Ana Dilde Eğitim (1)

105

“Güneydoğu insanının özel olarak ana dilde öğrenim sorunu var!” deniyor.

Türkiye, sırf Kürtlerden mi ibaret?

Hakkın, küçüğü büyüğü olmaz!

Eğer haksa, herkese verilmesi gerekir.

Aza çoğa bakılmaz.

Türkiye’de kökeni değişik, onlarca değişik kavimlerden Türk vatandaşı var.

Herkesin, kendi âleminde ana dilini konuşması tabiidir / doğaldır.

Zaten buna kimsenin bir şey dediği yok.

Ama her ana dilin resmî dile ortak olmaya hakkı yok.

Her dil resmî dil sayılacaksa, zaten resmî dil diye bir dilden bahsetmek abes olur.

Ana dili, resmiyetin yanında resmen görmek istemek hak değildir. Birey hakkı hiç değildir.

Olsa olsa, pişmiş aşa soğuk su dökmektir.

Anlaşılır olmaktan çıkıp, herkesin ayrı telden çalacağı bir ucubenin ortaya çıkarak,

Herkesin tarümar / darmadağınık olmasına çanak tutmaktır.

Dil birliği, öğrenim birliği, eğitim birliği olmayan veya bölük pörçük olan bir millet,

Devlet olamaz. Var olan devletini de başına yıkmış olur.

Devlet olmak, o kadar kolay bir şey değil.

Satın alınan hiç değil. Hafife alan ise, hafife alınır.

Tarih geriye çevrilemez. Gidişatı hep ileriyedir. Yönü hep istikbaledir. Geleceğedir.

Geldiği süreçten çıkarsa, trenin raydan çıkması gibi yoldan çıkar.

Millet olmaktan sıyrılır. Kuru bir kalabalık olur.

Başka milletlerin arasında ezilip kaybolur, yok olur.

Dikkat edin! Yaldızlı parlak cümlelerle Türkiye berhava olabilecek

Bir zemine sürüklenmek isteniyor. Zehir, altın kupa içinde sunuluyor.

İlim adamı yetişmesi zor olduğu gibi, ilim dili oluşturmak da hiç kolay değil.

İstikrarlı, düzenli, oturaklı bir dille mümkün olur, olursa ancak.

Düşünebiliyor musunuz? Her okulda ana dilde öğrenim yapıldığını

Ve bunun eğitim ve öğretimin her dal ve kademesinde olduğunu düşünün!

Buna ne eleman ne de imkân bulunamayacağını görürsünüz!

Denecek ki bu bizim sorunumuz! Asıl olan bu hakkın verilmesidir.

Eğri oturup doğru konuşalım. Devlet olmanın da bir hakkı var.

O hak, böyle hakları, hak olarak görmemek

Ve asla kabul etmemek hakkıdır.

Bunun, devletin temeline dinamit koymaktan,

Ne farkı var Allah aşkına?

Bu hak sanılan hakların.

Ana dilini bilip konuşmak başka;

Resmî eğitim yanında ana dilde eğitim istemek

Daha başka bir şey!

İlkokul, Orta, Lise derken -mümkün değil ama-

Üniversitede ana dilde eğitimi noktalamak demek,

O dilde eğitim ve öğretimin tatbik edileceği alana da

Talip olmak demektir.

Eğer böyle bir uygulama sahası istenmiyorsa;

Ana dilde fizik, kimya vs. eğitimin pratikte ne faydası var?

Bu uğraş, boşa kürek çekmektir.

Vakit zayiidir.

Resmî dildeki eğitime de gölge düşürmektir.

 

 

Önceki İçerikProf. Dr. Hasan Elik ile Kur’ân-ı Kerîm’de Şefaat Meselesini Konuştuk.
Sonraki İçerikEğitim Kurumları ve Teftiş Olgusu
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.