Ulus Nedir, Kürtler, Türk Ulusu 1

84

 İşiyle yoğun boğuşan bir teknik eleman olarak, kalan fukara zamanlarımda, yıllardır kafama takılan Ulus konusunu,  düşünmeye, okumaya, öğrenmeye ve anlamaya, çalıştım. Ortada çok fazla spekülatif bilgiler, önermeler vardı.

 Sonra da adının, kapsamının, birçok yerde referans olarak önerildiğini bildiğim, “ Ulus Nedir” adlı yapıtı okudum.

Bu okuma sonrasında öğrendiklerimle, daha önce biriktirdiklerimi tekrar analiz edip, saf bir akıl ve mantıkla (matematik) doğru ilişkilendirme çabasıyla, toparlamaya çalıştım. Sonuçta kendimce, tutarlı olduğunu kabul ettiğim önermelere ulaştım.

Bilimsel felsefede, bir önermenin tutarlı olabilmesi için ilk ve en önemli koşul, tartışılabilir ve yanlışlanabilir nitelikte olabilmesidir. Bu durumda, önerme yanlışlandıkça, yanlışları elendikçe doğruları artar, başka doğrulara gider vb.

 “Dam üstünde saksağan”, “yok devenin başı” gibi nitelemeler, halkımızın, tutarsız önermeler hakkındaki farkındalığını gösterir. İnançlar, tartışılamaz ve yanlışlanamaz, zaten inançlar da bilimin sınırları içine girmezler.

 Ben de en önce, önermelerimin tutarlı olmasını umuyorum.

 Her şeyden önce Ernest Renan’ın  “Ulus Nedir” yapıtını okumanızı öneriyorum.  (Pinhan Yayınları)  

 Ernest Renan kimdir:

(1823-1892) Fransız filozof, tarih-sosyal bilimci, yazar, Dr. 1878 de Fransız Akademisi üyesi.

 Meslektaş ve dönemdaşı, Alman Strauss, kendine göre, Almanya’ya ait olması gereken ancak Fransız bölgesinde kalmış olan Alsas – Loren’ in, barışçı bir yolla Almanya’ya geri verilmesi gerektiğini ileri sürer ve Almanya’ da

 “Gazette d’Augsbourg” da bu konuda makaleler yazar.

Ernest Renan da Fransız gazetelerinde yayınlanan bilimsel makalelerde bunun aksini ileri süren bilimsel yanıtlar verir. Ernest Renan bu çerçevede Ulus Nedir konusuna, araştırarak girer ve tüm sonuçları bir bütün olarak, 1882 de Sorbonne’ de “Ulus Nedir” başlıklı bir konferansta tüm dünya ile paylaşır.

 Ernest Renan’ın bu konferansı, Ulus üzerine ilk ve en büyük bir önermedir ve döneminde ve sonraları, hep bir referans olarak ele alınmıştır. Ancak burada göz önünde tutulması gereken çok önemli bir nokta şudur: Ernest Renan, tezinde kendine ait bir Ulus Devlet özü, biçimi önermemiş, ancak, doğmuş ve doğmakta olan Ulusların ortak karakterlerinin ve kendiliğinden, doğal kuruluş yasalarının, ne olduğunu incelemiş ve  “Ulus herhalde böyle bir şey olmalı” diyerek önermelerini ileri sürmüştür. 

Ernest Renan’ın Ulus Nedir kitabından seçmeler.

Tabi ki Renan, buradaki seçmeleri, atasözü gibi söylemiyor, bir konuda düşüncelerini anlatıyor, altını dolduruyor ve sonra bir sonuçla bitiriyor. Ben burada, bu vurucu sonuç fikirlerini sunuyorum. Dedim ya kitabı okuyun.

 S37: * Unutmak, hatta tarihsel hata da diyebilirim, bir ulusun yaratılmasında çok önemli bir etkendir ve bu nedenle tarih araştırmalarındaki ilerlemeler genelde ulus için tehlikelidir.

 * Birlik her zaman vahşice gerçekleştirilir. Kuzey ve güney Fransa’nın birleşmesi ………..*   

S38:* Oysaki ulusun özü tüm bireylerin ortak bir çok şeye sahip olması ve aynı zamanda hepsinin bir çok şeyi unutmuş olmasıdır. * tüm Fransız vatandaşları Aziz Barthelemy Gününü ve XIII. Yüzyıl Güney katliamlarını unutmak zorundadır.** S45:* Etnografya bayrağını en yükseklere çıkaran Almanlar……….Othonların atalarına yaptıkları katliamın ve müsaderelerin hesabını sormayacaklarından emin olabilirler mi? Unutmayı bilmek herkes için daha iyi olabilir.***

S42:* Demek ki etnografık tasavvurların modern ulusların kuruluşunda hiç bir önemi yoktur.  Fransa Kelt, İber ve Cermendir. Almanya Cermen, Kelt ve Slavdır. İtalya etnografyanın en kararsız olduğu bir ülkedir. Britanya adaları Kelt ve Cermendir. S49:* Ulus tarihin derin karışıklıklarından doğan ruhani bir ilkedir.

 S50:* Ulus birey gibi, uzun bir gayret, fedakârlık ve özveri geçmişinin sonucudur. * Geçmişte ortak zaferlere, şimdi ortak bir iradeye sahip olmak, hep beraber büyük işler yapmak ve daha da yapmak istemek.

 S51: * Bu durumda ulus, yapılan ve daha da yapmaya hazır olunan fedakârlıkların duygusuyla oluşan büyük bir dayanışmadır.

 S51: * Bir ulusun varlığı her gün yapılan bir referandumdur.

S52: * Özetliyorum Beyler, İnsan ne ırkının ne dilinin ne dininin ne nehirlerin akışının ne sıradağların kölesidir.

 Sağlıklı bir akla ve sıcak bir kalbe sahip büyük bir insan topluluğu ahlaki bir bilinç yaratır, bu bilince ulus nedir. 

 Benim çıkarımlarım ve Türkiye’miz ile ilgili yorumlarım. 

 Önce yukarıda sözü edilen “Unutma” ile ilgili olarak söyleyeceklerim var.

Kılıçdaroğlu’ nun bir devlet adamı adayı olarak, Dersim olaylarını kaşıması, Ulus Devletimizin bağrına sokulmuş bir hançerdir. Feodal eşkıya, buraya tapu, kadastro giremez diyor ve hemen oracıkta 33 askerimizi katlediyorlar.

Devlet, belki de, başka hiçbir askerimizin burnu kanamasın diye anlaşılabilir olarak,  orantısız bir güç kullanıyor.

 Peki ama ondan sonra Tunceli halkı niye hep CHP ye oy verip, 17 seçimde de CHP yi açık ara birinci parti yapıyor.

 Niye acaba, acaba şundan  mı? Belki de, Tunceli halkı, ağa zulmünden, kölelikten kurtulup, özgür bir yurttaş olmuştur. Cumhuriyet; belki de Tunceli halkı kimsesizken, onların da kimsesi olmuştur. Her şeye rağmen, bir romancı, hikâyeci, bir tarihçi, orada yaşanan trajediyi anlatmak, insanoğlunun yüzüne vurmak isteyebilir ve bu anlaşılabilir. Ama sen devlet adamı adayı  Kılıçdaroğlu, sen bunu yapamazsın.

Devam edelim. Ulus birliği, kapsamındaki halkların gönüllü birliğidir. Seçtikleri güvenli bir kaledir. Örneğin, bana göre, Suriye halkları, yaşadığı vahşet ve sahip olduğu uygarlığın yok oluşu karşısında, arabıyla, türküyle, kürdiyle, kıptisiyle, diğer kavimleriyle, Müslümanıyla, sunnisiyle, şiisiyle, Hristiyan’ıyla, şimdi gerçek bir ulus olmuşlardır ve bu ulus bilinciyle vatanlarını savunmaktadır.

Türkiye’miz, Türk Ulus Birliği de, 150 yıllık parlamenter demokrasi deneyimi ve kurumları ve sanayi gücü ile savaş gücü ve savaş sanayi gücü ile, kürt etnik kimlikli vatandaşlarımızın seçtikleri, pekala güvenli bir kale olabilir. Ve Kürt etnik kökenli vatandaşımız da, kendini, adı Türk olan bu ulusun bir bireyi olarak pekâlâ hissedebilir. Zaten öyle olmaktadır da.

 Kürt etnik kimlikli vatandaşlarımız, BOP projesi ile oluşacak, sanayisiz, sadece petrolü olan ve bu nedenle emperyalizm ile kucak kucağa, ilkel kavim demokrasisi ve kurumlarıyla yola çıkacak olan, yeni bir macera-Kürt devletinde yaşamayı ve bu devletin vatandaşı olmayı hiç te istemeyebilir.

 Hasip Kaplan, Hendek savaşlarında PKK ya destek vermeyen kürt vatandaşlarımıza resmen küfür etmişti.

 Küfür etmek tabi ki büyük bir terbiyesizlik, ama birisi “kardeşim bu seni zerre kadar ilgilendirmez”  dese yeridir, haklıdır. Çünkü bu, her etnik kimliğin varoluşu ve geleceği ile ilgili sosyal-teknik bir tercihtir

Ulus birliği, adını Coğrafyasında, tarihi, belirleyici ve sürükleyici bir halktan, kavimden alır.

 Mesela Franklar, Cermenler, Anglo lar gibi.

Türk Ulus birliğinin adı Türk’tür ve bu ad Türklere anasının ak sütü gibi helaldir.  Çünkü bu topraklarda tarihi belirleyici ve sürükleyici halk, kavim Türkler olmuştur. Bakınız, İbni Haldun, Mukaddime adlı eserinde ne diyor. Kaynak Yayınları sayfa 22.“Türkler, savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle İslam’ın kurtarıcısı olmuşlardır”

Dr. Hikmet Kıvılcımlı, ”İlkel Sosyalizmden Kapitalizme İlk Geçiş İngiltere adlı eserinde,(Diyalektik Yayınları)  Fransız tarihçi, Foucher de Chartres’in (1058-1127) Haçlı Savaşlarını anlatan kitabından alıntı yapıyor, bakalım ne var? Tarihçimiz de, yakın tanık tarihçisi Guibert de Novagent’ ten alıntı yapıyor:

 S51,52; “”” Daha ilk karşılaşmalarında, Türklerle Franklar birbirlerinin kıymetini anlamayı öğrendiler. Frankların kendileri, ruh inceliği ve savaşta yiğitlik bakımından, Türklerinkiyle kıyaslanabilecek, hiçbir insan ırkı tanımadıklarını teslim ettiler.

 Hele, Türkler, Franklarla dövüşmeye başladıkları zaman, hasımlarına karşı kullandıkları ve bizimkilerin hiç tanımadıkları silahların verdiği şaşkınlıklar, hemen hemen umutsuzluğa düşmelerine sebep oldu.

 Franklar, hasımlarının atlara yaptırdıkları manevralardaki olağanüstü beceriklileri, bir taarruza uğrayınca ondan sakınışlarındaki çabuklukları ve kaçarken ok atarak savaşmaya alışkın vuruşları üzerine, en ufak bir bilgi olsun edinemiyorlardı. Kendi yönlerinden Türkler de, kendilerini, Franklarla aynı kökten gelmiş sayıyorlar ve bütün milletler arasında askerce üstünlüğün, hak olarak, bu iki ulusa düştüğünü düşünüyorlardı “””

Bu anlamda Kürt milliyetçileri ve yandaşlarının ileri sürdüğü gibi, Kurtuluş Savaşımızı Türkler ve Kürtler birlikte başarmıştır tezi yanlıştır. Emperyalizmin tehdidi karşısında bir kısım kürt nüfusu, diğer halklar gibi, müstakbel Ulus devlet kalesi içinde kalmak istemiş ve bir nefer olarak savaşmış olabilir. Ama bu birlikte yapmış olmaya yetmez.

Kurtuluş savaşımızı başarıya götüren güç, Orta Asya’dan başlayıp bu günlere kadar, Türklerin biriktirdiği, Askeri-Teknik Üretici güçtür. Dünyada sayılı meydan savaşlarının bir kaçı bu topraklarda verilmiş olup, ders olarak Harp Akademilerinde okutulmaktadır.