Komplo Teori

80

Filozof olmak gibi bir derdim yok
lâkin soyut kavramlar üzerinde düşünmek bana her zaman iyi geliyor. Düşünüyorum
sonrasında bir konu hakkında karar veriyor ve sorguluyorum. Üzerinde karar
kıldığım konunun dünyada somut olarak uygulanan bir örneği var mı, ya da
uygulanabilirlik ihtimali var mı? Çevrenizde veya daha uzaklarda olup-bitenler
konusunda fikirler oluşturuyorsunuz ama her zaman İnandığınız fikirler sizi
gerçeğe götürmüyor, yanılabiliyorsunuz ancak, 
zaman zaman bilim adamları da yanılmıyor mu, bir bakmışsınız doğru bilinen
bir tez, yıllar sonra başka bir tez tarafından çürütülebiliyor.

Soyut kavramlar dedim evet,
soyuta başvurmadan, somut kavramlar elde edileceğini sanmıyorum, olsa olsa bir
başka düşüncenin ürününü kopya etmiş olursunuz. Prof.Dr. İskender Öksüz Hoca
da: “Soyutu kavrayamayan topluluklar,
somut ve basit çözümler arar.
” Görüşünde.

Neden Komplo teori, bu da nereden
çıktı diyenlere anlatayım. Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Sayın Arslan Bulut,
bu KOVİD-19 hakkında sürekli yazılar yazıyor, kamuoyunun dikkatini bazı
noktalara çekiyor. Arslan Bulut, yazdığı her yazıyı, bilimsel gerçeklere dayandırıyor,
ya bilim adamlarının görüşlerinden yola çıkıyor, ya da bilimsel
değerlendirmelerde bulunuyor. Dünyayı bir kasırga gibi kavuran KOVİD-19 Virüsü,
Çin’in Wuhan kentinden yayılmasına rağmen, bütün dünyada bu salgın her gün
binlerce can alırken, bu gün itibariyle bu kentte vaka sıfırlamış ve Çin, bu
salgın halindeki virüsün aşısını dünyaya pazarlıyor.

Bu gelişen olaya parmak basan
Arslan Bulut haklı olarak soruyor: “Virüsü
üreten ekibin bulduğu aşıya güven olur mu
?” Kaldı ki İngilizler ve ABD’li
bazı araştırmacılar da bu virüsün Wuhan’daki laboratuvarda üretildiğini iddia
ediyorlar. Bütün bu gerçekleri köşe yazılarında dile getiren Arslan Bulut,
Komplo Teorici olarak suçlanıyor.

Dünya da son yıllarda enteresan
gelişmeler oluyor, insan düşünmeden edemiyor, bu yaşanan olayların hepsinin
birer tesadüfen olageldiğine. Dilerseniz kronolojik sırayla son kırk yılda
gelişen bazı olaylara bir göz atalım. Sakın bunlar da komplo Teori olmasın.

·        
1980 Ağustosunda darbeye meşruiyet kazandırmak
için sivil giydirilmiş bazı askeri öğrenciler, resmi üniformalı askeri
öğrencilere saldırdı. (Sivil Örümceğin Ağında-Mustafa Yıldırım)(Askeri öğrencilerin
kendi aralarında canı sıkılmış olmalı ki, “gelin birazda askercilik oynayalım
diye düşünmüş olmalılar herhalde.)

 

·        
2 Ağustos 1990 yılında Irak lideri Saddam
Hüseyin, Kuveyt’i işgal etti. Daha Irak askerleri Kuveyt’e girer girmez, ABD
televizyonları olayı dünyaya naklen servis ediyordu. Güya Irak askerleri bir
çocuk hastanesine girmişler çocukları katlediyorlardı. Hastanenin görüntüsü
içler acısıydı. Yerlere serpiştirilmiş çocuklar kan revan içinde, Kuveyt Büyükelçisinin hanımı hemşire rolünde çığlıklar
atarak sağa sola koşuşturuyordu. Sonuç, BOP projesi kapsamında Irak işgal
ediliyor, Türkiye de bundan nasibini alıyor ve PKK, ABD sayesinde Kuzey Irakta
kendisine zemin oluşturuyordu. (Öyle bir algı oluşturuluyordu ki, kimsenin
aklına şu gelmiyordu, Kuveyt’e saldırmak için Saddam’ı kışkırtan, iştahını
kabartan kimdi, ABD büyükelçisinin karısının çocuk hastanesinde hemşire
kıyafetiyle ne işi vardı?)

 

·        
 11 Eylül
2001 yılında ABD de ikiz kuleler vuruldu ve başkan bush: “Haçlı savaşlarını başlatıyorum” diyerek Afganistan ve Irak’ı 2. Kez
işgal ederek son darbeyi vurdu.(Başkan Bush, kazın geleceği yerden tavuğu
esirgememiş olmalı ki, BOB Projesini hayata geçirmek için, kendi
vatandaşlarından üç bin kişiye yakın insanını  feda etmişti.)

 

·        
Erdoğan İstanbul’a ilk belediye başkan
seçildiğinde BBC ve ABD basın kuruluşlarından Banu Avar’ı ararlar.(Banu Avar o
yıllar TRT’nin yabancı basın mihmandarı.) “Refah partisi hakkında bir belgesel
çekeceğiz, bizi bu partinin ileri gelenleriyle görüştürür ‘müsünüz?” Banu Avar:
tamam genel başkan Necmettin Erbakan’a haber vereyim.” Der. Karşıdakiler: Hayır
hayır olmaz, biz Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fehmi Koru ile görüşeceğiz.”
Derler. (acaba kader ağlarını Erbakan Hoca’ya doksanlı yılların başında mı
örüyordu, ne dersiniz?)

 

·        
28 Şubat 1997 yılında, Milli Güvenlik Kurulu
toplanıyor 9 saat süren toplantı neticesinde devrin hükümetinin yerine
getiremeyeceği yükümlülükler sunuyor ki, sonradan gelişen olaylarla
Erbakan-Çiller hükümeti istifa ediyor. Garip tecelliye bakınız ki, MGK’nın
şahin paşalarından Çevik Bir, 2002 de işbaşına gelen AKP hükümetinin İsrail
danışmanlığına getiriliyor.

 

·        
Ergenekon davalarında tutsak edilen Türk ordusu!
Tutsak edenler tamam 15 Temmuz FETÖ darbesiyle anlaşılacaktı da, ya o günlerde
iktidarda ki muktedirlerin savcılığa soyunmuş olmaları acep ne ile izah edilir?

 

Kalın sağlıcakla.