki İçerikO s m a n l ı B a r ı ş ı Çok Kültürlü Yapı ve Mardin’de Birlikte Yaşama Kültürü
Sonraki İçerikKavm-i Acîb-i Arab
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.