Türkiye otomobil yapabilir mi?

106

Biz falan şeyi üretebilir miyiz, 20. asrın sorusudur. Tasarlayabilir misiniz? Pazarlayabilir misiniz? Türkiye otomobil üretir mi? Üretir tabi. Üretmeli mi?

1968’de ODTÜ’de çalışmaya başladığımda Fizik Bölümü’ndeki arkadaşlar transistör yapma peşindeydi! Transistör o günlerin yenilikçi ve ileri teknolojisiydi. Türkiye’de transistör yapmak! Ne güzel! Sonra ODTÜ, transistör değil de devrim yapmaya karar verdi. Transistörden tekrar haber aldığımda aradan yıllar geçmişti. Bir devlet kuruluşu, transistör yapmıştı. Ancak küçük bir problem vardı. (Rakamlar tamamen farazidir) Bizim 5 TL’ye mal ettiğimiz transistörü Tayvan 25 kuruşa satıyordu!

O günlerle bu günler arasında dağlar var. Fakat temel problemler aynı.

Şimdi soruyoruz: Türkiye otomobil yapabilir mi? Yapar tabi de doğru soru bu değildir. Doğru soru, “Türkiye, devlet eliyle otomobil yapmalı mı?”dır.

Buhar makinesi yapalım mı?

2020’de otomobil, 1968’deki transistör kadar heyecanlı değil.  Dört endüstri devriminden bahsedilir. Birincisi buhar makinesinin üretime girişidir. İkincisi, kimya endüstrisi ve Henry Ford’un üretim bandı.

Otomobil bu ikinci devrimin göz bebeğiydi. Yüzyıl öncesinin, 1900’lerin yenilikçi ürünü. Sonra Endüstri 3.0 geliyor. Elektronik, bilgisayar. Transistör, 3.0’ın işi. Bugün Endüstri 4.0’deyiz. Yapay zekâ, yapay canlı, üç boyutlu baskı, nesnelerin İnterneti. Peki, Türkiye otomobil yapabilir mi? İsterseniz buhar makinesi de yapar, fayton da. Yapmalı mı?

Herhangi bir şey, mesela otomobil, üretecekseniz önce şu sorulara cevap vermelisiniz: Dünyada insanlar niçin benim otomobilimi tercih edecek? Rakiplerimin kalitesini katlayacak yepyeni bir buluşum mu var? Yok, kaliteyi ucuza mal ettiren bir avantajım? Olağanüstü servis mi veriyorum? Bunlardan birini yapıyor ve ilk defa yapıyorsanız … İşte bu yenilikçilik-inovasyondur. Bid’at yani.

Son bir soru: Benim markam, diğerlerinden daha mı meşhur? (Bu son sorunun da öncekilerle ilgisi var. O tanınmışlık, geçmişte ispat ettiğiniz avantajların hatırlanmasıdır aslında.)

Azıcık, 120 yıl kadar geç kaldınız

İlk etkili kanser ilacını, ilk kolay zayıflama ilacını, ilk yapay zekâlı şoförsüz otomobili yapan çok kazanacaktır. Bu sonuncusu, şu anda sahada deneniyor.

Bunları ilk yapan, rakibi olmadığı için kâr marjını geniş tutacaktır. Fakat bu ancak birkaç yıl sürer. Arkadan bir rakip çıkar ki o, “niçin beni tercih etsinler” sorusuna başka bir cevap bulmuştur. Sonra bir daha, bir daha… Sonuçta ekonominin ilkesi çalışır. Kâr marjı, mevduat faizi seviyesine hatta altına iner. Buna, fiyakalı bir laf olsun diye “konsolidasyon” deniyor. Ürünün yaşam döngüsüdür bu. Son safhada şirketler kapanır veya ayakta kalabilmek için birleşir.

Otomobil sektörü bu döngünün neresindedir? Elektrikli, hibrid de kurtarmıyor. Sektör konsolidasyonda. Bu markaları tanıyor musunuz: Seat, Skoda, Audi, Porche, Volkswagen? Bunlar artık tek firma. Citroen, Opel, Peugot? Bunlar da öyle. Renault, Nissan, Dacia da. Otomobilde konsolidasyon Ford’la başlamış. General Motors, GM, diye bir firma var. Onun Chevrolet, Oldsmobile, Cadillac ve daha bilmem ne markaları vardır. Bunların çoğunun bir zamanlar bağımsız, otomobil şirketleri olduğunu pek az insan bilir.  Ford, daha kaliteliyi daha ucuza yapmasını sağlayan inovasyonu, yani üretim bandını ve işçiye yüksek ücret vermeyi keşfedince bu eskiler sıkışıp birleşti.  Bir de batmışlar var: Packard, Rambler, Nash, ve niceleri…

Peki, ne yapmalı: Google ile rekabet edecekseniz nesnelerin İnterneti ve yapay zekâyı kullananını deneyin. Elektriklide Tesla Model 3 şu anda ikinci elde satılıyor. Galiba yakıt hücrelisi yok henüz.

üretebilir miyiz değil

Ya daha kaliteli, yahut aynı kalitede ama daha ucuz. Bunun için de diğerlerinden daha iyi bir tasarım,  üretim ve pazarlama lazım. Üretim en kolayı. Siz üstün bir tasarım yapar, pazarlamada da rakiplere tur bindirirseniz, Çin’e verin, onlar üretir. Biz falan şeyi üretebilir miyiz, 20. asrın sorusudur. Tasarlayabilir misiniz? Pazarlayabilir misiniz?

Dünyada başa güreşen iPhone’un arkasında şöyle yazıyor: ABD’de tasarlanmış, Çin’de üretilmiştir!

Pazarlama gurusu Seth Godin, “Geçen asırda“, diyor, “İş yapmak ayakta duran bir adam gibiydi. Kafası üretim, sol kolu tasarım, sağ kolu pazarlamaydı. Önemli olan üretimdi. Ürettikten sonra elinizi öpene satardınız.” “Bugün“, diye devam ediyor Godin, “Adam iki elini havaya kaldırmış. Önemli olan tasarım ve pazarlama. Üretimi herkes yapar.” Biliyorsunuz, on yıllardır Türkiye’de yabancı otomotiv markalarının üretimini yapıyoruz. En büyük ihracat kalemimiz o. Fakat tasarım onların, pazarlama onların, başka kritik bileşenler de onların.

Tank? Uçak?

Türkiye otomobil üretir mi? Üretir tabi. Üretmeli mi?

Bu düşünce zincirinin bir istisnası var. Tank için, savaş uçağı için, hava savunma sistemleri için böyle düşünemezsiniz. İşte Altay Tankı’na sahip olmayasınız diye çelme üstüne çelme yiyorsunuz. Patriot ile S400 arasına sıkışıyorsunuz. F35 ile SU bilmem kaça da.

Üreteceksek bunlara bir göz atmalıyız. Uygun tank motoru ve jeneratörü, zırhı, imkânsız değil. Sadece bunu araştırıp becerecek malzeme bilimi, o bilime erişecek üniversite gerekiyor. Şimdi söyleyin bana: Siz bunları yapabilir misiniz? O üniversiteyi, o araştırma merkezini kurup liyakat sahiplerine teslim edebilir misiniz?