Kıbrıs’ta Bundan Sonra ne Olur?

67

Kıbrıs’ta bundan sonra olabilecek yegâne şey;  her iki kesimde kurulu devlet yapısının, her iki halkın yaşam biçiminin devamı olacak; Kıbrıs adasının bugününden farklı bir çözüm şekli gelişmeyecektir.

Onca yıldır devam eden müzakereler sürecine, uluslararası toplumun konuya yaklaşım biçimine, Rum-Yunan ikilisinin çözüm sürecinde oynadığı oyunlara, Türkiye’nin ada üzerindeki vazgeçilmez haklarına bakıldığında:

Kıbrıs konusunun bir 60 yıl daha çözümsüz kalacağını söylemek artık çok güçtür…

Kıbrıs adasında şurası çok net olarak ortaya çıkmış, değişmez olduğu anlaşılmıştır ki:

Ne Kıbrıs Türk Halkı kanı ve canı pahasına elde etmiş olduğu egemenliğinden, kurmuş olduğu KKTC devletinden vaz geçecektir. Ne de Rum tarafı sırf çözüm olsun diye Kıbrıs Türk Halkına azınlık haklarından bir fazlasını verecektir.

Bunun yanı sıra uluslararası toplumun yarım asırdan fazla bir süredir ortaya koymuş olduğu Kıbrıs’taki çözüme odaklı önerilerinden de, çözüm planlarının tamamından da bir sonuç çıkmamış, bundan sonra çıkacağı da yoktur!

Çünkü bu iki yüz yüzlüler Kıbrıs’ta çözümle değil; Kıbrıs adasının stratejik konumuyla, çevresinde tespit edilen zengin enerji kaynaklarıyla ilgilenmektedir.

Adada yaşayan her iki halkın anavatanlarının adaya bakışlarını analiz ettiğimizde ise:

Türkiye’nin ada üzerinde elde etmiş olduğu yasal ve tarihsel haklarından vazgeçmeyi asla düşünmediği, Yunanistan’ın ise AB üyeliğinin avantajlarını da kullanarak, Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlük hakkının kaldırılmasının, Türk askerinin Kıbrıs’ı terk etmesinin çözüme giden tek yol olduğundan asla vazgeçmeyeceği görülmektedir.

Sıralamış olduğum bu nedenlerden daha da önemlisi Kıbrıs adasında yaşayan her iki halkın konuya bakış açılarının ne olduğuna da bakmak da gerekir.

Bu önemli noktada şunları söylemek, gerçeğin ta kendisi olur:

Adanın güneyinde yaşayan Rumların Türklerle yeniden bir arada olmak istemediğini belirleyen pek çok anket sonucunun yanı sıra, 1974 öncesi kuzeyde bıraktıkları mallarına kavuşmalarının; evlerine, arazilerine dönmeleri umudunun yok denecek kadar az oluşu, adalı Rumların mevcut konumlarına razı oldukları gerçeğini de ortaya koymaktadır…

Adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıs Türk’üne gelince; bugünün şartlarıyla 1974 öncesini mukayese ettiğimizde, yaşam şartlarında elde etmiş oldukları maddi manevi tüm kazanımlar, mutlu bir yaşam için onlara büyük bir avantaj sağlamıştır. Olası bir çözümde Rumlarla yeniden iç, içe yaşamaları demek; onların bu kazanımlarından ya vazgeçmelerini, ya da Rumlarla paylaşmalarını gündeme getirecektir ki! Hiçbir Kıbrıs Türk ailesi böylesi bir durumla karşı, karşıya gelmek istemez.

İster Rum tarafının temsilcisi çözüm için diyerek yeni bir adım atsın,

İster BM-AB ikilisi bu defa çözüme ulaşılacak diye yeni bir plan açıklasın,

İsterse anavatanlar ikilisi sürece yeniden bakalım desinler, bunların hepsi sadece zamana oynamak olacaktır.

Her iki taraftan birisi karşı tarafın şartlarına evet demediği, anavatanlar da bu şartları onaylamadığı sürece adada çözüm olmayacak, yıllar sonra da olsa; en nihayetinde hem adada yaşayanlar, hem uluslararası toplum, hem de anavatanlar adadaki mevcut yapıyı kabul etmekten başka bir çözüm olmadığını anlayacaktır.

Onun içindir ki, Kıbrıs’ta bundan sonra ne olur sorusunun cevabı:

”Şu an Kıbrıs adasında kurulu devletlerin yapısı, halkların yaşam biçimi” ne ise; onun devamı olacaktır.

 

 

Önceki İçerikKamu ve Kul Hakkı
Sonraki İçerikVahideddin ve Refet Paşa (1)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.