Corona Hakkında Uyarılar ve Yeni Yaklaşımlara Dair Notlar

120

Bir kez olsun bizi şaşırtın, bir kez olsun işinizi doğru düzgün yapın

COVID-19 ve salgın vaziyeti eve kapanıp içimize döndüğümüz günlerde dünyanın ana gündem maddesi olmuş durumda. Dünyada enfeksiyon hastalıkları konusundaki birikimiyle adından söz ettiren bilim insanlarının tahminleri gösteriyor ki bu salgın en iyi ihtimalle birkaç ay daha tüm dünyanın ana gündem maddesi olmaya devam edecek ve en iyi ihtimalle ölü sayısı 50,000’in üzerine çıkacak. Geçen haftaki yazımda bu salgının yayılacağı gerçeğini kabul etmenin gerekliliğinden bahsetmiştim, ‘’Önlem alalım, panik yapmayalım ve gerçeği kabul edelim.’’ demiştim. Bunu söylerken yanında sürece dair yanlış bulduğum noktaları da oldukça dostane bir dille sıralamıştım. Bilmenizi isterim ki insanlar canıyla uğraşırken, toplumun aktörlerine ve kurumlarına olan bağlılığı böylesine hassas durumdayken iş son raddeye gelmedikçe sert bir eleştiri yazısı kaleme almayı cidden istemiyorum. Söyleyeceğim, kafalara vura vura ifade edeceğim detaylar var fakat şu anda bunları yazmanın zamanı olmadığını düşünerek ve toplumumuzun bütünlüğünü her teferruatın üstünde tutarak şimdilik bazı şeyleri dillendirmemeyi seçiyorum.  Ama diyorum ki bizleri şu günlerde birbirimize tahammül edemez hale getirmeyin, Allah aşkına bir kez olsun işinizi doğru düzgün yapın. Devleti yönetenler, bu devletin sosyal bir devlet olduğunu rica ediyorum bir an önce hatırlasın! İnsanlara evde kalmayı tavsiye edebilmenin ötesine geçsin, dışarı çıkmaya evlatlarının karnını doyurmak için mahkûm olanları bu devlet artık bir zahmet hatırlasın! Devletin vatandaşına böyle bir zamanda el uzatmasını beklemekten daha tabii ne olabilir ki? Uçak biletlerinin fiyatlarını düşürmeye yönelik adımları bu ulusa istikrar kalkanı diye göstermeye çalışanlar bilsinler ki bu ulus, böyle bir zamanda kendisini yüzüstü bırakanları affetmez! Ulusu kandırmaya çalışmaktan vazgeçin, insanların aklıyla alay etmeyin ve yaraya merhem olacak planlarla karşımıza çıkın artık! İnsanların sabrını da, bu devlete inancını da bugünlerde sınamaya kalkmayın. Ben işler daha kötüye gitmeden önce üzerime düşeni yapıyor ve süreci yönetmeye çalışanlara sesleniyorum;

1)      Test sayılarını behemehâl artırın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarına sağlık hizmetlerinde mutlak öncelik verin ve eldeki ekipmanları kendi vatandaşlarınızı refaha kavuşturmadan önce oraya buraya yardım niyetiyle göndermeyin!

2)      Vatandaşı vakaların ülkedeki dağılımına dair detaylıca bilgilendirin!

3)      Süreci sabote ederek devletin en basit hizmetlerini bir seçim kampanyası unsuru haline getirmeyin!

4)      Gerçekten sorunu çözmeye ve vatandaşın aldığı darbeleri iyileştirmeye yönelik bir eylem planı oluşturun, bunu yaparken siyasi partilerle ve bilim insanlarıyla istişare etmeyi ihmal etmeyin!

5)      Kurduğunuz Bilim Kurulu’nu vereceği kararlarda özgür bırakın, onları vitrin süsü haline getirmeyin ve ikinci bir Akiller travmasının müsebbibi olmayın!

6)      Sosyal medyada çalışıyoruz fotoğrafları vermekten evvel vatandaşın devletine güvenmesini sağlayın! Bir kez olsun bizi şaşırtın ve bir kez olsun başladığınız işi sapıtmadan bitirin!

 

 

 

 

 

 

Meselelere Yeni Yaklaşımlar geliştirmek konusunda yetersiziz

Tabii tüm bu olumsuzluklara, fenalıklara rağmen bizleri sevindiren gelişmeler de olmuyor değil, size biraz da iç açıcı bir hadiseden bahsetmek istiyorum, her ne kadar şahsi bir mesele olsa da anlatınca sizi de sevindireceğini umut ediyorum. Bundan hemen hemen 11 gün önce benim için önemli bir gelişme yaşandı. Yaklaşık 2 senedir içinde Kocaeli temsilcisi olarak bulunduğum ve sosyal medyada 100 bine yakın takipçisi olan Haberasi adlı haber sitesinin Facebook ve Youtube üzerinden yayın yapan internet televizyonunda kendi programıma başlamak üzere davet aldım. Son 3-4 senede benim için çocukluk hayali olarak sayılabilecek pek çok işe el atma fırsatım oldu, işte kendi programımı yapmak da bunlardan biriydi. İnanır mısınız sanki CNN’de kanal yapacakmış gibi sevindim ve heyecanlandım. Çünkü iyi biliyorum ki bir işe nasıl başlarsanız, öyle gidecektir. Ben eğer kalem çevirmeye başladığım günlerde Kocaeli’mdeki yerel bir gazeteden ret cevabını aldığımda kalemi bıraksaydım ne şu anda 2 tane ulusal haber sitesinde yazarlık yapıyor ne de 100 bin takipçisi bulunan bir internet televizyonundan program teklifi alıyor olurdum. Yayınlarımız 10 ile 20 bin arasında izlenmelere ulaşıyor ki bunlar da internet üzerinden yayın yapan bir kanal için ciddi rakamlar demek oluyor. Programı yapacağım kesinleşir kesinleşmez hemencecik hiç düşünmeden adını koyuverdim. ‘’Yeni Yaklaşımlar’’ Olacak dedim, peki bu ismi koymayı neden bu kadar istemiştim? Bu ismi ileride çıkaracağım ve içinde 14 ile 21 yaş arasındaki köşe yazılarımı toplayacağım derlem içerikli kitabım için 2-3 senedir aklımda tutuyordum dolayısıyla benim için anlamı ve öyküsü vardı. Ben bir genç olarak bugün Türkiye’de yaşadığımız sorunların çoğunun ve mustarip olduğumuz sıkıntıların çoğunun ardında meselelere yeni yaklaşımlar geliştirmedeki yetersizliğimizin yattığını düşünüyorum.

Ne yazık ki bir tarafı tutan, diğer tarafın ne anlatmaya çalıştığına dönüp bakmıyor. Bir ideolojiye kendisini saplantılı şekilde adayanlar, diğer düşünce sistemlerinin işlevsel yönlerini anlamlandıramıyor. Bu durum sadece Türkiye’ye mahsus değil pek çok ülkede de bu kökten kaynaklı problemler yaşanıyor ama bu durum Türkiye’de daha can sıkıcı hal almış durumda. Özellikle iktidarın kullandığı kutuplaştırma dilinin insanları birbirinden uzaklaştırmasıyla birlikte neredeyse birbirine tahammül edemeyen, birbirini utanmasa bir kaşık suda boğacak bireylerle doldu toplumumuz. Eskimiş dilden, eskimiş söylemlerden, insanları birbirinden iten tutumlardan uzak durup çağın gereklilikler ışığında, bilimin rehberliğinde bakış açımızda revizyonlar yapmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Her birey farklı düşüncelere, farklı inanışlara ve farklı adetlere sahip olabilir ama bu kimseye diğerlerini ötekileştirme hakkını tanımıyor. İşte ben tam da bu yüzden programıma Yeni Yaklaşımlar dedim. Farklı görüşleri savunan, farklı doğruları olan, farklı hedefleri olan farklı farklı konuklarımız olsun hepsi düşüncelerini aktarabilsin istedim. Kolay kolay sorulamayan sorular artık sorulabilsin ve konuşulmayanlar konuşulsun istedim. Ünlü, tanınmış, tecrübeli konuklarımızın yanı sıra; toplumun içinde inanılmaz çalışmalar yapan ama sesini duyuramayan konuklarımız da gelsin kendisini tanıtabilsin istedim. Gençlerin durumu, gençlerin geleceği hakkında herkes atıp tutarken gençler de bir vesileyle bir araya gelip kendileri hakkında konuşabilsinler istedim. İstedim ve bir serüvene daha başladım, bu cumartesi akşamı 3.bölüme gidiyoruz. İlk hafta Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ile beraberdik, ikinci hafta DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ile beraberdik konuk listemizde daha pek çok kaliteli isim yer alıyor, haftalar ilerledikçe sizler de göreceksiniz.

Umut ediyorum ki Yeni Yaklaşımlar isminin gereğini yapabileceğim nice güzel programlara imza atabilirim, umut ediyorum ki bu işin hakkını verebilirim. Ben müthiş keyif alıyorum, sizi de sohbetlerimize katılmaya davet ediyorum. Bakalım sizler de keyif alacak mısınız, bakalım sizler ne diyeceksiniz bu işe?