“Demokrasi ruhu, iktidarın kolayca gelmesi değil, seçimle kolayca gitmesidir.” Popper
Peşinen söyleyeyim ki, yazı başlığı bana ait değil. Kitaplarını ve güncel yazılarını Türkiye ve dünya gerçekleriyle örtüştüğü için zevkle okuduğum Prof. Dr. İskender Öksüz Hocaya ait.
Eğitimsiz toplumlar, düşünmez, sorgulamaz ve kendi kendilerine karar veremezler. Sadece inanıp güvendikleri kişiler ne konuşuyor ona bakar, onun söylediklerini uygularlar. Halkın bu zafiyetinden faydalanmak isteyen uyanıklar ise bu fırsatı hiçbir zaman kaçırmak istemezler. Büyük ve ince siyaset mühendisliği ile kitlelerin kalbine girmeyi başarırlar.
Ama bütün bunlara bakıp ta çoğulcu, katılımcı demokrasiden vaz mı geçeceğiz, hayır, kitlelerin bilgeliği gerçeğini ve ferasetini hiçbir zaman yabana atamayız. “James Surowiecki, Kitlelerin Bilgeliği kitabında kalabalıkların doğru karar verebileceğini düzinelerce misalle anlatır. Bunlardan biri; 1906 yılında İngiliz bilim adamı Francis Galton, bir çiftçi fuarında 800 kişiden bir öküzün kesilip hazırlandıktan sonra ki ağırlığını tahmin etmelerini ister. Tahminlerin ortalaması 1197 pounddur. Öküzün kesilip hazırlandıktan sonraki gerçek ağırlığı ise, 1198 pound! Kalabalık öküzün gerçek ağırlığını binde birden az hatayla bilmiştir.”1
Burada çoğulcu, katılımcı demokrasiden bir örnek daha verecek olursak:
1968 Yılında kaybolan bir ABD denizaltısı Scorpio’nu bulmak için küçük guruplar oluşturulur, lâkin netice alınamaz. Bu çalışanlar içinden bir subay, elindeki bilgileri daha geniş topluluklarla paylaşır ve denizaltı kaybolduğu yerin sadece 200 metre uzaklığında bulunur.
Bu iki örnekte yaşanılanlar da gösteriyor ki, halkın çoğunluğunun feraseti, küçük gurupların veya tek adamın düşüncelerinden ve aklından daha üstündür.
Gerçek demokrasi, duble yola benzer iktidara gelişler ve gidişler gayet serbesttir. Duble yollarda kısa mesafelerle sapaklar bulunur, ihtiyaç duyduğunuz yerde o sapaklardan ayrılır başka bir yola geçebilir hatta geri dönebilir veya hedeflediğiniz noktaya varmış olursunuz.
Ama sadece adı demokrasi olduğu halde baskı, cebir ve tepesinde vesayet bulunan sistemler, içerisi kıvrım kıvrım, ağız tarafı içe dönük ıstakoz kabuğuna benzer, buna giriş serbest, çıkış gayet zordur, hatta çıkış hiç yok gibidir. Ama ille de çıkacağım derseniz başınıza gelecek felaketlere razı olmanız gerekir.
Dövülür, sövülür, hain ilan edilirsiniz. Bütün bunlarla kalacağınızı mı sanıyorsunuz, onca hizmetinize rağmen bir de itibarsızlaştırılırsınız.
Hâlbuki daha dün gibi yakın bir zamanda, dışişleri bakanı olmuşsunuz, başbakan olmuşsunuz, yıllarca devletin hazinesi size emanet edilmiş ve sizin reklamınız yapılarak milletten oy istenmiş.
Demokrasinin zaafa uğradığı en kritik dönemlerde içişleri bakanı olmuşsunuz, devleti işler duruma getirmişsiniz. Zamanın muktedirlerine söylediğiniz tek bir söz, tarihe altın harflerle yazılmış.
Bu düşündüklerinizin hepsi boş, çünkü sizi oraya getiren güç ne istiyorsa nasıl düşünüyorsa onu yapmak onlar gibi düşünmek zorundasınız, hem vardır elbet bir bildikleri, koskoca dünya liderinden, her sözünde bir hikmet bulunan bilge liderlerden daha iyi düşünmek sizin haddinize mi düşmüş.
Yukarıda verilen ve yazılan örnekler de gösteriyor ki, aklın, bilimin, toplum ferasetinin yolundan sapmamak gerekiyor.
Kalın sağlıcakla.
Not: Elazığ ve Malatya havalisinde oluşan 6,8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum, büyük Türk milletine geçmiş olsun.
1- İskender Öksüz “Bilim Din ve Türkçülük. Sayfa: 248”