Mârifetullah (I)

67

     Allah yaratıcıdır.
Ama sanatkârane yaratır. Sanatkâra yakışacak şekilde sanatkârca yaratır.

     Böyle bir Allah’ı
bilme ve tanıma; mükemmelliklerin en yüce makamıdır. İnsanın yükselebileceği
son zirvedir. Olgunlukların zirvesi, tepe noktasıdır.

     İnsanı bu
mertebeye yani Yaratıcıyı bilmeye çıkaracak olan yol veya merdivenler yani
tarz, usul ve metotlar ise dört tanedir.

     Allah’ı bilmeye
götüren yolların birincisi şudur:

     Yüksek âlimler,
tasavvuf ilminin hakikatine vâkıftırlar. Gerçek marifete  / Allah bilgisine ermişlerdir.

     Bu eriş,
kendilerini tasfiye ve günahlardan arındırmakla, kalbi manen cilâlama ile
gerçekleşmiştir.

     Bu eriş, kalbe
ilâhî mâniaların doğmasıyla olmuştur. İç müşahede / iç görüş ve sezgiyle
olmuştur.

     İşte kulu,
Yaratıcıyı bilmeye götüren yolların birincisi; bu zatların yoludur. Yani
tasfiye / arındırma ve kalbe doğuş yoludur.

     Hakkı arayanların
yolu budur. Bu merdivenledir.

X

     Allah’ı bilmeye
götüren yolların ikincisi imkân ve hudûs yoludur.

     “İmkân” bir şeyin
olup olmamasının eşit durumda oluşudur.

     “Hudûs” ise, bir
şeyin yeniden meydana gelmesi, sonradan ortaya çıkmasının anlaşılmasıdır.

     İşte buna dayanan
Kelâm / Allahtan bahseden ilimle uğraşan âlimlerin yolu budur.

     Onlara göre
yukarıda söz edildiği gibi varlıkların var oluşları; hem mümkün ve olası hem de
değildir.

     Ancak bir
Yaratıcının tercihiyle var olur veya olmaz.

     Ayrıca onlar
bilirler ki, varlıklar “ezelî” / başlangıçsız değil “hudûs”turlar / sonradan
olmadır.

     Allah’ı bilmenin
ikinci yolu “imkân” ve “hudûs”tan geçer denmişti.

     Bu metot ve yol;
Sn. Ali Ünal’ın da belirttiği gibi:

     Bütün yaratılmışların
varlığını zarurî değil, mümkün görmektir. Olmaları gibi, olmamalarını da aynı
derecede imkân ve ihtimal dâhilinde bilmektir.

     Dolayısıyla
buradan hareketle oldurmak veya oldurmamaktan birini tercih eden irade sahibi
bir Yaratıcıya vardıran bir yoldur.

     Ayrıca
yaratılmışların varlıklarının ezelî değil, sonradan olduğundan hareketle,
onları var eden ezelî / başlangıçsız bir Yaratıcının varlığını zarurî / zorunlu
gören bir yoldur.

     İşte Kelamcıların
yolu budur.

X

     Bu iki asıl yani
“imkân” ve “hudûs” gerçekte Kurân’dan alınmıştır. Fakat insan düşüncesi; bu iki
yolun Kur’andaki aslını, esasını başka kalıplara dökmüştür.

     Bu yüzden
anlaşılması zorlaşmış ve güçleşmiştir.

X

     Allah’ı bilme usul
ve yollarının üçüncüsü feylesof / filozof, hakîm ve çok bilgili kimselerin
mesleğidir. Hikmet sahipleri / inanmış filozofların yoludur.

X

     Ne yazık ki, Allah’ı
bilmeye götüren bu üç yolun üçü de; fikir sureti giymiş, her türlü evham, vehim
ve kuruntuların saldırısına maruzdur. Onların ilişme ve rahatsız edişlerinden
emin ve korunmuş değillerdir.

Önceki İçerikAtatürk Aşılamaz mı?
Sonraki İçerikCoronavirüs Der ki
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.